Şimdiler de en çok “Türk askeri kendi vatandaşına silah sıkar mı, el kaldırır mı, kendi vatandaşının başına bombalar yağdırır mı, kendi vatandaşını öldüresiye döver mi” diye sorular soruluyor! Hadi sıradan vatandaşı analdık da bu soruyu doçentler, profesörler, tarihçiler, siyasiler vs. sorunca insan şaşırıyor! 12 Eylül faşist darbesinden hemen birkaç ay önce Tuzluçayır Natoyolunda Sarı Yusuf isimli bir genci bir gecekondunun kömürlüğüne sıkıştıran yüzbaşının aynı genci yakalamış olmasına rağmen başına bir kurşun sıkarak öldürdüğünü, yine Tuzluçayır’da Tuzuçayır Lisesi önünde Menekşe Erbay ( Menekşe Ana ) isimli bir vatandaşı askerlerin öldürdüğünü o gün hayatta olan ve hatırlayan herkes bilir! Kaldı ki buna benzer binlerce örnek var ortada lakin devam etmekte fayda var!
 
Kuşkusuz darbe “amasız” karşısında durulacak, karşı konulacak, karşı gelinecek kime ve neye karşı yapıldığı önemli olmaksızın topyekun mücadele edilecek bir şeydir. Peki, bugün kendinden övgüyle bahsedilen halk darbeler karşısında hep böyle mi olmuştur! Sanırım verilecek şu birkaç örnek konunun anlaşılması için daha faydalı olacaktır!
 
12 Eylül 1980 faşist darbesiyle birlikte 650 bin kişi gözaltına alınmış, 1 milyon 683 kişi fişlenmiş, 230 bin kişi yaralanmış, yüz binlerce kişi işkenceden geçmiş, 171 kişi işkence sonucu yaşamını yitirmiş 517 kişiye ölüm cezası verilmiş, içlerinde 17 yaşında olmasına rağmen yaşı büyütülerek idam edilen Erdal Eren olmak üzere toplam 50 kişi idam edilmiş…
 
07 Kasım 1980’de ağabeyi yayıncı ve yazar Muzaffer Erdost ile birlikte gözaltına alınan İlhan Erdost Mamak Askeri Cezaevine götürülürken yolda askerler tarafından dövülerek öldürülmüş…
 
1989 yılı Ocak ayının soğuk bir kış gecesinde Binbaşı rütbeli bir komutan ve emrindeki askerler Cizre'nin Yeşilyurt köyünde köylüleri köy meydanında toplayıp köylülere insan dışkısı yedirmiş…
 
02 Temmuz 1993’te Sivas’ta elinde benzin bidonlarıyla insanları diri diri yakmaya giden insanlara asker âdete refakat etmiş, “En büyük asker bizim asker” sloganlar eşliğinde geri çekilerek meydanı insanları diri diri yakması için yobazlara bırakmış…
 
Şırnak Uludere’de, 28 Aralık 2011’de “PKK’nın kullandığı yolu kullanıyorlar” diye Türk Hava Kuvvetleri’ne ait F-16 savaş uçaklarıyla halkın üzerine bombalar yağdırmış ve 34 vatandaşı katletmiş…
 
Susmuş!
 
Şimdi, biz solcuların, Alevilerin, sosyalistlerin sosyal demokratların yıllardır “Fetullah Gülen devlet içerisinde örgütleniyor, bunlar iyi insanlar değil, bunlar yoksul ve emekçi insanların dini duygularını sömürerek kendi emel ve çıkarları için onları kullanıyor, bunlar devlet içerisinde devlet kurmaya çalışıyor” diye bas bas bağırdığımız ve bu yüzden başımıza gelmediği kalmayan, basılmamış kitaplarımızı bile toplatan Fetullah Gülen destekli darbe girişimine alet olan darbeci askerler için “Türk askeri kendi halkına silah sıkar mı, bomba atar mı, el kaldırır mı, kötü muamele yapar mı” diye soru soruyor!
 
Aziz Nesin 1993’te demişti de adamı dinsiz imansız ilan etmişlerdi! Ne mi demişti Aziz Nesin buyurun hep birlikte okuyalım:
 
“Yarın öbür gün bu dinciler iktidara gelip, İmam Hatipten yetiştirdiği talebeleri yargıç, avukat hekim, mühendis, belediye reisi gibi devletin her koluna atayıp, en son da bu talebeleri Harbiye’ye sokarak orduyu ele geçirip devleti her koldan kuşatacaklar. Ama şu an kimse bunun farkında değil”
 
Neyse!
 
Hiçbir şey için geç değildir! Sağcı solcu, dinci dinsiz, gerici ilerici her kesimden insanın “Ben darbeye karşıyım” demesi bütün eksikliğine rağmen önemsenecek bir şeydir. Ama bu sürece yeni katıldığını iddia edenlere söylemekte fayda var! Geçmişte yapılan darbelere ve o darbelerde halka karşı yapılan zulüm ve baskılara sessiz kalıp kendi vicdanının ve siyasi iradenin değil de oy verdiğin siyasi parti liderinin isteğiyle tankların önüne yatıp darbe girişimine karşı durduğun için kendini kahraman sayabilirsin! Ama başkalarına yapıldığında susup kendine yapıldığında “Türk askeri kendi halkına kurşun sıkar mı, bomba atar mı, döver mi” diye sorduğun için hiç bir zaman gerçek bir kahraman olamayacaksın. Bunu değiştirmek yine senin elinde…