22 Şubat günü Eylem Pesen’in Van 2. Ağır Ceza Mahkemesinde 3 yıldır devam eden davasını izlemeye gittik. Eylem Pesen hamile iken Mayıs 2009’da kocası tarafından önce bıçaklanarak ve sonra da üzerinden araba ile geçilerek canavarca öldürülmüştü. Koca Kerem Çakan karısını öldürdüğünü ilk günden beri itiraf etmektedir. Suç ortada, suçlu ortada ancak hala bir karar verilmedi. Eylem’in ailesi davalara gide gele bayağı yıprandı.

Duruşma ilk günden beri çok travmatik. Ben anne değilim ama 17 yaşına kadar büyüttüğüm çocuğumu bir adam böyle canavarca öldürürse ve hala ölümü arkasından bile çocuğumun suçu failin cezasına indirim yapma amacı ile soruşturuluyorsa ben de sanırım çıldırırım. Eylem artık aramızda yok ve yaşam hakkını bir adam kendisine işkence ederek aldı. Hatta Eylem’in yaşatacağı bebekle birlikte. Eylem’in ailesi yıkılmış durumda. Ölmesi yetmiyormuş gibi mahkemenin uzun sürmesi ve her mahkeme öncesi failin ailesi ile aynı adliye koridorunda gerilmeleri de işin ayrı bir yıpratıcı boyutu. Mahkeme salonunda da Eylem’in ailesi ilk duruşmadan beri hâkimlerden azar işitiyor. Aile her itiraz ettiğinde hâkim tarafından bu mahkemenin konusu olmadığı yönünde susturuluyor. Eylem’in katıldığım her davasında Adalet kimden yana? Adalet var mı? soruları yankılanıyor zihnimde.

Bu mahkemede aile ile kocanın birbirine küfürlü konuşması sebebi ile kavga çıktı. Birden bire karşımda beliren tablo şöyle idi. Sanık kocanın çevresinde onu korumaya çalışan neredeyse etten duvar olmuş jandarma kocayı koruyordu. Koca jandarma tarafından sarılmıştı. Kimse ulaşamazdı kocaya. Ulaşmaya çalışan Eylem’in annesi ve babası da jandarmanın copuna direniyordu. Coplar hem annenin hem de babanın başına başına vuruluyordu. Oysa vurmasalar zaten aile sanığın etrafındaki parmaklıkları ve 4-5 iri yarı jandarmayı aşıp kendisine ulaşamazlardı. Aileye dokunmayın diye bağırıyorduk ben, Gül ve Suna. Jandarma Eylem’in annesini apar topar dışarı çıkardı. Bu arada ben de anneyi incitmesinler diye koşturdum bağıra bağıra. İri yarı birkaç jandarma o koşuşturma içinde bacaklarımı mahkeme sırasına sıkıştırdı ve kolum duvara sürtündü. Mahkemeye 10 dakika ara verildi.

Salona geri döndük hepimiz. Aile dışarıda bırakıldı. Döndükten sonra savcı tüm davalarda sergilediği derin sessizliğini bozdu. ‘Meydana gelen tartışma olayı ile ilgili Van Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunulsun’ dedi.

Bunca haksızlığa karşı ‘öfke’ denilen kelime hislerimi anlatmama yetersiz kalıyor. İnsan ne hissederse hissetsin başka birinin bedenini ve ruhunu inciten herhangi bir davranıştan sakınabilir. Göz göre göre suçlu kocalar, babalar, abiler korunuyor. Kadına çektirilen zulüm yetmiyormuş gibi geride kalan yaralı yüreklere yıllarca tuz basılıyor hatta yenileri ekleniyor. Bunca zamandır sanık Elazığ Ruh ve Sinir Hastalıkları Hastanesinde idi, bu mahkemede bu sefer de İstanbul Adli Tıp Kurumuna sevki için beklenilecek.

Erkekler öldürüyor, devlet koruyor. Hatta her mahkemede devlet ve adalet sistemi yeniden öldürüyor yeşerttiğimiz tüm değerleri. Bizler gibi bağımsız kadın örgütleri de bu çarkın arasına sıkıştırılıyor.

Biz kadınlar ve tabiî ki kadın örgütleri acı çekiyoruz ve failler her yerde.