“İnsanın iktidara karşı mücadelesi,
hafızanın unutuşa karşı mücadelesidir”

Milan Kundera
***
29 Kasım 2014 direnişin 52. Gününde İŞİD’in Kobane’ye karşı en şiddetli saldırılarından birisi yaşanıyordu. O güne kadar Kobane’ye doğu, batı ve güneyden saldıran ve kenti üç yerden kuşatan İŞİD birlikleri 4. Cepheyi kuzeyden, Türkiye’nin Mürşitpınar kapısından açmışlar, bomba yüklü araçla saldırı düzenlemişler ve 50 yi aşkın İŞİD militanıyla kuzeyden taarruza başlamışlardı.

Üç cephede muazzam direniş sergileyen YPG/YPJ savaşçıları, Burkan el Fırat (Fırat Volkanı) güçleri ve Şems el Şimal (Kuzey Güneşi) taburu için oldukça zor saatler başlamıştı.



Kuzeyden saldırı beklemeyen direniş güçleri şaşkınlık yaşamış, kısa sürede toparlanarak bu saldırıyı püskürtmek için harekata başlamışlardı.

Bomba yüklü aracın patlama sesiyle birlikte Mürşitpınar kapısına doğru ilk koşanlar arasında Feysal Ebu Leyla vardı. Arkasından “o ateşe atlarsa bir an bile düşünmeyiz” diyen militanları ve 2. Komutan Ebu Fırat geliyordu.

Göğüs göğüse çatışmalara katıldı. Mürşitpınar saldırısının kısa zamanda püskürtülmesinde onun ve ona gözünü kırpmadan güvenen savaşçılarının katkısı büyüktü. Çatışma sırasında, “yaşasın YPG direnişi” diyerek ilerlerken başından ağır biçimde yaralandı.  Ebu Leyla, Kobane’deki  7. yarasını alırken Ebu Fırat’ın ise yaşamı son buluyordu.

Ebu Leyla, tedavisini tamamlayıp Kobane’ye direnişe katılmak üzere dönmüş, direnişin sonuna kadar Kobane’de kalmış, daha sonra çevre köy ve yerleşim bölgelerinin İŞİD’den temizlenmesi operasyonlarına katılmıştı.

İŞİD ile girdiği her çatışmada telsizden Arapça olarak, “burası Musul değil, Rakka değil, burası Kobane” diyerek seslenir, sürekli gülümseyen yüzüyle çevresine moral kaynağı olurdu.

7 Kasım’da Kobane’de kendisiyle yapılan röportajda; “Herkes Kobane’yi ve Kobane’nin direnişini gördü. Belki önceleri Kobane’nin adını bile bilmeyen insanlara ‘Şam nerede?’ diye sorarsanız, size ‘Şam, Kobane’nin güneyindedir” diyerek direnişin ne kadar önemli olduğunu vurguluyordu.

Yorulmak nedir bilmeyen, yerinde duramayan, bir mevziden diğerine koşan, dinamik, sürekli savaşın en şiddetli yerinde bizzat çatışmaya katılarak birliğine komuta eden, mayın döşeyen, yıkılmış mevzileri onarırdı.

Yeri geldiğinde arkadaşlarına moral olsun diye “Em biçûk bûn, evîndar bûn - Ew tiştên berê bûn xewn û çûn” (Çocuktuk sevdalıydık - Onların hepsi rüya oldu, geride kaldı) veya İbrahim Rojhilat’ın “Dûr neçe heval - Zemheri tofan e - Bahoz û boran e” (Uzaklara gitme heval - Zemheridir, tufandır - Fırtınadır, borandır)  türkülerini söyleyen biriydi.

