Biz kadınlar yüzyıllarca eril bakış açısıyla biçimlendik, şekillendik. 

Doğrularımızı yanlışlarımızı öğrenmek için çok ağır bedeller ödedik.

Doğur dediler doğurduk, 

Doğurma dediler doğurmadık. 

Yapmayınca söylediklerini; dayak yedik, kovulduk, öldürüldük, işkence gördük.

Baktık ki bir dolu konuda kadına, "bilinci yerinde değil" muamelesi yapılmış yüzlerce yıldır.

Ve yapılmaya da devam ediliyor.

Peki kürtaj ne anlama geliyor?

Birçok ülkede kürtaj konuşulması bile cıs bir konu.

Kürtaj konusu her zaman varlığını hissettirir, herkes bu konuda çok nettir, 

mühim adamlarca izlenir, 

kontrol edilir, 

kısıtlanır, 

yasaklanır, 

serbest kalır.

Kürtaj, dünyanın yarısında kanuni olarak yasaktır.

İlahi dinler kürtajı ya kati biçimde yasaklar ya da zorunluluk durumunda izin verir.

Siyasiler için politika unsurudur.

Kürtaj sosyolojik bir olgu her şeyden önce.

Dini anlamda, etik boyutuyla, ekonomik ve sağlık boyutuyla da sosyolojik bir olgu. Her anlamda incelemek uzun bir makale konusu olur. Ben bu yazıda kadın boyutuyla bakmayı tercih ediyorum.

Her gün onlarca kadının öldürüldüğü bir ülkede yaşıyoruz. Başbakan’ın kuluçka makinesi muamelesi yaptığı kadının kürtaj hakkının tanınması da etik boyutuyla çok da istenmeyen bir durum.

Yasaları yapanlar ile yasaların yaptırımı da ne kadar kadını gözetiyor her gün görüyoruz.

Doğum kontrol yöntemlerine baktığımızda o da kadın bedenini, ruhunu örseleyen ilaçlarla oluyor. 

Erkeğin korunması her zaman kadından sonra düşünülen bir durum. 

Her zaman fedakarlık kadına düşüyor. 

Korunma yöntemleri, hamilelik süreci, doğum ve çocukların bakımı. 

Bu yelpazede erkeklerin rolünü uygun boşluklara yerleştirdiğinizde pek de bir rolleri olmadığını hepimiz biliyoruz.

Kadın rüştünü hiçbir zaman ispat edemiyor.

Hamile olan kadın eğer evliyse operasyon ancak kocasının izni olursa uygulanabiliyor.

Yani evli bir kadın, bedeni üzerinde kendi başına bir hakka sahip değil.

Bir kadın evli olduğunda bedeni kocasına ait.

Yasa kadınları karar veremeyecek kadar eksik buluyor.

Bir şeyi merak ediyorum. 

Diyelim ki eşlerden biri çocuk doğsun diyor, diğeri doğmasın diyor.

Hangisinin söylediği gerçekleşmelidir?

Ben diyorum ki; kendi doğurganlığı ile ilgili karar verebilmesi kadının en temel insan haklarından biridir

Çünkü her boyutuyla çocuk bizi doğrudan etkileyen bir şey.

Çünkü hamileliğimiz süresince tamamen yalnızız.

Çünkü çocuk bakımında da yalnızız

Çünkü kadınlar doğum esnasında hayati tehlike altındalar.

Erkeklerin bu süreçteki yardımları ve katlanacağı sıkıntı biz kadınların yanında esamesi okunmayacak kadar.

Doğumdan sonra bebeğin anaya muhtaçlığı (elbette başkaları da bakabilir ama aslolan annenin bebeğin yanında olabilmesi) ve ve ve ve erkeklerin sorumluluk paylaşımı konusundaki istekli olmama LÜKSÜ gibi bir dolu nedenle; kürtaj nihai olarak kadının vermesi gereken bir karardır.