26 Nisan 2020 tarihi itibariyle, dünya genelinde yaklaşık olarak 3 milyon insanın enfekte olduğu, 200 binden fazla insanın hayatını kaybettiği COVID-19 salgın süreci, milyarlarca insanın hayatını olumsuz yönde etkilemesinin, kalıcı izler bırakmasının ve bırakacak olmasının yanında birçok gerçeği de açığa çıkardı. Başlarda sadece Çin’de görülen virüs, teker teker ülkelerin kapılarını çalmaya başladı. Lokal bir tehlike halinden, küresel bir salgın haline dönüşen COVID-19, tüm insanlığın ortak bir kaderde buluşabileceğini gösterdi. Kimlikler, ırklar, renkler, sınırlar, para gibi insanları farklılaştıran, insanlığı ayıran birçok etmenin önemi, maskeler ve eldivenler arasında sıkışıp kaldı, unutuldu.
Birleşik Devletler, Las Vegas
Korunma amacıyla bir dizi kuralı, zorunluluğu ve belirli yaşam standartlarını gerektiren virüste en büyük tehlikelerle yüzleşenler ise evsizler ve mülteci kamplarındaki insanlar oldular. 330 milyonun üzerinde nüfusu olan Birleşik Devletler’in açıklamış olduğu ekonomik paket ülkede 500 binin üzerindeki evsiz insana bir çözüm sağlayamadı. “Evde Kal” çağrılarının yankılandığı ülkede, evsizler Las Vegas’ta bir otoparkta yere çizilen kutucuklar içerisinde sosyal mesafe kuralına göre, beton bir zemin üzerinde yatırıldılar. Tüm bu otopark manzaralarının yanında, Vegas’taki boş otel odaları ise “kalp” şeklinde aydınlatıldı. Kapitalizm içerisindeki tüm çelişkiler ve açmazlar bu süreç içerisinde daha hissedilir ve daha acımasız bir hale gelmiştir.
Moria Kampı, Afrikalı Göçmenlerin 22 Nisan tarihli eylemi
Yunanistan’ın Midilli Adası’nda 3 bin kişilik kapasitede inşa edilen Moria kampında şu an için 20 binden fazla mülteci, insani olmayan koşullarda tutuluyor. Savaşlardan ve yoksulluktan kaçarak daha iyi bir yaşam için yollara düşen mülteciler, ilgili salgın sürecinde daha büyük tehlikelerle karşı karşıya kalıyorlar. Kamptaki istatistiklere baktığımızda; kamptaki mültecilerin yarısından fazlasının 18 yaşın altında olduğunu, kampta binlerce refakatsiz çocuk olduğunu görüyoruz. Yaklaşık olarak 20 ülkeden insanların olduğu kampta, bebekler; otizm, epilepsi ve diyabet hastası çocuklar da bulunuyor.
2019 Kasım’da 9 aylık bir bebeğin susuzluk dolayısıyla hayatını kaybettiği ve 1300 kişiye tek musluğun düştüğü kampın yaşam koşulları, coronavirüsten korunmak için yeterli hijyen koşullarına sahip olmadığı gibi; kampta daracık alanlarda tutulan mültecilerin de gerekli tıbbi malzemeleri ve kişisel temizlik ürünleri bulunmuyor. Su ve elektrik sıkıntılarının da olduğu kampta insanlar, kampın tahliye edilmesini talep ediyorlar. Kampta her gün bazı eylemler gerçekleştiriliyor, kamp sakinleri hazırladıkları döviz ve afişlerle seslerini duyurmaya çalışıyor.
Stephanie Thierens, Gazeteci, Medisch Contact
Başta Almanya olmak üzere, Avrupa'nın birçok ülkesinde “Leave No One Behind” (Kimseyi Arkanda Bırakma) yazılamaları ve afişleriyle, dünya halkları AB’ye ve kendi hükümetlerine seslenerek “yerimiz var, birlikte yaşayabiliriz” diyor ve sınırların açılmasını, kampların boşaltılmasını talep ediyor.
