"Piskopos senden beni istedi ve bu kırık kanatlı kuş için bir kafes hazırladı. İstediğin bu mu baba?" Halil Cibran/ Kırık Kanatlar

Birkaç ay evvel, Ali Bulaç'ın "pozitif ayrımcılığa" itiraz ederken, eksik ve kusurlu yorum düştüğü yazısını eleştiren "Ali Bulaç Hiç Melek Görmüş Müdür?" başlıklı bir yazı yazmıştım. Bulaç'ın "Başörtülü Aday" başlıklı yazısını okudum da, maalesef hala görememiş.

Bulaç, yazısında "Başörtülü Milletvekili İstiyoruz" insiyatifini eleştirmiş. Bir eylem elbet eleştirilir, eleştiri konusunda, bu insiyatife destek veren biri olarak sadece gereğince cevap verebilirim, zira eleştiriye açık bir çalışmadır. Ancak Bulaç, bir eleştiri yapmamış, yazısı bariz bir şekilde "iyi başörtülü ve kötü başörtülü" diyor. Bulaç'ın tanımına göre, işsiz, parasız, sosyal hayatından dışında kalan başörtülüler iyi, buna mukabil işi, parası, kariyeri olan başörtülüler kötü başörtülülermiş. Burada bir sorun yok mu? Bu ülkeye başörtüsü yasağını getirenler, canımızı yakanlar, bizi yasaklayanlar, totaliter laikler de bunun aynını istemiyor muydu? Başörtülü anneanne olur, hizmetçi olur, ev kadını olur ama öğretmen, avukat, doktor olamaz demiyorlar mıydı? Bu başörtülü bir kadın için arkadan bıçaklanma değil de nedir?

Bulaç'ı anlamak için gayret gösteriyorum... Hadi diyelim bunu iyi niyetlerle yazdı. Peki, o zaman başörtülü kadınlara iş vermeyen, burs vermeyen ve hatta onları evlenilecek değer de görmeyen, her fırsatta arkasını dönen "dindar erkeklere" söyleyecek bir sözü yok mu? Ali Bulaç, sosyal bir probleme ışık tutmak isteseydi, her kesimi konu edinirdi ancak Bulaç, maalesef sadece başörtülü kadınları konu ediniyor ve bunu çok büyük haksızlıkla yapıyor.

Bulaç'ın bu tür açıklamaları ilk değil zaten kendisi Merve Kavakçı'ya da "sine-i millete dön, köşene çekil" demiş biridir. Yani Kavakçı'yı o salonda yuhalayanların söylediğinin aynını yapmıştır. Ancak önemli bir fark vardır o da Ali Bulaç'ın Müslüman dindar bir erkek olması...

Sanırım bu tür bir düşünce, kadına hükmetme hakkının kendinde olduğunu sanıyor. Bu nedenle en iyi yönetim biçimi olan "böl-yöneti" taklide gidiyor, ortaya iyi başörtülü-kötü başörtülü tanımı yapıyor, birbirinden nefret etmesi gereken iki ayrı gurup başörtülü çiziyor. Buna açıkça "yalnızlaştırma politikası” denir. Buna; başörtülüler bugüne kadar bu kadar acı ve zulüm yaşadıysa, bunun müsebbibi sizin gibi mütedeyyin erkeklerdir diye cevap verilir.

Birileri biz başörtülü kadınlar için "kafes" hazırlıyor. O birilerinin ekmeğine yağ sürmekte pek mahir olan Ali Bulaç ise bizi o kafeslere tıkıştırmak için hazır ol da bekliyor. Sahi istediğiniz bu mu Ali Bey? Kanatlarımızı ellerinizle kırdıktan sonra, zaten uçamayacaksınız, o nedenle bu kafesler sizin mekânınız derken sahi hiç Allah'tan korkmuyor musunuz? Acılarımızın üstünden pirim yaparken vicdanen hiç rahatsızlık duymuyor musunuz? Sizi Allah’a havale ediyorum. Rûz-i Mahşerde hesaplaşmak üzere bu bahsi burada kapatıyorum.