Hrant Kasparyan / Demokrat Haber

İnsan Hakları Derneği (İHD) ve Hakikat Adalet Hafıza Merkezi (Hafıza Merkezi), Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) Büyük Dairesi’nin dün açıkladığı Perinçek kararına ilişkin bir bildiri yayımladı.

Büyük Daire’de dün karar duruşması yapılan Perinçek-İsviçre davasına üçüncü taraf olarak müdahil olduklarını hatırlatan İHD ve Hafıza Merkezi, daha önce dava dosyasında uyarıda bulundukları toplumsal gerçekliklerin geçerliliğini koruduğunu vurguladı.

Perinçek’in “ifade özgürlüğü” lehine açıklanan dünkü kararın, Türkiye medyasında “Ermenilere soykırım yapılmadığı görüşünün AİHM tarafından doğrulanması” olarak lanse edildiğine dikkat çekilen bildiride, “Bu açık ve kasıtlı bir çarpıtmadır, yalandır” denildi.

İnkâr sürecinin devam ettiği Türkiye’de Ermeni halkının can güvenliğinin olmadığı belirtilen bildiride, 24 Nisan 2011’de kışlada öldürülen Sevag Balıkçı, Samatya’daki evinde öldürülen Maritsa Küçük ve Hrant Dink suikastı bu gerçekliğe örnek gösterildi.

İnkârcılıkla mücadeleye devam edeceklerini açıklayan İHD ve Hafıza Merkezi yayımladıkları ortak bildiride şu ifadelere yer verdi:

“AİHM Büyük Daire, 15 Ekim 2015’teki duruşmasında, AİHM’in önceki kararına yapılan itiraz üzerine yeniden ele aldığı Perinçek-İsviçre davasıyla ilgili verdiği nihai kararı açıkladı. Yapılan açıklamada Büyük Daire’nin, Doğu Perinçek’in Ermenilere soykırım yapılmadığı yönündeki görüşlerini dile getirmesinin ifade özgürlüğü kapsamında olduğuna ve Lozan Mahkemesi’nin bu sözleri nedeniyle Doğu Perinçek’e ceza vererek, Avrupa İnsan Hakları Sözleşmesi’nin (AİHS) ifade özgürlüğüne ilişkin 10. Maddesi’ni ihlal ettiğine karar verdiği belirtiliyor.

Bilindiği gibi 2005 yılında Doğu Perinçek, Ermeni Soykırımı’nı tanımış ve soykırımın inkârını suç kabul etmiş bir ülke olan İsviçre’ye giderek, Bern ve Lozan’da Ermeni Soykırımı’nın bir yalan olduğuna dair açıklama yapmıştı. 2007 yılında Lozan Mahkemesi Perinçek’i ülke yasalarını bilerek ihlal etmekten suçlu bulmuş ve mahkûm etmişti. Perinçek’in itirazı üzerine AİHM, 2008 yılında Perinçek lehine karar vermiş, Lozan Mahkemesi’nin ifade özgürlüğü hakkını ihlal ettiğine hükmetmişti. İsviçre’nin bu karara itiraz etmesi sonucunda dava bu kez AİHM Büyük Daire’de görülmeye başlamıştı.

Üç insan hakları kuruluşu, Türkiye’den İnsan Hakları Derneği (İHD), Hakikat Adalet Hafıza Merkezi (Hafıza Merkezi), Kanada’dan Uluslararası Soykırım ve İnsan Hakları Çalışmaları Enstitüsü (IIGHRS), Büyük Daire’de görüşülecek davaya Üçüncü Taraf olarak görüş bildirmek üzere başvurmuş ve yapılan başvuru, dilekçenin incelenmesinden sonra kabul edilmişti.

Türkiye’den görüş bildirme talebi AHİM tarafından kabul edilen İHD ve Hafıza Merkezi olarak, Büyük Daire’nin kararının, bizim görüş dosyasında sunduğumuz gerekçelerimizin geçerliliğini ortadan kaldırmadığını ulusal ve uluslararası medyaya ve kamuoyuna duyururuz.

Üçüncü taraf görüş dosyasında dile getirdiğimiz, soykırım inkârının yalnızca İsviçre sınırları dahilinde değerlendirilemeyeceğine, bunun Türkiye’deki Ermeni toplumuna yönelik, can güvenliği de dahil, tehditlerin sürmesine yol açacağına ilişkin uyarılarımız bütün gerçekliğiyle varlığını sürdürüyor. 

AİHM Büyük Daire, deyim yerindeyse, konuyu teknik bir bakış açısından ele almış, İsviçre Mahkemesi’nin Perinçek’i sözleri nedeniyle cezalandırarak AİHS’nin ifade özgürlüğünü düzenleyen 10. Maddesi’ni ihlal edip etmediğine bakmış ve İsviçre sınırları dahilinde bunun nefret kışkırtıcılığı anlamına gelmediği sonucuna varmıştır. Konunun İsviçre sınırları dışındaki, özellikle soykırımın yapıldığı ülkedeki etkilerini tartışmamıştır. Oysa AİHM kararları Avrupa Konseyi coğrafyası açısından bağlayıcıdır, emsal alınan kararlardır; dolayısıyla bu coğrafya dahilindeki ülkelerde soykırım inkârının yol açacağı insan hakları ihlalleri davalarının evrensel insan hakları hukuku çerçevesinde sonuçlandırılması açısından sorunlara yol açacaktır.

