İbrahim Yaylalı / Demokrat Haber Roboski

Şırnak'ın Uludere İlçesi'ne bağlı Roboski Köyü'nde 28 Aralık 2011 tarihinde 34 sivilin Türk Silahlı Kuvvetleri savaş uçaklarıyla katledilmesini protesto etmek ve yakınlarını anmak isteyenler Rpboski’de toplandı.

Roboski'de katledilen çocuklardan, Celal Encü'nün abisi İsa Encü, katliamın yıldönümünde Roboski'de vicdani ret açıklaması yaptı.

“O gün kardeşim Celal’in cenazesi olarak sadece başını getirebildim anneme. Size şunu söylemeye utanıyorum, öyle bir katliamdı ki ölenlerin arasından kaç kez geçmeme rağmen kardeşim Celal’i, o dünya güzeli kardeşimi tanıyamadım” diyen İsa Encü vicdani ret açıklamasının gerekçesini şöyle anlattı:

“Bizim şu an yaşadığımız yer Roboski’ye bağlı Şantiye Mahallesi’dir. Ben iki yaşımdaydım. 1993’te biz ve şu an şantiye mahallesinde zorunlu ikamet ettirilen halkımız, Zeviya köyünde yaşamımızı sürdürüyorduk. Siz PKK gerillalarına yardım ediyorsunuz, ya korucu olacaksınız ya bu köyü terk edeceksiniz diye sürekli asker tarafından tehdit ediliyorduk. Hatta bu yüzden babamı tutuklayarak hapishaneye attılar ve görmediği işkence kalmadı. Köy meydanında insanlarımızı toplayarak her türlü hakaret edilerek dayak atılıyordu.

Babamın anlattığına göre 150 havan topuyla köyümüzü bombaladılar. Bu işkencelere dayanamayıp sınır ötesine geçip Zaho’ya kaçanlar hariç, bütün köyümüze zorla bugün Roboski’de bulunan Ortasu jandarma sınır taburu bölgesinde bir yer gösterildi. Neredeyse açık cezaevi uygulamasına maruz bırakılarak çadırlarda yaşamaya mahkum edildik.

Çadırlarda oluşturulan hapishaneden her aileden birer kişi olmak üzere 40 bedel, yani 40 korucu vererek serbest kalabileceğimizi söylediler. Yoksa tüm giriş çıkışları kapayacaklarını hiçbir yere gidemeyeceğimizi söylediler. Çaresizlik içerisinde ailelerimiz kendi halkımıza karşı silahlanmayı kabul etmek zorunda kaldı.

En son yaşadığımız Roboski katliamına kadar, kendi halkımıza karşı silah almayı gönüllü kabul etmediğimiz için, her türlü kötü muamele de bizim kaderimiz oldu.

O gün kardeşim Celal’in cenazesi olarak sadece başını getirebildim anneme. Size şunu söylemeye utanıyorum, öyle bir katliamdı ki ölenlerin arasından kaç kez geçmeme rağmen kardeşim Celal’i, o dünya güzeli kardeşimi tanıyamadım.

TC devleti, halkımızı kuruluşundan itibaren, neredeyse yüz senedir düşman görüp, her türlü katliamı, sürgünü, asimilasyonu, aşağılamayı reva görürken hangi hukuka dayanarak beni askere çağırabiliyor?

Bu devletin, ne asker olarak, ne de korucu olarak, ister savaş zamanı olsun, ister barış zamanı olsun silahını almayacağımı buradan tüm kamuoyuna duyurarak vicdani reddimi açıklıyorum.”