Gazeteci İrafan Aktan, Cumhurbaşkanı ve AKP Genel Başkanı Recep Tayyip Erdoğan’ın “Kemalist açılımı”nı değerlendirdi.

ılımlı İslam projesinin sonuna gelindiğini ifade eden Aktan, AKP’nin “Atatürk” açılımı için ağırlıklı olarak sosyal medyada “yemezler” yollu yorumları okuyunca insanın aklında hep bir “mi acaba” sorusu kalıyor. Neden yemesinler?” sorusuna yanıt aradı.

Aktan,” Bu sorunun yanıtını deşmeden önce Erdoğan’ın içeride “Atatürkçülük”, dışıda “Kemalizm” kartını kullanmaya odaklandığını not etmek lazım. Yani Erdoğan sadece Atatürkçüleri değil, Kemalist “değerleri”, “Batıcılığı” kullanmak, iflas etmiş olan “ılımlı İslam” projesinin yerine bu ideolojiyi ikame ederek Batı’yla yeniden ilişkilenmek istiyor. Gelinen noktada AKP “ılımlı İslam” projesini ne kadar ısıtırsa ısıtsın Batı’da bunu yiyecek müşteri bulamayacağına ikna olmuş durumda. Dolayısıyla Erdoğan’ın yeni bir ideolojik programa şimdiye dek hiç olmadığı kadar ihtiyacı hasıl oldu” ifadelerini kullandı.

Aktan’ın Duvar’da yayınlanan, “Yemezler (mi acaba?)” başlıklı yazının ilgili bölümü şöyle:

Peki bunca yaşanandan sonra Kemalist kesimler (bürokrasi dahil) bunu yer mi? Pek çok yorumcuya göre “yemezler”.

Laik Kemalistler düştükleri yerde küçük bir şefkat gösterisine tav olmayabilir ama AKP’nin de yıllara dayanan dönüşüm siyaseti ve eğitim politikası dolayısıyla Atatürkçülerin tümünün laik ve mutlak AKP karşıtı olduğunu söylemek büyük gaflet olur. Atatürkçünün de sağcısı var, laiki var, muhafazakârı var, Batıcısı var, Avrasyacısı var. Hatta “solcusu” bile var! (TKP, Mustafa Suphi’nin adını bile anmayıp, 10 Kasım dolasıyla Mustafa Kemal’i, yere göğe sığdırmayan bir açıklama yaptı! http://haber.sol.org.tr/toplum/tkpden-10-kasim-aciklamasi-216627) Dolayısıyla “yemezler” iddiasından farklı olarak AKP’nin yeni “boş gösteren”ini yiyecek Atatürkçü kesimlerin olması ihtimalini küçümsemek gaflet olur.

Peki Batı, ılımlı İslam yerine ikame edilecek bir “muhafazakâr Kemalizmi” yer mi?

İşte AKP açısından esas kritik olan nokta bu. Başta da söylediğimiz gibi AKP’nin “Kemalist açılımı”, Batı nazarında tüketilen ılımlı İslam projesinin ikamesi gibi görünüyor. Böylece AKP, ABD ve Avrupa’ya, tam da Çavdar’ın 5 yıl önce öngördüğü şeyi söylüyor aslında: “Kemalist mirasa sahip çıktım. Laikliğin ve İslâm’ın birbirlerini acıtan sivri uçlarını törpüleyip onları uyumlulaştırdım. Hadi şimdi hep beraber aydınlık yarınlara.”

Batı’nın bu yeni projeyi de “yememesi” demek, AKP’ye yolun sonunu gösterebilir. İşte tam da o noktada AKP’nin Kemalist söylemi daha da yükseltip kendi kaderini ülkenin bekasına bağlaması, Kemalist/Atatürkçü kesimleri yeni bir “anti-emperyalist kurtuluş savaşına”, Kuvayı Milliye ruhunda birleşmeye çağırması muhtemel. Bu çağrıya kim nasıl yanıt verir, öngörmek şimdilik zor. Ama işin dayanacağı nokta bu.

Ancak Batı, AKP’nin “Kemalist açılımını” satın alırsa -ki bu, AKP’ye karşı güçlü bir muhalefetin örülmemesi halinde ihtimal dahilinde- başta Kürtler olmak üzere Türkiye’deki ezilenleri, yenilenmiş ve Atatürkçülükle barışmış, Batı’yla uzlaşmış yeni bir sağ hegemonyanın sultası bekliyor demektir. Erdoğan bu yeni “boş gösteren”i anti-Kemalist İslamcı tabanının tepkisini çok çekmeden ama “şefkate” muhtaç Atatürkçüleri de tatmin edecek şekilde paketlemeyi başarır ve Batı’ya da aynı başarıyla pazarlayabilirse iktidardaki ömrüne ömür katması işten bile olmayabilir (mi acaba?).”

Yazının tamamı burada.