HDP Mersin Milletvekili Dengir Mir Mehmet Fırat, Meclis’te devam eden bütçe görüşmelerinde konuştu.

Erdoğan'ın Yunanistan ziyaretine değinen Fırat, "Özellikle Batı Trakya'da müftünün Lozan Anlaşması'na göre seçimle gelmesi gerekirken atanarak geldiğini söyledi. Haklıydı çünkü Lozan Anlaşması'nda böyle bir hüküm vardı. Ama peki, orada Yunan Cumhurbaşkanı kalkıp sorsaydı "Sayın Cumhurbaşkanı, Sayın Dostumuz, siz hakikaten Batı Trakya'da müftünün seçimle gelmesini istiyorsunuz. Sizin ülkenizde yüzlerce belediye başkanı yasalara aykırı olarak, yasalardaki prosedüre uygun olmayarak görevden alınabiliyor. Müftünün seçimle gelmesini istiyorsunuz da peki, kendi ülkenizdeki yasaya aykırı bu şeye ne diyorsunuz" deseydi acaba ne cevap verilebilirdi?" dedi.

Fırat'ın konuşmasından satırbaşları şöyle:

Bugün en çok övündüğünüz şeylerden bir tanesi de gelecek yıl 45 tane yeni cezaevinin hizmete gireceği sözüdür. Kadınlara karşı yapılan saldırılar neredeyse yüzde 1.400 artmıştır. Bu arada, özellikle nefret suçu içeren köşe yazılarında ise neredeyse yüzde 140 artış olmuştur. Böylesine bir toplumla karşı karşıyayız. Bana göre bu toplumun mesulleri de yine bizleriz.

Bir yerde insan aklıyla, insan zekasıyla yöneticilerimiz alay ediyorlar gibi. Sayın Cumhurbaşkanı Yunanistan'a gitti, özellikle Türkiye Cumhuriyeti devletinin kuruluş anlaşmasının yenilenmesi gerektiğini söyledi. Ben biliyorum ki Sayın Cumhurbaşkanı Lozan Anlaşması'nın yalnız Türkiye ile Yunanistan arasında yapılmadığını biliyordur. Bir yanda Birinci Dünya Savaşı'nın galipleri ile diğer yanda Türkiye vardı. Dolayısıyla yalnız Yunanistan'ın veya Türkiye'nin "Evet" demesiyle bu anlaşmanın değişmeyeceğini biliyordur. 

YUNAN CUMHURBAŞKANI KAYYIM ATANAN BELEDİYELERİ SORSA ERDOĞAN NE DERDİ

Özellikle Batı Trakya'da müftünün Lozan Anlaşması'na göre seçimle gelmesi gerekirken atanarak geldiğini söyledi. Haklıydı çünkü Lozan Anlaşması'nda böyle bir hüküm vardı. Ama peki, orada Yunan Cumhurbaşkanı kalkıp sorsaydı "Sayın Cumhurbaşkanı, Sayın Dostumuz, siz hakikaten Batı Trakya'da müftünün seçimle gelmesini istiyorsunuz. Sizin ülkenizde yüzlerce belediye başkanı yasalara aykırı olarak, yasalardaki prosedüre uygun olmayarak görevden alınabiliyor. Müftünün seçimle gelmesini istiyorsunuz da peki, kendi ülkenizdeki yasaya aykırı bu şeye ne diyorsunuz" deseydi acaba ne cevap verilebilirdi? 

Bir yandan da gücümüz yetene efelenebiliyoruz. Kudüs'ün İsrail'in başkenti olması yeni bir sorun değil, İsrail tarafından 30 yıl önce alınan bir karar. Yeni olan hadise, Amerika Birleşik Devletleri'nin kendi büyükelçiliğini Tel Aviv'den Kudüs'e taşımasıdır. Peki, ne tepki veriyoruz? "İsrail'le diplomatik ilişkimizi keseriz." Diplomatik ilişki kesilecek olan İsrail değil, 30 yıl önceydi o. Bugünkü olay Amerika Birleşik Devletleri'yle. Eğer hakikaten birileriyle diplomatik ilişki kesilmesi gerekiyorsa bu Amerika Birleşik Devletleri'dir. Fakat nedense ona herhalde fazla gücümüz yetmiyor, onun için öbürüne dönüyoruz. Bunlar toplumun kabul edemeyeceği şeyler.

ÇOCUKLARIMIZIN GELEGEĞİ İPOTEK ALTINA ALINIYOR

Tabii, Sayın Başbakan, haklı olarak iktidarın yapmış olduğu köprüleri, yolları, havaalanlarını dün burada ballandıra ballandıra anlattı. Doğruydu da hakikaten dünya çapında birçok büyük köprü yapıldı, işte üçüncü havaalanı yapılıyor. Fakat unutulmaması, gözden kaçırılmaması gereken şey, geleceğimiz, çocuklarımızın geleceği ipotek altına alınıyor.

Evet, Osmanlı İmparatorluğu kapitülasyonlarla karşı karşıyaydı. Türkiye Cumhuriyeti devleti kurulduğunda bundan, kapitülasyonlardan kurtulduk. Bu kapitülasyonlar gayrimillîydi ancak şunu göz önünde bulundurmamız lazım ki Türkiye'de yeniden bir kapitülasyonlar devrine giriyoruz ama bir farkla; bu, millî kapitülasyon çünkü hastanelerimizi yapanlar Türk müteahhitler ama kredi aldıkları kurumlar tabii ki dış ülkeler. Dolayısıyla millî artı gayrımilli bir kapitülasyonla karşı karşıyayız.