—Che yaşasaydı Küba devrimini sorgulardı.

—Lenin yaşasaydı Glasnostu savunurdu?

—Marks ve Engels yaşasaydı “Dünyanın bütün işçileri ne haliniz varsa görün” derdi.

Hiç kuşkusuz durup dururken böyle bir tartışma başlatmak gülünç ve gereksiz bir şey olacaktır. Oysa son yıllarda yapılmak istenilen birazcık da budur. Kapitalizmin kirli oyunlarına alet olmuş kimi liberaller ve kendilerine liboş denilmesinden bile rahatsız olmayan kimi eski solcular ( ne can sıkıcı bir sözcük ) kendi kirlenmişliklerine aldırmaksızın etrafında temiz kalmış ne varsa onlara sahip çıkmaya ya da tam tersi lekelemeye çalışıyorlar. Deniz Gezmiş örneğinde olduğu gibi.

Örneğin geçtiğimiz yıllarda Deniz Gezmiş’lerin idam kararını verdiği gün beyin ölümü gerçekleşen Ali Elverdi’nin cenaze töreninde konuşan bir arkadaşı sanki üzerine vazifeymiş gibi Vatan Gazetesi’ne “Keşke Denizler yaşasaydı. Yaşasaydı kesin Parti lideri olurdu” demişti. Son yıllarda moda olan içeriği boş, bilimsellikten uzak ve saçma bir tartışmadır bu tartışma.

Hemen belirtelim ki yapılmak istenen hayali, saçma sapan, olayı karikatürize etmekten başka bir işe yaramayan hatta geçmişi magazinleştiren bir tartışmadan başka bir şey değildir. Örneğin bir ara Necmettin Erbakan da Mustafa Kemal için “Atatürk yaşasaydı Refah Partili olurdu” demişti.

Deniz’e dönecek olursak anlaşılıyor ki herkes kendine bir Deniz Gezmiş yaratma telaşında. Kaldı ki böylesi yiğit ve onurlu insanlara kim sahip çıkmak istemez ki deyip bu tür girişimlere hoş görü ile de bakılabilir. Ama biliyoruz ki kazın ayağı hiçte öyle değil. Öyle ya; hıyanetin ve ihanetin iç içe girdiği, dün tükürdüğünü bu gün yalamanın erdem sayıldığı, bir dönem yol arkadaşım, mücadele arkadaşım, devrimci kardeşim, yoldaşım diye birlikte yürüdüğü insanlara bugün gazete köşelerinden ya da patronlarının dizi dibinden sallamanın maharet sayıldığı bir ortamda “Yaşasaydı Deniz Gezmiş bizimle birlikte olurdu” diye söylenmek onlar için bulunmaz bir fırsattır.

Siyasetin bu kadar kirletildiği, sivil toplum kuruluşlarının iktidarlar tarafından işlevsiz hale getirilmeye çalışıldığı, gazete ve gazetecilerin baskı altına alındığı, televizyonların reyting uğruna ocaklar söndürdüğü, solun ve önderlerinin dönekler tarafından sahiplenilmeye çalışıldığı bir ortamda “Deniz Gezmiş yaşasaydı bizimle birlikte olurdu” demek bulanık suda balık avlamaktan başka bir şey değildir.

Bugün sistemle bütünleşmiş eskinin solcuları Deniz Gezmişin içini boşaltıp onu melankolik ve popülist bir star görünümünde göstermeye çalışıyorlar. Çekilen Tv dizileri, ( İyi niyet ile çekilenler hariç ) sözüm ona bir takım belgeseller ve öğrencilik yıllarından kalma içi boş anılar hep bu minval üzerinde. Hatta bazıları, Deniz Gezmiş ve arkadaşlarının Ankara 1 Nolu Sıkıyönetim mahkemesi tarafından yargılandığını, idam kararını verenin bir Tuğgeneral olduğunu dahi bir kenara bırakarak “Deniz Gezmiş yaşasaydı eğer Ordu’dan yana tavır alırdı” demeye bile getirebiliyorlar. Oysa Deniz Gezmiş ve Yusuf Aslan, Sivas’ın Şarkışla ilçesine her hangi bir siyasi partinin kongresine ya da özel bir televizyon kanalına röportaj vermeye gitmiyorlardı. Kaldı onların bir ordusu vardı ve adı da “Türkiye Halk Kurtuluş Ordusu"ydu…