Sistematik yalanların ve dezenformasyonların geldiği son nokta “Kürt ırkçılığı” söylemi... Bu ifadeyi kullananlara bakarsak neden kullanıldığını çözümleyebiliriz..

 

Bu terimi dindar Kemalistler kullanıyorlar... Çünkü Kürt denizi bitti, sıra batıda...

 

Bu terimi milliyetçi Kemalistler kullanıyorlar...Çünkü her şey ve herkes Türk olursa ortada bir  sorun kalmaz diye düşünüyorlar...

 

Ve yine laik Kemalistlerde de bu davranış biçimi kendini sıkça gösteriyor... Laik Kemalistlerin tavrı ise Kürt hareketinin kendilerinden daha solda olması ile alakalı... İtibarsızlaştırma ve bunun neticesinde Kürt hareketine destek veren farklı kesimleri yedekleyebilme endişesi... Ama Kürt hareketi son seçimlerde Türkiye halkının en bütünlüklü portresini çizdi... Şimdi gelinen noktada bu ırkçılık sözü tekrar gündemde...

 

Koca koca Liberal akademisyenler Filistin halkının mücadelesine devrim Kürt halkının mücadelesine faşizm damgası vuruyorlar...

 

Liberalizmin ahlakı olup olmadığı üzerine yığınlarca makale vardır sanıyorum ama Türkiye’deki Liberallerin bireysel bir ahlaksızlık içinde olduklarını belirtmek gerekiyor sanırım... Birkaçını bir kenara ayırırsak Türkiye’deki liberallerin sahibin sesi olduklarını hemen görürüz...

 

Belirli bir gündemleri olmadığından başbakanın Uludere ile ilgili (yeter) konuşmasına anında karşılık verirler. Veya Kürt meselesinin gazetelerde fazla gözükmesini  “evet yahu bu hafta bir konsere gittim” diye başlayan yazılarla desteklerler... Başbakan ‘Kürt sorunu yoktur’ diyorsa ‘zaten hiç var olmamıştı ki`yi  oynarlar...

 

Liberalizm Türkiye’deki her şey gibi yanlış algılandı, yanlış öğrenildi ve yanlış yaşanıyor...Tıpkı Sosyalizm gibi...Türkiye’de Sosyalizm de yanlış algılandı, yanlış öğrenildi ve yanlış yaşandı... Neticede bugün ya müthiş ırkçılar yada harika liberaller çıktı... Ve geriye Sosyalizmi yaşama ve yaşatma isteği kalan çok az insan kaldı... Liberalizmin de aslında geldiği nokta bu...2005 yılına kadarki AKP dönemine yapılan vurguların artmasının sebebi Liberallerin sayısının azalması... Çünkü 2005 sonrası gelinen süreçte liberallerin bir kısmı dincileşti... Bir kısmı milliyetçileşti... Ve geriye tıpkı Sosyalistlerin durumu gibi bir avuç insan kaldı...

 

Ama sistem bu iki sesi de duymaya tahammül etmediği için devlet yazarları oluşturmaya başladı. Eskinden nasıl devlet sanatçısı kavramı varsa şimdi de devlet yazarı, devlet solcusu, devlet liberali, devlet kürdü oluştu...

 

Baskın olan ulus ile hiçbir şekilde eşit olamayan başka bir ulusa yapılan her aktivasyon vatandaş tepkisi sayılacak ama ezilen halkın gösterdiği en küçük ve haklı reaksiyon ırkçılık olacak, faşizm olacak, bizimde ”aaa Kürt halkı daha ne istiyorsunuz ” dememiz beklenecek ya...

 

Bu senaryo filme çekilir, çok ta  izlenir ama sabun köpüğüdür... 1 sene sonra konjoktür değiştiğinde hatırlayan kalmaz... Ama ezilen halkların en büyük dehası hatırlayabilmesidir... Ne Ağrıyı ne Dersimi ne Koçgiri`yi unutur... Siz unuttuğunu, artık hatırlamadığını sanırsınız... Onu asimle ettiğinizi ve sildiğinizi sanırsınız ama bir yerinden çıkar gelir o hatırlama duygusu... Ve bir kere geldi mi de sittin sene unutturamazsınız...  Yahudiler kendilerine yapılan katliamları unutmadıkları için bir ülke sahibi olabildiler... Filistinliler hafızaları silinmesin diye uğraşıyorlar...

 

Ezilen halkın faşizmi diye bir argüman yoktur... ya da bu argümanı bir faşist kullanamaz... Balyoz ve Ergenekon’da müthiş hukuksuzluklara uğradıklarını düşünen ve bu nasıl mahkeme diyen Laikler iş KCK tutuklamalarına geldiğinde devletin doğru yaptığını düşünüyor...

 

28 Şubat’ta devletin müthiş hukuksuzluklarına uğradığını söyleyenler şimdi KCK davası için az bile diyorlar... Bu da aslında Türkiye’deki siyasi aklın bir ahlakının olmadığını gösterir...