Gelmek, olunmayan ya da ikame edilmeyen bir yere varmak demektir. Evvelden olmadığı yere adım atan kişi, "geldim, buradayım" der. Gelme eylemini bildiren bu sözcük hem varlığını bağırır hem de yokluğunu haykırır: "Yoktum ama şimdi buradayım!"

Böylesi bir gelişte gelenin ikamesi bir yolcununkine benzer. Meçhuldür. Meskeni geldiği yer midir yoksa vardığı yer mi, belli değildir.  

Devletin 12 gün boyunca abluka altında tuttuğu, tank ve toplarla saldırdığı, sekiz sivili öldürdüğü Diyarbakır'ın Silvan ilçesine gelişi, böylesi bir geliştir. Bundandır ki onun Cizre'den Silvan'a tartışmalı buradalığı, ontolojik bir soruna işarettir. Bu sorun en net ifadesini Silvan'da yasağın kırılmasının ardından kamuoyuna yansıyan görüntülerde buluyor.



Anadolu Ajansı (AA) Silvan'daki askerler ile özel harekâtçıların duvarlara yazdığı yazıları video ile kayıt altına alarak, bunları fotoğraflamış ve aboneleriyle paylaştı. Bu görüntülerde, ilçeye giden özel harekâtçılar ile askerlerin duvarlara 'Devlet Geldi', 'Devlet Her Yerde' gibi şeyler yazdıkları görülüyor. Yani 'geldim' diyenler en çok devletin varlığını bağırmışlardır.

Peki ama devlet neredeydi ve nereden geldi? Aslında yanıtı içinde barındıran bu soru, 'geldim' diyenin yokluğunu ele vermektedir: O, Silvan'da yoktu ve henüz geldi (ve talanını yapıp birazdan gidecek).

Bilinir ki devlet duvarlara yazı yazmaz, çoğunlukla getto ve banliyölerdeki yoksul halklar, solcular, muhalifler, evsizler, sokakları evi belleyenler bunu yapar ve bu da 'illegal' ilan edilir. Gazi'den Cizre'ye, Hacıahmet'ten Silvan'a kadar duvarların böylesi bir işlevi vardır; Gezi Direnişi’nde bir süreliğine devletten arındırılan Taksim'in duvarları da öyle. Sahi, o Haziran ayında Taksim’in duvarlarında 'Mustafa Keser'in Askerleriyiz' yazısına denk gelmeyen var mıdır?

Özetle; Silvan'da devlet rol çalmıştır. Komün yaşamı çağıran mahallelere silah ve tankların yanı sıra spreyleriyle de sefer düzenlemiş ve medyası aracılığıyla bunun propagandasını yapmıştır. Nihayetinde gelip insanları öldürmüş, mahalleleri talan etmiş, delik deşik etmediği birkaç duvara ise gelişini yazmıştır.

O, 'daha az devlet, daha çok toplum' diyen Silvan halkının özyönetim talebi karşısında duvarlara en çok da devletin 'çokluğunu' kazmak istemiştir. Bunu ise yokluğunun farkında olarak, 'ben -de- varım' diyerek yapmıştır.

Devletin Silvan'daki duvar karalamaları illegaldir. Çünkü o, halkların devletten kurtardığı, arındırdığı, özerkleştirdiği yerleri işgal ederek bunu yapmış, yapma ihtiyacı duymuştur.



Silvan'a deniz aşırı ülkelere giden sömürgeciler gibi 'gelen' devlet, 12 günün sonunda halk tarafından bir sömürgeciye layık biçimde uğurlandı. Ondan geriye ise duvarda varlığını haykıran kurşun izleri ile yazdığı yazılar kalmıştır.

Silvan halkı devletin varlığını tartışmalı hale getirdiği için hedef olmuştur. Ancak Silvan'da devletin varlığını haykıran 'Devlet Geldi', 'Devlet Her Yerde' yazıları, 'komün fikrinin taşıyıcısı olan' Kürt halkı  nezdinde tüm halklara bir gözdağı ve tehdittir; 'Devlet kimdir? Halkım ben, halk!' diyen Rabia nineye de Gezi direnişçilerine de 'Doğamı talan edemezsin' diyen HES direnişçilerine de...

(Bu yazı Bianet'te yayınlanmıştır)