Çeşitli üniversitelerden öğretim görevlileri, Mısır'daki gelişmeleri ETHA'ya değerlendirdi. Akademisyenlerin görüşleri şöyle:

'ABD ILIMLI İSLAM'DAN EL ÇEKTİ'

Prof. Dr. Ahmet Özer (Toros Üniversitesi- Sosyoloji): Öncelikle en kötü demokrasinin bile darbeden bin kat daha iyi olduğunu belirtmek isterim. Bu sebeple Mısır'daki askeri darbeyi kınıyorum. Ancak bu, Mursi yönetiminin ve İhvan'ın demokrat olduğu anlamına da gelmez. Her ne kadar seçimle iş başına gelseler bile İslami hareketler sonunda aslına rücu edip demokrasi yolundan sapıyorlar. Bu anlamda Mursi de halkın desteğini doğru değerlendirmedi ve doğru kullanmadı. Bu darbenin ikinci gösterdiği husus da başta ABD ve AB olmak üzere genelde küresel güçlerin ılımlı İslamdan el çektiklerini gösteriyor. Bunun etkileri Türkiye'de de görülecektir. AKP'nin bu konudaki telaşını buna yormak gerek. Türkiye'nin bu girdaptan çıkması için bir an önce gerçek demokrasiye dönmesi ve halkına saygı göstermesi gerekir. İkinci olarak çözüm sürecini savsaklamadan adım atması gerekir. Ve nihayet güçlendikçe demokrasinin referanslarından uzaklaşıp yönetimde İslami referanslara yönelmekten vazgeçmesi gerekir. Aksi taktirde o da giderek yükselen halk tepkisinden kurtulamaz.

'MISIR HALKI ORDUYU ZORLAYABİLİR'

Yrd. Doç. Dr. Güven Gürkan Öztan (İstanbul Üniversitesi- Uluslararası İlişkiler): Arap dünyasının en önemli aktörlerinden Mısır'da sular durulmuyor. 2011'in Ocak ayında başlayan halk hareketi Hüsnü Mübarek'in 30 yıllık iktidarına son verirken, "Tahrir ruhu" denebilecek ilham verici bir toplumsal hareketlilik yaratmıştı. Mübarek sonrası dönemde siyaset Müslüman Kardeşler, seküler demokratlar ve ordunun temel aktörler olduğu bir çerçeveye oturdu. Geçen yılki cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turunda eski rejimi temsi ettiği düşünülen Ahmet şefik'e karşı seküler demokratların kayda değer bir kısmı kendini Müslüman Kardeşler'in adayı Mursi'nin yanında durmak zorunda hissedince sonuç da belli oldu. Ordu tüm bu süreçte "ulusal menfaatleri" koruyan bir nevi hakem olarak algılanmaya devam etti. Ancak Mısır'daki yeni politik kompozisyonda Mursi, eski rejimin kalıntılarını silme arzusu ile harekete geçince otoriter tercihler yaptı hem de seküler demokratları yanından uzaklaştırarak… Mursi'nin icraatları, yargının pozisyonu ve ülkede hızla artan gerilim, Mübarek'i indiren toplumsal hareketliliğin başka bir şekilde yeniden organize olmasına zemin sağladı. Burada temel sorun kitle hareketinin Mursi'yi indirme harekâtında ordunun "hakemlik"ten uzaklaşarak doğrudan seçilmiş bir lideri devirmesidir. Ve bu haliyle elbette – her ne kadar Batı basını genellikle bu adlandırmayı kullanmasa da- askeri bir darbedir. Ancak askeriyenin el koyma operasyonu arkasında bu kadar geniş bir kitlenin nasıl destekçi bir pozisyonda durduğu anlaşılmadan yapılacak her analiz eksik kalacaktır. Büyük ihtimalle tıpkı Mübarek'in indirilmesinden sonra Yüksek Askeri Konsey'in yönetimi devralması ancak bir süre geçince halk baskısıyla sivilleşme yönünde atmak zorunda kalması önemlidir. Bir başka deyişle Mısır halkının büyük bir bölümü, isterse orduyu bir kez daha sivil idareye geçme konusunda zorlayabileceğini bilmektedir. Mursi'yi iktidardan uzaklaştırmak isteyen kitle, onu neden istemediğini bilirken yerine hangi alternatifleri geliştirecekleri konusunda muallâkta. Ayrıca anlaşıldığı kadarıyla Mursi'nin devrilmesini Mübarek'in devrilmesiyle başlayan sürecin devamı olarak algılayan hatırı sayılır bir kesim var. Asker yardımı ya da telkini ile yapılan tüm iktidar değişimlerinin zincirleme darbe ihtimalini canlı tuttuğunu akılda tutmak gerek. Ve yine orta ve uzun vadede Müslüman Kardeşler'in yeni bir iktidar hamlesi ile karşı karşıya kalınabilir ve bu daha güçlü bir atak da olabilir.

