Urfa’nın Suruç ilçesinde AKP’li İbrahim Halil Yıldız’ın korumaları ve yakınlarının işyeri ve hastanedeki saldırıları sonucu esnaf Hacı Esvet Şenyaşar ve çocukları Celal ile Adil yaşamını yitirmişti.

Olayda yaralanan Fadıl Şenyaşar ise tedavisi tamamlanmadan Urfa Adliyesi’ne çıkartılarak, tutuklanıp cezaevine konulmuştu.

Elazığ kapalı Cezaevi’nde bulunan Fadıl Şenyaşar’ın avukatı Gökhan Dayık, müvekkilinin 2 yıldır savunma yapamadığına anımsatarak, “Cumhurbaşkanı müvekkillerimize suç isnat etti. Bu olay 2 aile arasındaki bir cinayet dosyası olmaktan çıkmıştır. Kamu gücüyle geçekleşen bu saldırı, yargılamada aynı şekilde kamu gücüyle yapılmaktadır” dedi.

Avukatlar üzerinde baskı olduğunu ifade eden Dayık, “Biz avukatlar olarak bu süreçte zorluk çekiyoruz. Dosyanın bir avukatı bir takım iddialar doğrultusunda tutuklandı. Biz bunların dosyanın takibini zorlaştırmaya yönelik olduğunu düşünüyoruz. Yine dolaylı yollardan dosyayı takip etmememiz yönünde telkinler de alıyoruz. Üzerimizde bir baskı var. Tüm insan hakları örgütlerine, barolara dosyayı sahiplenme çağrısında bulunuyoruz. Çünkü bu artık cinayet dosyası olmaktan çıktı” ifadelerini kullandı.

BAŞINDAN BERİ MÜDAHALE

Olayın başlangıçta 2 aile arasında yaşandığını, Cumhurbaşkanı Tayyip Erdoğan’ın müvekkillerine suç istinat ederek, taraf olduğunu ifade eden Dayık, soruşturmanın tarafsızca yürütülüp, yargılamanın bu çerçevede yapılmasına talep ettiklerini, bu taleplerinin karşılanmadığını söyledi.

Olayla ilgili yürütülen soruşturmaya başından beri müdahale edildiğini savunan Dayık, müvekkillerinin terörize edildiğini, bu durumdan kaynaklıda dosyanın başka bir noktaya evirildiğini kaydetti.

“İki aile arasında yaşanan cinayet, bir anda terör savcıları tarafından takip edildi” diyen Dayık, “Bu yönlü işlemler yapıldı. Müvekkillerimizin ‘terörle’ ya da HDP ile ilişkili olup olmadığı araştırıldı. Suçluların yakalanmasından ziyade, böyle bir çabanın içerisine girildi” dedi.

TARAFLI İDDİANAME

Davaya ilişkin hazırlanan iddianamenin taraflı olduğunu sözlerine ekleyen Dayık, “Sanki müvekkillerimiz saldırmış ve bunun da bir ‘terör’ saldırısıymış gibi gösterildi. Urfa’da 2 milyon insan ve adliyede çalışanlarda dâhil herkes bu olayı geçeğini çok iyi biliyor. Müvekkillerimiz iş yerlerinde ve hastanede uğradıkları saldırı sonucu öldürüldüler. Saldırıyı yapanlar korundu, kollandı. Bu kişiler aklanmaya gidildi. Diğer taraftan ise müvekkillerimizin üzerine gidildi. Sanki müvekkillerimizin karşı tarafa saldırmış gibi bir görüntü çizilmeye çalışıldı. Olay günü tutulan tutanaklarda, saldırıların hastanede devam edildiği açıkça belirtilmiş olmasına rağmen, hazırlanan iddianamede saldırının hastane boyutu ayrı tutulmuş. Bu yargılamaya aykırıdır. Savunma nasıl ki bir bütün ise yargılamada aynı şekilde bir bütünüdür. Bakın devletin bir kurumunda yetkililerin gözü önünde müvekkilimizin babası sağlam girdiği yerde kafası ezilerek katledildi. Soruşturma sürecinde görevlendirilen savcılar sürekli değiştirildi. Bir atıl durumda bırakılmaya çalışıldı. Yine soruşturmalar terör savcıları tarafından yapıldı. Bu süreçte çok problem yaşadık. Tüm bunlara dosyaya bakış açılarını gösteriyor” diye konuştu.

