Bu tecavüzcü ve katiller idam cezası verilmiyor diye gemi azıya almış değiller. Adalet olmadığı için, girdiği mahkemede takım elbise bile ‘iyi hal indirimi’ sayıldığı için, ‘erkekliğime hakaret etti hakim Bey’ genel geçer klişe makbul sayıldığı için, adil bir yargılama sistemi olmadığını bildikleri için çekincesizler.

İktidar tarafından meclisten geri gönderilen düzenleyici yasa önerileri, ‘Bir kereden bir şey olmaz’ diyerek çocuk tecavüzüne onay veren bakanlar, özellikle kadın ve çocuk konusunda verdikleri dudak uçuklatan fetvalar ile Diyanet, hepsi aynı çarkın dişlileridir.

Karşımızda örgütlü bir kötülük var.

Karşımızdaki örgütlü kötülük katliam ve tecavüz gerçeğini çözmeyi bırakın, kabul etmek bile istemiyor. ‘Tecavüzcüyü idam yetkisi verin, işi halledelim’ diyen bu iktidar partilerine bugüne kadar Türkiye’de idamın yasal olduğu yıllarda kaç tecavüzcü ve katilin idam edilmiş olduğunu sormak isterim.

Çok arayacaklar çünkü idam bu ülke geleneğinde sadece politik muhalifleri susturmaya yönelik kullanılmış bir yöntemdir. Ve o idamlar haksız bulunduğu için, bugün toplum vicdanında idam edilmiş olanlar saygıyla anılırlar.

Siz sadece muhaliflere karşı yeni bir korku aygıtı oluşturmak istiyorsunuz hepsi bu! Hakimini, savcısını, avukatını, polisini, askerini, Cumhuriyet tarihinin gördüğü en tuhaf örgüt ile ilişkilendirdiğiniz o devlet aygıtı mı gerçekleştirecek bu yargılamaları?

Onu bırakın var olan mahkemelerin dosyaları altında ezilmiş o kurumlardan mı çıkacak bu kılıçtan keskin idam kararları?

Toplumun yüzde doksanının güvenmediği bir yargının eline idam oyuncağı mı vereceksiniz yani?

İşte tam da bu yüzden ‘İdam değil, adalet istiyoruz.’

Tecavüzü, çocuğa ve kadına şiddeti, cinayetleri içeren suçlarda acil ceza indirimsiz yapılanmaya gidilmesi gerekiyor.

‘Bir kereden bir şey olmaz’ diyen bakanın yargılanması ile başlanabilir mesela!

Ya da karısını oğlunun gözlerinin önünde katleden ve daha onlarca davanın arasında bunun esemesi okunmayan Alaattin Çakıcı’yı yargılayıp, müebbet hapse mahkum etmeli yeniden.. İbreti alem Uğur Çakıcı’nın mafya usulü katledilmesi ile değil, ancak Çakıcı’nın cezasını alması ile olabilir. Mesela Çakıcı’yı ‘Ülküdaşım’ diyerek cezaevinde ziyaret eden Bahçeli, bilinçli ya da bilinçsiz suç ortağıdır? Ne ülküsü bu? Nikahlı eşlerin silahlı pusularda katledilme ülküsü mü? Uyuşturucu satma, haraç kesme ülküsü mü? Neyi, kimi destekliyor ve yanında yer alıyorsun?

Adaletin olmadığı yerde tüm resmi kapılar yüzüne kapatıldığında, karakola yaptığı şikâyetler de dikkate alınmadığı için kendi adaletini aramak zorunda kalan Nevin Yıldırım neden müebbet hapis yatıyor? Onlarca erkek çocuğuna tecavüz davasını bile araştırmadığınız, iddiaların üzerini kapadığınız Ensar Vakfı’nın başkanı neden AKP milletvekili?

Siz kimi kandırıyorsunuz?

Siz bu mantıkla hangi tecavüz ve cinayetin önünü alacaksınız?

Erk’in erkeğin elinde olması asıl sorundur. Sistemin en azından eşite yakın hale gelebilmesi için, sistemin kurumlarında kadına ve çocuğa yönelik pozitif ayrımcılığın acilen işler hale getirilmesi gerekmektedir.

Oysa onlar yine en iyi bildikleri işi, öldürmeyi katletmeyi gündeme getiriyorlar. Yapıcı bir öneri, değişim, dönüşüm için gönüllü değiller.

Biz kadınlar değişimin öz gücü olacağız. Tüm yaşam alanlarında ‘kadın ve çocuk savunma birimleri’ kurmak elzemdir, kendi örgütlülüğünü hayata geçirmek, birleşmiş bir güç olmaya doğru ilerlemek zorundayız. Bu mahalle ve kent özelindeki savunma birimlerinin var oldukları bölgelerdeki vakalarda ‘taciz, tecavüz ve erkek cinayetleri’ konusunda halk jürisi benzeri bir görevi üstlenmesi, geciken ve ‘iyi hal’ safsatası ile hafifleyen adalete yeni bir soluk getireceğini düşünüyorum.

İdam değil, zamanında ve adil bir yargılama istiyoruz.

Olayları resmi ideoloji ile dayatılan hiçbir mercekten görmeyeceğiz. Belki yıllarca bıkmadan usanmadan aynı şeyleri tekrar edeceğiz. Kadın ve çocuk bu toplumda hak ettiği yere gelene, adalet ve barış bu ülkenin sokaklarında elini kolunu sallaya sallaya dolanana kadar da doğru bildiklerimizi söylemeye devam edeceğiz.