Birleşmiş Milletler Genel Kurulu 18 Aralık 1992 tarih ve 47/133 sayılı kararıyla bir bildiri kabul etti.”Zorla kayıp Edilmeye Karşı Herkesin Korunmasına dair Bildiri” adını taşıyan Bildiri, zorla kaybedilmeyi insanlığa karşı işlenmiş bir suç olarak nitelemektedir. (1)

Birleşmiş Milletler, Bildiri sonrası dönemde Sözleşme hazırlamaya başladı. Uzun zaman alan çalışmaların ardından “Bütün Kişilerin Zorla Kaybedilmeden Korunmasına Dair Uluslar arası Sözleşme” 20 Aralık 2006 tarihinde Birleşmiş Milletler Genel Kurulu tarafından kabul edildi. Sözleşme, 23 Aralık 2010 tarihinde yürürlüğe girdi. Sözleşmeyi 19 Nisan 2011 itibariyle 88 devlet imzaladı. 25 devlet ise bütün usuli işlemleri yerine getirerek taraf oldu. Türkiye Sözleşme’yi bugün itibariyle henüz imzalamadı.

Madde 2; Bu Sözleşme’nin amaçları açısından “zorla kaybedilme” terimi, kişilerin, Devlet adına görev yapan veya Devletin yetkilendirmesi, desteği ve bilgisiyle hareket eden kişiler veya gruplar tarafından tutuklanması, gözaltına alınması, kaçırılması veya başka herhangi bir biçimde özgürlüklerinden yoksun bırakılması; ardından söz konusu kişilerin kendi fiillerini reddetmeleri veya kaybolan kişinin nerede ve ne durumda olduğunu gizlemeleri ve sonuçta kayıp kişinin hukukun koruması dışında kalması durumunu anlatmak amacıyla kullanılır.” Diyerek “zorla kayıp ettirme” fiilini açıkça tanımlamaktadır.

Sözleşmeye göre taraf devletler kayıpların soruşturulması için gerekli önlemleri alacaklardır (madde 3).

Taraf devletler yasalarında zorla kaybetmeyi suç olarak düzenleyeceklerdir (madde 4).

Yaygın ve sistematik kayıplar insanlığa karşı işlenmiş suç kategorisine girer ve bu suçlar zamanaşımına dahil edilmeyeceklerdir (madde 5).

Sözleşmenin işlevini yerine getirebilmesi için Birleşmiş Milletler bünyesinde zorla kaybedilme komitesi kurulacaktır (madde 26).
Sözleşmenin 24.maddesine göre mağdurların ve yakınlarının, gerçeği bilme, maddi ve manevi giderim(tazminat), eski hale getirme, ıslah, iade i itibar(tatmin) ve ihlallerin tekrar etmesinin önlenmesi garantisi gibi hakları bulunmaktadır.

Türkiye’de özellikle 1990 – 2000 yılları arasında kaybedilen ve bulunamayan iki bine yakın insanın olduğu (çok farklı rakamlar olduğundan yuvarlayarak alıyoruz), kayıplardan bir kısmının kayıtlara bile girmediği bu konuyla ilgilenen birçok kurum tarafından bilinmektedir.

İHD’nin tespit ve çalışmaları sonucunda 2011 tarihinde yayınladığı “Toplu mezar raporunda” toplamda 88 mezarda 1.298 kişinin cenazelerinin bulunduğu rapor edilmektedir. Aynı raporda, Kayıtlarda olmayan yüzlerce, binlerce insanın olduğu, bulunan mezarlardaki cenazelerin, karşılıklı silahlı çatışma sırasında mı, gözaltında mı, yargısız infazlarda mı öldürüldüğünün bilinmediği” de yazılmaktadır. (2)

Sokağa çıkma yasaklarının uygulandığı il, ilçe ve köylerde yapılan operasyonlarla birlikte yeniden gündeme gelen “zorla kayı ettirme” fiili, 27 Mayıs tarihinden bu yana kendisinden haber alınamayan Hurşit Külter ile birlikte gündeme oturdu.
DBP Şırnak İl Yöneticisi Hurşit Külter 27 Mayıs 2016 tarihinden bu yana kayıp.

Kayıp olduğu gün babasını arayarak “Şu an evde olduğunu, evin etrafının askerlerce sarıldığını, kendisini almaya geldiklerini, akıbetini araştırmalarını ve haklarını helal etmelerini” söyleyen Hurşit Külter’den bugüne kadar haber alınamadı.
Bu operasyonlara katılan güvenlik görevlileri tarafından kullanıldığı düşünülen “BÖF@Tweet_Güneydogu” isimli twitter hesabında Hurşit Külter’in gözaltına alındığı aynı gün yazıldı.

Şırnak Valiliği, Şırnak Cumhuriyet Savcılığı ve Şırnak İl Emniyet Müdürlüğü Hurşit Külter’ in gözaltında olduğunu reddetmekte ve akıbeti konusunda başka hiçbir bilgi vermiyor. (3)

DİHA’nın görgü tanıklarına dayandırdığı haberine göre; Hurşit Külter, Gümüştepe Özel Harekat Şube Müdürlüğü’nde 7 gün boyunca işkencede tutuldu.
DİHA’ya konuşan kaynak ise, Külter’i gördüğünü belirterek, tümenin nezaretinde olduğunu ve gözaltına alındığı 9 gün boyunca işkenceye maruz kaldığını ve bitkin olduğunu gözlemlediğini öne sürdü. (4)

Son olarak CHP Ankara Milletvekili Şenal Sarıhan, gözaltında alındığı 27 Mayıs'tan bu yana kendisinden haber alınamayan Hurşit Külter ile birlikte “zorla kaybetme” suçunun Türkiye’de yeniden gündeme geldiğini belirterek konuyu TBMM’ye taşıdı.

Türkiye’nin "BM Herkesin Zorla Kaybetmelere Karşı Korunması Hakkında Sözleşmesi"ne neden imza atmadığını Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu’na soran Sarıhan, zorla kaybetmenin bir insanlık suçu olduğunu vurguladı.
Henüz Hurşit Külter hakkında olumlu ya da olumsuz bir haber yok.

Eğer Hurşit Külter söylendiği gibi Şırnak’taki tümende tutuluyorsa bu bir tehdittir. Umarız oradadır ve umarız tehdit için tutuluyordur.

Gerek faili meçhul gerekse faili belli olarak öldürülen tüm insanların sorumlusu öldürenler kadar öldürülmelerine sessiz kalan hatta sevinenlerdir. Ölümlere, baskı ve şiddete, yıkımlara, insan hak ihlallerine, insana yakışmayan her türlü eylem ve harekete sessiz kalırsak, sonuçları için, bu tür eylem ve hareketi yapanlar kadar suçlu oluruz.
Hurşit Külter’in bulunması ve ortaya çıkarılması için bir şeyler yapmazsak yeni Hurşit Külter’ler olacak, belki de yeni “Hurşit Külter” bizler olacağız.
___________________
1.http://www.ombudsman.gov.tr/contents/files/312b12--Zorla-Kayip-Edilmeye-Karsi-Herkesin-Korunmasina-Dair-Bildiri.pdf
2.http://www.ihd.org.tr/zorla-kaybedilme/
3.http://bianet.org/bianet/insan-haklari/175556-insan-haklari-kuruluslari-soruyor-hursitkulternerede?bia_source=rss
4.http://t24.com.tr/haber/14-gun-oldu-hursit-kulter-nerede,344444