Almanya, Kimseyi Arkanda Bırakma
Yunanistan’ın Atina şehrindeki Petralona bölgesinde ise “Yerliler ve Göçmenler Ortak Mücadelede” imzalı Arapça, Yunanca ve İngilizce bildiriler asılıyor. Bildiride tüm göçmenlere/mültecilere yemek, sağlık, barınma ücreti ve dolaşım özgürlüğü ile yasal belgeler talep ediliyor. Farklı bir dayanışma örneğini ise Danimarka’da bulunan ve kâr amacı gütmeyen bir kuruluş olan “Team Humanity” gösteriyor. “Hayat kurtarmak suç değildir” diyerek kampa tıbbi malzemeler ulaştıran ve kampta dezenfektasyon çalışmaları yapan kuruluş, SCORP (İnsan Hakları Barış ve Çalışma Kolu) ve Uluslarası Tıp Öğrencileri Birlikleri Federasyonu tarafından da destekleniyor.
Yunanistan’ın başkenti Atina’da asılan bildiriler
Tüm insanlık bu süreçten birçok öğreti çıkarmıştır.
Tüm dogmatik düşüncelerin aksine, bilimin gücünün, bilim insanlarının öneminin daha fazla kavrandığı bugünlerde, “halk için bilim”in salt sloganvari bir söylemden çok daha fazlasını ifade ettiğinin farkına varılmıştır. Disiplin, takip ve kontrol aşamalarıyla birlikte bütünleşen ve başarılı bir kriz yönetimiyle insan sağlığına değer veren yönetim anlayışının başarıları gözlemlendiği gibi; tedbirsizlik, ciddiyetsizlik, kuralsızlık ve öngörüsüzlük silsilesi içinde, “her şey sermaye için” paradigmasının ne tür hasarlara yol açtığı ve nelere mal olduğu da deneyimlenmiştir.
Birçok ülkede hâlâ vaka sayıları artmaya devam etmekte, yerküre insanlarını yitirmektedir. Sürecin kendisi, insanlığı merkezine koyan rasyonel yönetim anlayışının ne kadar önem arz ettiğini kanıtlar nitelikte birçok verinin gün yüzüne çıkmasını sağlamıştır.
Moria kampında tutulan Afrikalı göçmen bir babanın söyledikleri ile yazımı bitiriyorum:
“Bizler burada terk edildik. Medyaya, uluslarası topluma, AB’ye, Yunanistan Hükümeti’ne sesleniyorum. Moria kampında tutulan mülteciler için bir çözüm bulun. Bizler, kış aylarında Moria’da elektriğin, sıcak suyun, iyi yiyeceklerin olmadığı küçük çadırlarla tutulduk. Bu insanlık değildir. Bizler hayatımızı tehlikeye atarak Ege Denizi’ni geçtik. Burada terk edilmek için değil; barış, adalet ve iyi bir hayat arayışı için geçtik. Neden bu insanları bu koşullarda bıraktınız ? Burada coronavirüs var. Bizlere koruma sağlamıyorsunuz, sabun bile vermiyorsunuz. Çocuklarımızla bu kampta sıkışıp kaldık. Kampta küçük bebekleri olan anneler de var. Dünya nerede ? Avrupa bu mu ? Sizler Afrika’ya birçok zorunluluk dayattınız, Afrika’da savaşlar yarattınız. Ülkelerimizden kaçmamızın nedeni budur. Eğer buradaysak, bu sizin yüzünüzden oldu.”
Mülteci Filmleri Festivali’nden bir sahne değildir bu. Yaşamın kendisidir.
Geçen zaman, kaybedilen insanlar ve artan vaka sayıları, virüsün sınır/cinsiyet/maddiyat/ırk tanımadığını gözler önüne sermiştir. Yerkürenin insanlarını yitirdiği böylesi günlerde bizler de “Kimseyi Arkanda Bırakma” diyerek süreçte savunmasız hale gelen tüm insanlara sahip çıkmalı, mücadelelerine destek olmalıyız.
Leave No One Behind!
Kimseyi Arkanda Bırakma!