“AİHM’İN KARARI KASITLI OLARAK ÇARPITILIYOR”

Bir kısım Türk medyası, gerek AİHM’in Perinçek’in ifade özgürlüğü lehine verdiği ilk kararı, gerek Büyük Daire’nin dünkü (15 Ekim 2015 tarihli) kararını, Ermenilere soykırım yapılmadığı görüşünün AİHM tarafından da doğrulanması olarak, yani AİHM’in de soykırımı inkâr ettiğinin kanıtı olarak sunuyor.

Bu açık ve kasıtlı bir çarpıtmadır, çarpıtmanın ötesinde yalandır. Açıktır, çünkü Büyük Daire kararı yayınlanmıştır, ortadadır. Kararın “Davanın Kapsamı” başlığı altında şöyle denmektedir: “Mahkemenin, Osmanlı İmparatorluğu yönetiminde 1915 ve sonrasında Ermeni halkının maruz kaldığı katliamlar ve toplu tehcirlerin uluslararası hukuk çerçevesinde soykırım olarak nitelendirilip nitelendirilmeyeceği konusunda görüş oluşturması beklenmemektedir; uluslararası ceza mahkemelerinden farklı olarak, Mahkeme bu konuda hukuken bağlayıcı bir belirlemede bulunma yetkisine sahip değildir.” Burada açıkça belirtildiği gibi, Ermenilere yönelik toplu tehcir ve katliamların soykırım oluşturup oluşturulmadığı davanın kapsamı dışında tutulmuştur.

AİHM Büyük Daire’nin kararının Ermeni soykırımı “iddiaları”nı çürüttüğü yalanı, açık olmasının yanı sıra kasıtlıdır; çünkü bu yalanla amaçlanan Türkiye’deki Ermenilere karşı nefreti kışkırtan kişi, çevre ve hatta kamu görevlilerine cesaret vermek, bu yönde söz ve eylemlerin soruşturulmasını, suç işleyenlerin adalet önüne çıkarılmasını engellemektir.

SEVAG BALIKÇI, MARİTSA KÜÇÜK VE DİNK ÖRNEK GÖSTERİLDİ

En son Cizre’de Özel Harekât birimlerinin panzerlerden megafonla halka yaptığı “Ermenisiniz, hepiniz Ermenisiniz, Ermeni piçisiniz” anonsları Ermeni Soykırımı’nın inkârı ile Türkiye’deki Ermeni halkının can güvenliğinden yoksun yaşamı arasındaki bağlantıyı açıkça ortaya koyuyor. Bu bağlantıya insan hakları savunucuları olarak her gün tanık olmaktayız. Ermeni halkının, bir inkâr ülkesi olan Türkiye’de can güvenliğinin olmadığı da, sadece son birkaç yılda Hrant Dink’in, Sevag Balıkçı’nın, Samatya’da Maritsa Küçük’ün katliyle açıkça ortadadır. Nitekim bu davalar büyük bir olasılıkla AİHM’e götürülecek ve AİHM, soykırım inkârının Türkiye’deki sonuçlarını dikkate alma durumunda kalacaktır.

“AİHM’DEKİ GÖRÜŞ AYRILIĞI ORTAYA ÇIKMIŞTIR”

Sonuç olarak AİHM Büyük Daire’nin kararı, AİHS’nin 10. Maddesi’nin dar yorumuyla sınırlı kalmış ve Perinçek’in Türkiye’de kullandığı saldırgan dilden çok farklı şekilde ifade ettiği, “yapılanın bir soykırım suçu teşkil etmediği” yolundaki sözlerinin ifade özgürlüğüne dahil olup olmadığını incelemekle yetinmiştir. Türkiye’de Ermenilere karşı ırkçılık AİHM Büyük Daire’nin değerlendirmesine de, karar gerekçesine de dahil edilmemiştir. Karara ilişkin AİHM basın açıklamasında bu açıkça ortaya konulmuştur. Üstelik karar 10’a karşı 7 oyla alınmış, Büyük Daire’nin de kendi içinde görüş ayrılığı olduğu gözler önüne serilmiştir.

İnsan Hakları Derneği ve Hafıza Merkezi, Büyük Daire’nin kararından bağımsız olarak, Türkiye’nin geçmişle yüzleşmesine, hakikatlerin ortaya çıkarılmasına ve adaletin tesisine yönelik çalışmalarını, bu bağlamda Türkiye’deki soykırım kurbanı Ermeni toplumunun can güvenliğini tehdit eden, nefret söylemini kışkırtan soykırım inkârcılığına karşı uluslararası insan hakları hukuku temelindeki mücadelesini sürdürecektir.”