Galatasaray Lisesi önünde oturmalarına bu hafta da izin verilmeyen Cumartesi Anneleri, İHD binası önünde açıklama yaptı. 717. haftada 1994 yılında kaybedilen İsmail Bahçeci'nin akıbeti soruldu ve "Bizi değil kaybedenleri yakalayın, Mehmet Ağar'ı yargılayın" diye seslenildi.

Bianet'ten Evrim Kepenek'in haberine göre açıklamada, 24 Aralık 1994'te İstanbul'da gözaltına alınan İsmail Bahçeçi'nin akıbeti soruldu, adalet sağlanması istendi. Ellerinde karanfiller ve kayıplarının fotoğraflarını taşıyan Cumartesi Anneleri/İnsanları'na sivil toplum örgütleri ve siyasi parti temsilcileri de destek verdi.

Maside Ocak: Acımıza saygılı olun
Eylemde haftanın basın açıklamasını, Cumartesi Anneleri'nden Maside Ocak okudu. "Bugün bir kez daha devleti yönetenlere sesleniyoruz" diyen Ocak şunları söyledi:

"Devletin tüm eylemlerini insan haklarına dayalı bir hukuka uygun olarak gerçekleştirmesini sağlama görevinizi yerine getirin. Taleplerimizi demokratik yollardan ifade etme mekânımız olan Galatasaray'ı bize yasaklayarak, kayıplarımızı arama ve adalete ulaşma mücadelemizi engelleme girişiminizden vazgeçin!

"Acımıza saygılı olun; bizi mezarsız, sevdiklerimizi kaybedenleri cezasız bırakarak acımızı derinleştirmekten vazgeçin! Kayıplarımızın akıbetini açığa çıkartacak ve suçluların yargılanarak cezalandırılmalarını sağlayacak adalet sürecini sağlama sorumluluğunuzu üstlenin.

"Bugüne kadar sürdürdüğünüz inkar ve cezasızlık politikaları için kayıp ailelerinden ve toplumdan devlet adına özür dileyin!

"Bizler insan onuruna bağlılığımızın gereği olarak herkesin susturulmak istendiği koşullarda 'Ben susmayacağım' deme sorumluluğunu üstleniyor; hukukun nihai amacı olan adaleti talep etme ve bunun için mücadele etme ısrarımızı sürdürüyoruz."

UMUT BAHÇECİ: ÇEMBERİMİZ DARALDIKÇA ÇOĞALIRIZ 

Eylemde daha sonra, 24 Aralık 1994'te İstanbul'da gözaltına alınan İsmail Bahçeçi'nin kardeşi Umut Bahçeçi konuştu.

Umut Bahçeci polislere, "Biz bu insanların Galatasaray'da oturmalarına neden müsaade etmiyoruz? Bu insanların hak arayışları doğru mudur? sorularını sorun" diye seslenerek şunları söyledi:

"Bizim çemberimiz daraldıkça biz daha da çoğalırız. Her Cumartesi saat 12:00'de bizim derdimiz ne ki o taşlara oturalım?

"Sonra da diyorlar ki; orada terör örgütleri varmış, şunlar konuşuyormuş. Bizim 700 hafta boyunca ya benim gibi kayıp ailesi olan kişiler, ya kayıp avukatları ya da bize destek veren milletvekilleri konuşuyor. Bir tane ıslık, alkış, slogan duyamazsınız.

"Siz bizi değil bizim ağabeylerimizi kaybedenleri tutun. Gidin ağabeyimin katili Mehmet Ağar'ı tutun, yargıya teslim edin. Beni zaten öldürmüşsün, niye tutuyorsun beni?"

Umut Bahçeci şöyle devam etti:

"Bu kaybetmek, bu katletmek, bu faili meçhuller nedir? Biz bunların peşindeyiz. Bir daha başka bir annenin ağlamaması için buradayız. Biz zaten yandık.

"24 yıldır abimsizim. Ağabeyimin katili 24 yıldır dışarıda elini kolunu sallayarak geziyor, oğlu AKP'den milletvekili adayı oluyor. Benim ağabeyim ise kim bilir hangi toprağın altında. Bunların peşine düşün, bizim değil."

HANİFE YILDIZ: BENİM ANALIK HAKKIMI ELİMDEN ALDINIZ  

Bahçeci'nin ardından İzmir'de 1995 yılında kaybedilen Murat Yıldız'ın annesi Hanife Yıldız konuştu.

