Yenişafak gazetesi yazarı Kemal Öztürk, AKP’nin 31 Mart’taki yerel seçimlerde İstanbul sonuçları ile ilgili izlemiş olduğu politikayı eleştrdi. AKP’nin seçimdeki ‘teknik ve hukuki’ krizinin, ‘inandırıcılık krizine’ dönüştüğünü belirten Öztürk, “AK Parti bu krizi yönetemedi. Erdoğan kriz yönetme sihirbazı olmasına rağmen, bu krizin yönetimini belli bir ekibe bıraktı. Açıklamalarıyla verdiği destek, krizin doğru yönetilmesine yetmedi” dedi. 

Öztürk’ün, "Kriz yönetme ve inandırıcılık" başlığıyla yayımlanan yazısının bir bölümü şöyle: 

ERDOĞAN KRİZİN BAŞINDA NEDEN SESSİZ KALDI?

Dikkatimi çekti, Erdoğan’ın seçimden hemen sonra İstanbul ve Ankara’da yaptığı ‘balkon konuşmasında’ bu iddiaların ve itirazların hiçbiri yoktu. Daha sonraki 5 gün boyunca Erdoğan konuşmadı. Altıncı gün Cuma namazı sonrası yaptığı açıklamalarla bu iddiaları ilk kez sahiplendi ve dile getirdi. Rusya dönüşü uçağına davet ettiği bir gurup gazeteciye bu iddialarını daha da kuvvetli halde ifade etti.

Erdoğan neden 5 gün boyunca konuşmadı ve sonrasında nasıl ikna oldu bilmiyorum. Ancak benzer durum Binali Yıldırım için de geçerliydi. Yıldırım da şok eden iddialar ortalığı kasıp kavurmasına rağmen konuşmadı, medyanın karşısına çıkmadı. Sonunda bir tivit atarak ‘YSK kararını bekliyorum’ dedi. Ancak neden oldu bilmiyorum, son bir basın toplantısı yaparak, tüm şok eden o iddiaları sahiplendi ve “seçim murdar oldu” diyerek büyük bir risk aldı.

MAZABATANIN VERİLMESİ

AK Parti Genel Başkan Yardımcısı Ali İhsan Yavuz, sözcü Ömer Çelik ve AK Parti İl Başkanı Bayram Şenocak, kriz süresince en çok medya karşısında çıkan isimler oldu. Gösterdikleri belgeler, iddialar, suçlamalar çok büyüktü.

Lakin İstanbul İl Seçim Kurulu tüm itirazları değerlendirdi, bir kısmını düzeltti ancak yine de mazbatayı Ekrem İmamoğlu’na vererek onu başkan ilan etti.

Böylece o şok eden iddiaların büyük kısmının seçimleri etkilemediğini ilan etmiş oldu. Bu kararla, AK Parti’nin seçimdeki ‘teknik ve hukuki’ krizi, ‘inandırıcılık krizine’ dönüşmüş oldu.

Şimdi Yüksek Seçim Kurulu’na yapılan olağanüstü itirazın sonucu bekleniyor. Çıkacak kararla birlikte tartışmalar daha da büyüyecektir.

BELEDİYE KAYBETMEK ÖNEMLİ DEĞİL, İNANDIRICILIK ASIL MESELE

Şurası açık ki AK Parti bu krizi yönetemedi. Erdoğan kriz yönetme sihirbazı olmasına rağmen, bu krizin yönetimini belli bir ekibe bıraktı. Açıklamalarıyla verdiği destek, krizin doğru yönetilmesine yetmedi.

Sonuçta, İstanbul’u kaybetmesinin yanı sıra, AK Parti bir de yönetemediği krizden ‘inandırıcılık yarası’ almış olarak çıktı.

Ekrem İmamoğlu ise bu konuda en karlı çıkan kişi oldu. ‘Seçim kazanan başkan’ olacaktı ancak ‘zafer kazanan lider’konumuna getirildi. Bu da krizi yönetemeyen ekip sayesinde oldu.

Bir şehri, belediyeyi kaybetmek önemli değildir. Tekrar kazanılır. Ancak asıl büyük kayıp, AK Parti’nin en büyük sermayesi olan ‘inandırıcılığı’ yitirmesi olur. Bundan sonra bu yarayı iyileştirmeye odaklanmalı AK Parti.