Sağdan, soldan her düşünce tarafından iyice yalama edilmiş bu sözden hoşlanmıyorum artık.

“Dünce özgürlüğü“ymüş, onu da üç kalem geçelim!

Yüreği atan güçlü olanı şöyle biraz eleştirmeye kalkışsın, görür başına nelerin geleceğini.

Uzatmayacağım, yıllar önce bir günlük gazetenin ekinde “Düdük“ ismiyle yazdığım, sonra da “Zula“ isimli öykü kitabıma aldığım yazıyı sizlerle paylaşacağım.

 

"VII- ‑“Tavuklar yumurtladıkları zaman gıdaklarlar. Peki insanlara ne oluyor?”

 

Asla bir zaman…
Dem-O-Krasi!
Demem o ki “demokrasi!”
Neymiş bu demokrasi?
Anavarya Turizm Bakanı efendi, “Ben turizmin anasını ta­nı­rım” deyince, Başbakan “Ananı al da git” deyince, Emniyet Ge­­nel Müdürü ve generaller “Analarını belleyin” dediklerinde “analı demokrasi!”
“Bizim örgüt en demokrat örgüttür” denilince, “örgütsel de­mokrasi!”
“Tepenize binlerce ton bomba atarak demokrasiyi ge­ti­re­ce­ğim” denilince, “Bush türü demokrasi!”
“Ne yerdeyim ne gökte, bir garip seherdeyim” demokrasisi…
Gelecek, geliyor… demokrasisi…
Aslında yok da, var demokrasi…
Rap rap demokrasi…
“Titireyip kendine dönme” demokrasisi…
Herkesin demokrasisi kendine demokrasisi…
Her durumda komutanın söylediği geçerlidir demokrasisi…
“Eşit işe eşit ücret” diye bağıran, ama kendisi adam çalış­tır­ma­ya başlayınca “ne ücreti, ne sendikası efendi” demokrasisi…
“Bizim dediğimize uyarsan” demokrasisi…
Aslında yok da varmış gibi gösterilen demokrasi…
İmamın biri tanrıyı anlatıyormuş.
“Ne yerdedir ne gökte, aslında o her yerde…”
Bektaşi patlamış:
“Erenler, sen şuna yok diyeceksin demesine de, dilin var­mı­yor!”
Bektaşi demokrasisi böyle. Ağzında sözcük ıslanmıyor, kuru kuru fırlıyorlar dışarıya. Yani fırlama demokrasi!
Ben çocukluğumdan beri hep aynı demokrasi öyküsünü din­ledim. Anamı döven, sonra da seven babamın demokrasisi…
Ona var, bize yok demokrasisi.
“Kurallarımıza” uyduğunuz sürece demokrasisi…
Gel bize demokrasisi.
Bizden kaçana nah demokrasisi!
Sonra ölüyor insanlar, yenileri geliyor, böylece demokrasi de yenileniyor.
“İnsan bastığı toprağı hor görmemeli / Kim bilir hangi güzeldir, hangi sevgili. / Duvara koyduğun kerpiç yok mu, kerpiç / Ya bir şah kafasıdır, ya bir vezir eli!” diyor Ömer Hayyam.
Bu da demokrasinin “Hayyamcası”, yani yüzde yüz ölümde, kerpiçleşmekte eşitlikçi demokrasi…
Şu dünyada korkmadan, başına gelebilecek her türlü belaya katlanmayı göze alarak kaç insan söyleyebiliyor düşüncesini?
Her biri ayrı bir cumhuriyet olan cezaevlerinde de “müdür de­mokrasisi!”
Demokrasi düşünce özgürlüğü demekmiş!
Geçiniz! İnsanın dilini bir şey ediyorlar sonra.
Meclis Başkanı’nın dediği biçimiyle “şeyini şey ettiğimin” de­mokrasisi.
Örgütün, partinin, hükümetin, ordunun, patronun, şefin, evi idare edenin, parayı elinde tutanın, ev sahibinin, manavın, bak­kalın, kasabın, size borca rakı veren meyhanecinin, evine eğ­len­ceye davet eden arkadaşınızın düşüncelerine aykırı bir söz söyleyin, hele bir de “ağanın bokunun üstüne bok” koymaya çalışın da görün o zaman demokrasiyi.
Adamın biri hakimin karşısında sızlanıyordu:
“Ağzım var, dilim yoktu. Üstüne gül koklamadım. Elime ne geçerse eve getirdim. Kumarım yok, içkim yok, sigarayı ağ­zı­ma sürmedim. Sinemaya gitmem, tiyatroya gitmem, kitaba, gazeteye para vermem, çocuklarım yesin isterim hepsini. Giymedim giydirdim, yemedim yedirdim, gezmedim gezdirdim. Ben­den demokrat adam yoktur bu dünyada. Ama ne oldu?”
“Ne olacak” diye bağırdı öteden kadın, “Ne olacak hakim bey, hayatım zindan oldu zindan! Ömrüm geldi geçti, şöyle ağız tadıyla bir kez olsun kavga edemedim, şöyle bir kez olsun erkek olup beni evire çevire dövemedi.”
Bu da böylesi bir demokrasi. Çerçevesiz!
Ayrıca, “kocamdır, döver de sever de” türü de var bu demok­rasinin.
Birileri demokrasi sözcüğünün anlamını başka açıklayabilir, umurumda değil. Bana göre demokrasi “dem”, yani kan; “o”, yani zaten o; “krasi”, yani zorbalık.
Yani, “onun, bunun kanlı zorbalığı…”
Başka da bir anlamı yok bu sözcüğün.
“O” kim mi?
Sen, ben, o, hepimiz.
Neden mi?
Ömrümde bu sözcükten çektiğim kadar hiçbir şeyden çek­me­dim de ondan! Siz, onlar, ötekiler, berikiler, bizimkiler, sizinkiler, onlarınkilerde de durum farklı olmasa gerek.
Sonunda kesinlikle karar verdim kendi demokrasimi kendime uygulamaya.
Bunun adı da: Keyfimin demokrasisi…
Yani ki, düdüğümün demokrasisi…
Çal deyince, çalıyor!"

(Zula-Öyküler-Zer Yayınları) A. Kadir Konuk