ZAMAN Gazetesi iftiharla manşete taşımış:
"İşte Ergenekon'un gazeteciye talimatları!"
Sanırım haberleri daha büyük harflerle yazarlarsa daha ikna edici olabileceğini sanıyorlar. Ama sanırım bir kitabın nasıl yazıldığına bir parça aşina olan herkes Zaman Gazetesi'nin "talimat" dediği şeylerin sıradan notlar olduğunu biliyordur. Üstelik şu da var:
Artık deliller bu ülkede hiçbir şey ispatlamıyor. Çünkü o delillerin, delil aramaya gelenlere ait olmadığına emin olamıyoruz.

KİTABIN NOTLARI
Ahmet'in kitabında "Şöyle yazalım, böyle çizelim" tarzında notlar varmış. Hatta "Bu paragraftan başın belaya girebilir, çıkart" da deniyormuş birkaç yerde. Hayret! Zaman Gazetesi'nin genel yayın yönetmeni de mürekkep yalamış adamdır, kendi kitapları, kitap girişimleri de vardır. Yani bilir ki kitap yazarken insan kendi kendine not alır. Elbette başını muktedirlerle belaya sokacak bir şey hiç yazmadığı için bilmeyebilir, ama bu tür kitaplar baştan bir avukata da gönderilir. O avukat da "Şuradan dava açarlar", "Buradan başına şu iş gelir" diye notlar yazıp geri gönderir. Hiç değilse insan başına nereden bir iş geleceğini, açılırsa nereden dava açılacağını bilmek ister. Değiştirip değiştirmemek sana kalmış.

ARKADAŞÇA NOTLAR
Zaman Gazetesi'nin manşetini görünce aklıma Everest Yayınları'ndaki
editörüm ve sevgili arkadaşım Çiğdem Su geldi. Epey gülmüştüm ilk gördüğümde. Benim kitaplarımın düzeltmelerini yaparken sayfaların yanına aldığı notlar çok tatlıdır:
"Bunu şöyle düzeltelim."
"Bence bu cümledeki tarihler doğru olmayabilir. Kontrol edelim."
Sonra baktım Çiğdem kendisine yazdığı notları da böyle yazıyor. Yani mesela bakkaldan alınacak listesini de hemen hemen aynı tatlılıkla tutuyor:
"Pirinç alalım. Baldo olabilir."
Ya da kitapları düzeltirken kendisine yazdığı küçük mektuplar var:
"Bu sözcüğün yazılışı böyle miydi? Bakalım."
Kendisine karşı arkadaşça, dostça bir tutumu vardır yani Çiğdem'in. Anladım ki Ahmet de böyle yapıyormuş kendine notlar alırken. "Yapalım, edelim" diye konuşuyormuş kendiyle.

AVUKAT 'TALİMATI'
Kitap yazarken insanın kendine notlar alması gerekir. Bir başkası o notlara bakınca pek bir şey anlamaz. Hatta anlamadığı için, örneğimizde görüldüğü üzere, mana çıkarabilir. Yazacağın şeyler bazen bir anda aklına geldiği için uçup gitmeden önce tuhaf notlar alabilirsin oraya buraya. Aldığın hukuk danışmanlığı da metnin yanına not düşülür. Ben şahsen avukat olmama rağmen benim bu tür kitaplarımı (Örneğin "Ne anlatayım ben sana!") basılmadan önce Avukat Fikret İlkiz okur. Hatta o kitabın başındaki teşekkür bölümünde kendisinin de ismi geçer. Velhasıl bu tür haberleri bu işlere az çok kafası basan, hasbelkader kitap nedir bilen kimseye yedirmek mümkün değildir; istediğin kadar puntoyu büyüt! Böyle manşetlere ancak "ağabeylerinin" söylediği her şeye koşulsuz ve sorgusuz biat eden "şakirtler" inanır. Hatta eminim onlar bile biraz utanıp sıkılıyorlardır bugünlerde.
Bugün saat 10.00'da Beşiktaş Adliyesi'nde sanırım böyle düşünen insanlar olacak. Basılmamış kitabın yanına alınmış notlardan dolayı insanın hayatının karartılamayacağını bilenler orada olacak.