2 YILDIR SAVUNMASIZ

Olayın başından beri kamu gücünün olduğunu, yine aynı kamu gücünü soruşturmada ve en sonda yargılama üzerinde baskı kurmaya çalıştığını savunan Dayık, şöyle devam etti:

“Yine yapılan müdahalelerin yargılamayı zorlaştırdığını görüyoruz. Bu artık bir cinayet dosyası olmaktan çıkmıştır. 82 milyon insanın Cumhurbaşkanı, müvekkilimiz hakkında suçlayıcı istinatlarda bulundu. Bu noktada hangi yargı mensubu bu dosyayı sağlık bir şekilde neticeye vardırabilir. Bu olay 2 aile arasındaki bir cinayet dosyası olmaktan çıkmıştır. Müvekkilimiz Fadıl Şenyaşar, 2 yıldır tek başına bir hücrede tutuluyor ve hala kendini savunabilmiş değil. Yine müvekkilimizle yaptığımız görüşmelerde kendisi bize cezaevi yönetimi tarafından baskı altında olduğunu dile getirmiştir.”

‘ÜZERİMİZDE BASKI VAR’

“Biz avukatlar olarak bu süreçte zorluk çekiyoruz. Dosyanın bir avukatı bir takım iddialar doğrultusunda tutuklandı. Biz bunların dosyanın takibini zorlaştırmaya yönelik olduğunu düşünüyoruz. Yine dolaylı yollardan dosyayı takip etmememiz yönünde telkinler de alıyoruz. Üzerimizde bir baskı var. Yine dosyanın Malatya’ya taşınması, müvekkilimizin Elazığ’da tutuklu bulunması, bizim Urfa’da bulunmamız tüm bunlar göz önüne alındığında dosya takibinin zorlaştırmaya yönelik olduğunu görüyoruz. Tüm insan hakları örgütlerine, barolara dosyayı sahiplenme çağrısında bulunuyoruz. Çünkü bu artık cinayet dosyası olmaktan çıktı.”

ERDOĞAN NE DEMİŞTİ?

Şenyaşarlardan 3 kişinin, AKP’li Yıldız’ında kardeşi Mehmet Şah Yıldız’ın yaşamını yitirdiği olaya ilişkin 16 Haziran’da Kanal 7 ve Ülke Tv ortak yayınında konuşan AKP Genel Başkanı Tayyip Erdoğan, Suruç ve Hopa’da daha önce saldırıya uğradığını ileri sürerek, PKK’nin Suruç’ta hareketli olduğunu söylemişti.

Erdoğan 4 kişinin yaşamını yitirdiği olaya ilişkin, “İbrahim arkadaşımız, bunlar gerçekten ailece teröre karşı mücadele veren yürekli bir aile” demesi yine 15 Haziran’da katıldığı bir seçim çalışmasında, “Milletvekilimizin ve aynı zamanda adayımızın abisi PKK’lılar tarafından öldürüldü. Ne bölgedeki kardeşlerimiz ne de partimiz mensuplarının PKK şiddetine terk etmeyeceğiz. Bu hadisenin önünde ve arkasında kim varsa emniyetimiz ve yargımız mutlaka bulacaktır” demişti. 

Yine olaya ilişkin açıklama yapanlardan bir diğer kişi ise İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’ydu. 16 Haziran 2018’de İstanbul’da katıldığı bir etkinlikte konuşan Soylu, yaşamını yitiren Mehmet Şah Yıldız’a ‘Şehit’ diyerek olaya ilişkin şunları söylemişti:

“Bu bizim ilk şehidimiz değil. PKK terör örgütü Doğu ve Güneydoğu Anadolu'da zemin kaybettikçe, halktan uzaklaştıkça şiddete başvurmaktadır. Millet, yüz göstermedikçe, onlarla birlikte olmadığını söyledikçe özellikle de partimiz, Güneydoğu Anadolu'da atılan adımlarla milletle kucaklaştıkça PKK çıldırmaktadır ve PKK'nın sözde siyasetçilerini şiddet için sahaya sürmektedir."

Kaynak: Mezopotamya Ajansı