İçişleri Bakanı Muammer Güler, yeni sezonda maçlarda yasak olan tezahüratların içine siyasi ve ideolojik anlamdaki tezahüratları da koyacağını söyledi.

Bakan Güler, “Sporun dışına çıkan her türlü tezahüratla ilgili düzenleme var. Yoksa siyasi ve ideolojik tezahüratların elbette sporun ruhuyla bağdaşmadığı kesindir. Hakaret de spor dışı davranışlar da bunun içindedir. Elbette ki siyasi ve ideolojik anlamlı tezahürat da bunu içindedir. Elbette ki kanunun düzenlemesi bunların tümüyle ilgilidir” ifadelerini kullandı.

Aslına bakılırsa alınan karara sevinebiliriz de. Öyle ya “kızlı erkekli futbol maçlarına gidiyorlar” diye koca bir futbol ligini erteleyebilirlerdi de. Kim bilir belki de tribünleri ikiye bölüp, kapalıya kadınları, açık tribüne de erkekleri alacaklardı. Hatta bu işi iyice ilerletip “Hamile kadınların maça gelmesi yasaktır” diye karar çıkartacaklardı.

Belki de tribünler arasına konulan merdivenler sökülecek, seyirciler kızlı erkekli aynı merdivene ayak basmasınlar diye oturacakları yere teleferik ile gönderilecekti. Ama Allahtan futbol federasyonu özerk bir kurumdu ve başında da futbolun kaymağını yiyen, pardon, içinden gelen birisi vardı.

Her ne kadar gündüz içki içilmezmiş gibi “Maçlar gündüz oynansın. Gece işin içine içki giriyor ve seyirci agresif oluyor” diye hükümetin almaya çalıştığı kararlara yardımcı olmaya çalışmışsa da özerk yapının içerisinde yandaşlık da vardı. Zaten özerklik dediğinde böyle olurdu.  

Peki ama neydi bu karar. Bir ülke düşünün ki kişi başına düşen milli gelir miktarı, kişi başına düşen biber gazı miktarından çok daha düşük. İşte gaz tüketiminin su tüketiminden çok daha fazla olduğu bir ülkenin Başbakanı, Bakanı, spor adamı başka işleri yokmuş gibi bir araya gelmişler, maçlarda atılacak ya da atılamayacak sloganları tespit etmişler. İlk yasaklanan slogan da bu memleketin en az % 50’sinin sabah akşam tekrarladığı “Her yer Taksim, her yer direniş” olmuş.

Üstelik futbol ile ilgili konuşulanlar bununla da sınırlı değil. Örneğin saha yıkılmasından dolayı maçlarını Kasımpaşa Stadı’nda oynayacak olan Beşiktaş’a kulüp yöneticileri “hükümet aleyhine” slogan atmama şartı koymuşlar. Yani maç esnasında tribünler “Hükümet istifa, Her yer Taksim her yer direniş” diye bağırırsa Beşiktaş o haftadan itibaren maçlarını bir başka statta oynamak zorunda kalacak. Tabi o saatten sonra stat bulabilirse.  

Memlekette ileri demokrasi ilerledikçe etkisi daha da fazla hissediliyor. Mahallelere kurulmaya çalışılan ihbar odaları, komşuların birbirini ihbar etmeye zorlanması, Gezi parkının günde 3 kez açılıp kapanması hep ileri demokrasinin nimetleri gibi duruyor.

Doğrusu insan bunları görünce yasak ve yasakçı uygulamaların sonunun gelmeyeceğini düşünüyor. Tüm bunları görenler, Türk parasını koruma kanunu gibi AKP’yi koruma kanununun da yolda olduğunu düşünmeden edemiyor.  

İnsan, AKP iktidarının yasaktaki yaratıcılığını gördükçe yeni fikirler ileri sürmeden de edemiyor. Örneğin istenirse eğer bu memlekette yazarların önü çok daha önceden kesilebilir. Basılmamış kitabın toplatılmasıyla uğraşmaktansa bilgisayarlardan yazı yazmaya yarayan Word vb. programlar tamamen kaldırılabilir.

İşsizlik oranı, fakirlik durumu, insan hakları ihlalleri gibi istatistiki durumların çoğu Excel türü programların başının altından çıkartılıyor. İstenirse eğer bilgisayardaki Excel gibi programlara da sınırlama getirilebilir.

Ayrıca tutuklamalara ve baskılara bakılırsa eğer, bu işlerin çoğunun solcuların başının altından çıktığı görülüyor. Madem futbol müsabakalarına da el attınız, futbol takımlarından sol açık mevkiini tamamen kaldırabilirsiniz.

Orta sahanın soluna da el atın diyeceğim ama sağ olsun Bülent Ecevit onu çoktan halletmişti.