Türkiye'nin Kaşıkçı cinayeti ile ilgili Suudi devletinden sorumluların getirilmesi talebini de hatırlatan Yıldız, şunları söyledi:

"Oradan buradan katil aramayın. Onlarda sizden çok var. Katil yargılamak istiyorsanız Tansu Çiller'i, Mehmet Ağar'ı yargılayın.

"Her yıl bize katliam yapılmış. Bunları söylüyoruz ama kendilerinden hiç utanmıyorlar. Bu kapı insan hakları kapısı. Burada insanlar kaybedilmiyor.

"Acım, öfkem çok dolu. Ben bir anayım ve siz benim analık hakkımı elimden aldınız. TOMA'nızla jopunuzla kendinizi güçlü sanıyorsunuz. Benim gücümün yanında sizinki bir hiç. Çünkü burada yürek var.

"Beni küçük görebilirsiniz ama bu küçük yürek harman kadar büyüktür. Ben 'Oğlum git adalete teslim ol, varsa bir cezan çekersin' düşüncesiyle oğlumu bu zalimlere götürdüm. Bu vicdan azabıyla nasıl yaşadığımı biliyor musunuz?

"Emine hanım, sen hiç okçu Bilal'i kaybettin mi? Etmedin, o saraylarda sen saraylarda. Biz de sokaklardayız. Buradaki insanlara saygınız yoksa yasalara saygılı olun. Kimse Hanife Yıldız'ı susturamaz. Polisinizi çekin buradan."

Yıldız'ın konuşmasını sürerken polis, "Maksadınızı aşıyorsunuz eylemi bitirin" diyerek Hanife Yıldız'ın sözünü kesti.

Eylem, Barış Akademisyenleri'nden Şebnem Korur Fincancı'ya verilen cezaya dikkat çekilmesi ve "Hakikat arayışçıları cezalandırılamaz" vurgusuyla sona erdi.

İsmail Bahçeçi nasıl kaybedildi?

Marmara Üniversitesi Basın Yayın Yüksek Okulu öğrencisi olan İsmail Bahçeci aynı zamanda Türkiye Öğrenci Dernekleri Federasyonu başkanıydı. Politik kimliği nedeniyle defalarca gözaltına alındı, ağır işkence gördü. 1993 yılından itibaren de polis tarafından aranmaya başlandı.

Bu nedenle Bahçeci Ailesi'nin Avcılar'daki evine sık sık polis baskınları yapılıyordu. 24 Aralık 1994 tarihinde Bahçeci Ailesi'ni telefonla arayan ve kendisini İsmail'in arkadaşı olarak tanıtan bir kişi, İsmail'in siyasi şube polisleri tarafından gözaltına alındığı haberini verdi.

Baba Şehmus Bahçeci hemen Gayrettepe Emniyet Müdürlüğü'ne ve Devlet Güvenlik Mahkemesi İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na başvurdu. Ancak İsmail'in gözaltına alındığı inkar edildi.

24 Aralık'tan sonra Bahçeci Ailesi'nin evine bir daha polis baskını yapılmadı.

Arandığı için evine gelemeyen İsmail'e kardeşi haberleşmek için arkadaşı G.D'nin işyeri telefon numarasını vermişti.

İsmail'in gözaltına alınmasından hemen sonra bu kişinin işyerine baskın yapan polisler, "Yakalanan bir örgüt mensubunun üzerinde telefon numaranız çıktı" diyerek işyeri sahibini gözaltına aldı. İçlerinde M.Y.'nin de olduğu bazı kişiler emniyette sorgudayken "Seni de İsmail Bahçeci gibi kaybederiz" diye tehdit edildiklerini açıkladı.

Fatma ve Şehmus Bahçeci, devletin her kademesinde oğullarını aradı. İnsan Hakları Derneği ve Af Örgütü düzenledikleri kampanyalarla konuyu ülke ve dünya kamuoyuna taşıdılar. Ancak bugüne kadar devletin yetkili makamları tarafından

İsmail Bahçeci'nin gözaltında kaybedilmesi ile ilgili olarak gerekli incelemeler ve araştırmalar yapılmadı.

Sorumlular cezalandırılmak üzere adli makamların önüne çıkartılmadı. Soruşturmanın asgari gerekleri bile sağlanmadı.