'NE MURSİ NE ORDU'

Yrd. Doç Dr. Hakan Güneş (İstanbul Üniversitesi- Uluslararası İlişkiler): Mısır'da Mursi, Mübarek'ten daha otoriter bir anayasaya ve uygulamalara imza attı. Ordu devrimin rolünü çalmaya çalışıyor fakat bu da uzun sürmez. "Mursi istifa" diyen kitleler ordu müdahale edince darbeci olmazlar ya da bu sefer "Mursi kal" demezler elbette. Ama orduya aradan çık ve kışlaya dön diyorlar zaten. Ne Mursi ne Genelkurmay Başkanı Sisi doğru yaklaşımdır.

'AKP'NİN YENİ OSMANLICI DIŞ POLİTİKA PROJESİ ÇÖKTÜ'

Yrd. Doç. Dr. Cenk Saraçoğlu (Başkent Üniversitesi Uluslararası İlişkiler): Haziran günleri boyunca karşılaştığı halk tepkisi karşısında Türkiye referanslı tüm ideolojik argümanlarını hiçbir somut sonuç alamadan tüketen ve bir ideolojik yeniden üretim krizi yaşayan AKP için Mısır'daki süreç geçici de olsa bir can simidi olmuşa benziyor. Tamam Mısır'daki durum ile birlikte yeni Osmanlıcı dış politika projesi büyük ölçüde çöktü ama bir yandan da AKP artık ikna edicilikten uzak olduğu için toprağa gömülmüş olan darbeciler- siviller söylemini bu kez Mısır üzerinden yeniden canlandırıyor. Bu noktada yapılması gereken şey bence şu: Haziran direnişinin niteliği ve AKP'nin olası geleceği ile ilgili çözümlemelerde Mısır'ı başat değişkenlerden biri olarak görme eğiliminden uzak durmak. Bu hem "fikri" anlamda hem de politik anlamda doğru değil. Fikri anlamda doğru değil çünkü buradaki direniş niteliği Mısır üzerinden tartışılamayacak kadar yerli ve özgün nitelikler taşıyor; politik olarak da doğru değil çünkü Mısır meselesi AKP'nin halkça rahatsız olunan niteliklerini perdeleyebileceği ve bayat mağduriyet söylemini yeniden tedavüle sokabileceği yeni bir ideolojik düzlem yaratıyor.

Yani Mısır'ı tartışalım, ama Haziran direnişinin bir parametresi olarak değil.

'ASKERİ VESAYET BİTİRİLEMEDİĞİ İÇİN'

Yrd. Doç Dr. Erhan Keleşoğlu (İstanbul Üniversitesi- Uluslararası İlişkiler): Mısır ile ilgili yorum yapmak için erken ama özellikle silahlı İslamcı grupların bulunduğu Sina'da silahlı çatışmalar artacak gibi görünüyor. Mısır'ın diğer yerlerinde kitlesel gösteriler ve silahsız sokak çatışmaları ile İhvan direnecek. Bu iş kolay bitmez, darbe ile kitleler sokaktan çekilmedi ve ordu vatandaş ordusu olduğu için sert müdahale etmekten çekiniyor. Ordu bekleyecek ve çatışmaların bitmesi için yalvaracak kitlelerin kurtarıcısı olarak geri dönecek gibi görünüyor. İlk devrimi yapanlar askeri vesayeti bitiremedikleri için maalesef bu neticeye varıldı. Bu anlamda bu siyasi krizin tek bir galibi var: Ordu. Mısır'da sivil siyaset kaybetti.