Kobane direnişinde sürekli İŞİD mevzilerine karşı saldırı düzenleyen Ebu Leyla’ya YPG komutanları sürekli; “Heval Feysel vegere cihê xwe (Feysel Heval yerine dön)” çağrısı yapardı. Bir YPG komutanının bir gün kendisine “Heval Feysel niye bu kadar cephane harcıyorsun?” diye sorduğunda dönerek, “Vurduğum IŞİD’lileri saymıyorsunuz, attığım mermileri sayıyorsunuz” demesi ise Ebu Leyla’nın bildiğini okuyacağının gösteriyordu…

Ebu Leyla, cesareti, kararlılığı, askeri başarıları, güler yüzüyle tanınırdı ama aslında onun unutulmaz kişiliği isminde saklıydı.

Erkek egemen yapının çelikleştiği topraklarında kızının ismini alarak, “ben Leyla’nın babasıyım” diyerek başlattığı isyan kişiliğine yansıyordu.

Kobane direnişi sırasında kızına yazdığı mektupla da kendisini anlatıyordu;

“Sevgili Leylam'a

Bu bizim savunma görevimizi nasıl yaptığımızdır. Sen ve senin gibi çocukların geleceği için çalışmak ve savaşmak.

Umuyorum ki sen büyüdüğün vakit babalarımız ve dedelerimiz bizim için hiç bir şey yapmadı diye bizi suçlamazsın.

İçinden geçtiğimiz bütün riske ve tehlikeye rağmen, senin için ve senin gibi çocuklar için daha güzel bir gelecek için savaştım.

Bu ülkede özgür ve güvenli yaşamak için.

Sevgili ülkem Suriye’ye özgürlük gelene kadar bu devrime devam edeceğimiz gibi.

Seni çok özledim, benim canım Leyla’m.

Yaşasam da şehitte olsam eminim babanla gurur duyacaksın.

Öpüyorum baban Ebu Leyla.
***
“Keder kalır sana korkaklık yorganını çekersen başına
Bizler sağ ve yiğitken, düşmanın bağımızdan yemesi ayıp değil mi?”

Cegerxwin/Kimim ben
 
Kobane doğumluydu ama yaşamı Minbiç’te geçmişti. “Sevgili ülkem” dediği Suriye’nin tamamı özgürleşene, İŞİD ve benzeri çetelerden temizlenene, çocuklar için rahatça yaşayabilecekleri gelecek kurulana kadar savaşmaya and içmiş özgürlük savaşçısı bir devrimci. Leyla’nın babasıydı.

“Dünyadaki bütün devletler, özellikle de Kobane bölgesine yönelik DAİŞ çetelerine destek veren devletler bilmeliler ki, YPG ve Burkan El Firat savaşçılarının direnişi sayesinde Kobane düşmeyecek. Şems El-Şemal Taburu üyeleri olarak tarihe damgamızı vuracağız” diyen Ebu Leyla, 1 Haziran’da başlatılan Minbiç operasyonunun 3. Gününde yakınında patlayan havan mermisinin parçalarının başına isabet etmesiyle ağır yaralanmış, tüm çabalara rağmen kurtarılamamış, yaşamını yitirmişti.

Yaşamını yitirdiğinde henüz 32 yaşındaydı.

 Leyla, Rehef, Serhıldan ve Xwinda adlarında dört kız çocuğu babasıydı.

Özgürlüğe kavuşan Kobane ve diğer kentlerde özellikle de IŞİD’ten yeni temizlenen Minbiç’te büyük emeği olan Ebu Leyla, unutulmaması gereken direnişçilerdendir…
____________________________________
Kaynak;

Gazeteci Ersin Çaksu’nun anlatımları;
1.http://www.demokrathaber.org/yasam/leylanin-babasi-sira-disi-bir-komutan-ebu-leyla-h68067.html

YPG Rojava Şehitler sayfası
2.http://ypgrojava.com/tr/index.php/y-sehitlerimiz/item/266-komutan-feysel-sadun-ebu-leyla

Ebu Leyla ile ilgili kısa tanıtım;
https://www.youtube.com/watch?v=pAho_fj9zVA