İlginç bir toplum haline geldik/getirildik!

Son Reina saldırısı sonrasına baktığımızda, saldırıda ölenlere değişik bahanelerle sevinenler ya da en azından üzülmemenin bahanelerini yaratanları gördükçe, içerisinde yaşadığımız toplumun daha önceleri de böyle olup olmadığı konusunda kuşkularım artmaya başladı!

Ölenlerin düşünce, kimlik, dil, inanç ve yaşam şekillerine göre üzülüp üzülmeyeceğimizi belirliyoruz.

Ölenlerin, hangi inanca, kimliğe, dile veya düşünceye sahip olursa olsun sonuçta birer insan olduğunu, herkes kadar yaşamaya hakkı olduğunu, anne, baba, çocuk ve yakınlarının olduğunu, sevinçlerinin ve kederlerinin olduğunu unutabiliyoruz.

Ölenlerin yakınlarının, geride bıraktıklarının ne kadar üzüntü içerisinde olduklarını, çaresiz acılarını yaşadıklarını düşünmüyoruz.

“Zaten içkiliydiler”, “ne işleri vardı o eğlence yerinde?”, “Noel bize göre bir kutlama değil”, “inançlarımıza ters düşer bir şekilde eğlenirlerse böyle olur” gibi bahanelerle, “oh olsun” diyebilenler var!

Yaşadığımız toplum içerisinde sadece suni Müslümanların olmadığını, değişik inanç sahiplerinin bulunduğunu, Noel ile yılbaşının farklı olduğunu, her insanın istediği gibi yaşama hakkı olduğunu bile bilesöyleyebiliyoruz bunları.

İnsan olduğumuzu unutuyor muyuz?

Körfez savaşını televizyondan naklen izlerken, petrole bulanmış, uçamayıp çırpınan karabataklar için bile gözyaşı döken bizler, savaşta yaşamlarını yitiren yüz binlerce insan için o kadar üzülmemiştik!

Ne oluyor bize?

Nereye gidiyoruz?

Bu düşmanlıklar ya eskiden de vardı ya da sonradan toplum içerisine aşılandı!

Söz açıldığında söylediğimiz 78 milyon nüfuslu Türkiye’nin ne kadarı dost, ne kadarı düşman? Kimler kimin dostu veya kimler kimin düşmanı?

“Yaradılanı severim yaradandan ötürü ” ifadesinin içine kim ne zaman koydu kimliği, dili, dini, inançları, siyaseti?

Bizler ne zaman birbirimizi sadece insan olduğumuz için seveceğiz?

Yaratılan bu düşmanlığın içerisinde daha ne kadar gömülüp kalacağız?

Ölenler için kimliklerine göre dökülecek gözyaşları sadece öldürene yarar. Bizler kendi içimizdeki bölünmüşlüklerle uğraşırken saldırgan ve onun himayedarları sadece bizlere gülmekle kalmıyor, yeni saldırıların planlamalarına başlıyorlar. Birlik ve beraberlik içerisinde olmadığımız için bizden korkmuyorlar. 

Bizler, birbirimizin ölümlerine sevindiğimiz sürece, bizler ölümleri kimliklerine, cinsiyetine, inancına ve düşüncesine göre sınıflandırdığımız sürece bu cinayetlerin arkası gelecek, katliamlar bitmeyecek.

Evden dışarıya adım attığımız andan itibaren, eve dönene kadar, yolda, otobüste, metroda, AVM’de, eğlence merkezinde veya otobüs durağında ne zaman bir bombanın patlayacağını bilmeden ama her an bekleyerek, korku ve endişesi ile yaşayacağız.

Her eve dönüşümüz, o günü kurtardığımız anlamına gelecek. Sabah tekrar evden çıkana kadar huzurla yaşama hakkımız olacak!

Sonra?

Her gün bunu yaşamaya hazır mıyız?

Her gün bunu yaşamak zorunda mıyız?

Hani hepimiz kardeştik! 

Bizleri birbirimize düşman edenler, birbirimizden nefret etmemizi isteyenler, bizim birlik ve beraberlik içerisinde, birbirimizi severek yaşamamızı istemeyenlerdir.

Bizi birbirimize düşman edenler asıl düşmanlarımızdır.

Biz, birlik ve beraberlik içerisinde, birbirimizi sevip sayarak, birbirimize destek olarak yaşarsak, bizden daha güçlüsü olamaz. 

İşte o zaman her sahada, her dalda en üstün olabilme şansını yakalarız.

İşte o zaman 78 milyon oluruz.

İşte o zaman bölünmeyiz.

Bunu istemeyenler, güçlü olmamızı, birlik olmamızı, birbirimizi sevmemizi istemeyenler, suni gündemler yaratarak, suni düşmanlıklar yaratarak, bizi birbirimize düşürerek, asıl hedeflerine doğru yol almaktadırlar.

Bu nedenle bizleri sağ – sol, Alevi – Sunni, Türk – Kürt, yerli – yabancı, Ermeni, Yahudi, Rum, gayri Müslim diyerek birçok parçaya böldüler, bölündük. 

Birbirimizden nefret etmemiz sağlandı.

Öyle bir hale geldik ki artık kolayca, nefret ettiklerimizi, gözü kapalı, düşünmeden, acımadan ve vicdanlarımız sızlamadan linç bile edebiliriz!

Bu nefret eskiden de var mıydı içerimizde?

Kendinizi fazlaca zorlamanıza gerek yok!

Sadece düşünün.

Bu tür düşmanlıklar, bölünmüşlükler, nefret, kin, ayrılıklar ve birbirini sevmeyen toplum, bizim işimize yaramayacağına göre kimin işine yarar?