Boğaziçi Üniversitesi akademisyenlerinden Can Candan, haksız bir şekilde işine son verildiğini belirterek üniversitenin kararını yargıya taşıdı. Candan, Cumhurbaşkanı tarafından görevden alınan Melih Bulu’nun yerine rektör vekili olarak görev yapmaya başlayan Naci İnci’nin imzasıyla görevden alınmıştı. Eğitim Sen'in davacı olarak müdahil olduğu davada Candan, yürütmenin durdurulmasını istedi.

2007'DEN BERİ BOĞAZİÇİ'NDE

2007 yılından itibaren Boğaziçi Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi Batı Dilleri ve Edebiyatları Bölümü'nde ders veren Öğretim görevlisi Can Candan’ın görevden alınmasının ardından bir açıklama yapan Boğaziçi Üniversitesi Akademisyenleri, Candan’ın göreve iade edilmesini talep etmiş, İnci’nin ilgili bölüm ve fakültenin iradesini hiçe sayarak verdiği bu kararın Boğaziçi Üniversitesi Senatosu'nun 2012 yılında belirlediği ilkelerle bağdaşmadığını belirtmişti.

Boğaziçi Üniversitesi Akademisyenleri 19 Temmuz'da yaptıkları açıklamada şu ifadeleri kullandı:

“Üniversitemizde ders verecek akademisyenler, ilgili bölüm ve fakültelerin detaylı inceleme ve değerlendirmeleri neticesinde belirlenir. Akademisyenlerimizin bu şekilde görevden alınması, ne hukukla ne de üniversite senatomuzun 2012 yılında belirlediği ilkeler ile bağdaşmaktadır.”

Candan’ın FA498 – Documentary Cinema (Belgesel Sinema) ve FA350 - Project in Film Analysis ( Film Projesi) başlıklı güz dönemi dersleri, Batı Dilleri ve Edebiyatları Bölümü ve Fen Edebiyat Fakültesi’nin 09.07.2021 tarihli onay yazısı ile bölümün 2021-2022 güz dönemi ders programına eklenmişti.

'GEREKÇELER GERÇEĞİ YANSITMIYOR'

Can Candan göreve son verme işlemine tepki göstererek şunları söyledi: "Görevden alınan atanmış rektörün yardımcısı, halen Boğaziçi Üniversitesi rektörlüğüne vekalet eden Naci İnci’nin bana gönderdiği mesnetsiz suçlamalarla dolu yazısını okur okumaz dava açmaya karar vermiştim ve bugün sendikam Eğitim Sen’in de müdahil olmasıyla davayı açtım. Görevden alınmama sebep olarak gösterilen gerekçelerin hiçbiri gerçeği yansıtmıyor, daha önce defalarca söylediğim gibi. Görevimi layığıyla yerine getirmediğimin ispatlanmasını istiyorum zira bu aynı zamanda bir karalama. Ama ispatlanamaz çünkü bu yazı yazılmadan bir hafta önce ders verdiğim bölüm ve fakültenin onayıyla derslerim Güz dönemi ders programına eklendi. Bir bölüm ve fakülte 14 yıl boyunca görevini yerine getirmeyene ders verdirtmez herhalde değil mi? Boğaziçi Üniversitesi ciddi bir üniversitedir, akademik liyakata önem verir. Akademik yetkinliğin değerlendirmesini de ilgili birim, bölüm ve fakülteler yapar. Bunları sürekli yinelemek gerekiyor ne yazık ki.

İnci’nin yolladığı yazıda hakkımda bir disiplin soruşturması açıldığı söyleniyor ama halen bana tebliğ edilmiş bir şey yok. Disiplin soruşturmaları gizlilik esasına dayanır, evet ama burada kastedilen gizlilik böyle bir şey değil. Bana soruşturma açılmışsa neden hala resmi olarak tebliğ edilmedi, savunmam alınmadı? Soruşturma sonlanmadan ve iddia edildiği gibi bir disiplin suçu işlemişsem bu ispatlanmadan nasıl oluyor da bu soruşturma bahane edilerek ben görevden alınıyorum? Otuz yıla yakındır akademinin içindeyim; sadece ders vermedim, yöneticilik de yaptım. Böyle bir sürece hiç tanık olmadım.

Devam eden pek çok öğrenci projesi var danışman olduğum ve güz döneminde derslerimi almak isteyen pek çok öğrenci var. Ben bu dava ile öğrencilerimin eğitim hakkını da savunuyorum ve daha fazla mağdur olmamaları için yürütmenin durdurulmasını ve nihayetinde göreve iademi talep ediyorum.

Farklı üniversitelerde atanmış yönetimlerin mesnetsiz kararları ile görevden alınan pek çok akademisyen oldu yıllar içinde biliyorsunuz. Bu akademisyenlerin çoğu da verdikleri hukuk mücadelesini kazandı. Ben de haklı olduğumu biliyorum ve görevime iade edileceğimden eminim. Üniversitemi, ilkelerini ve herkes için nitelikli eğitim hakkını savunmaya devam edeceğim."

AVUKATLAR: İŞLEM HUKUKA AYKIRI

Candan'ın avukatı Fırat Kuyurtar ise yaptığı açıklamada şunları ifade etti: "Boğaziçi Üniversitesi’nde devam eden direnişin neticesinde Prof. Dr. Melih Bulu görevden alındı. Bunun üzerine rektörlük makamına vekaleten atanan Prof. Dr. M. Naci İnci’nin ilk icraatı, Can Candan’ın görevine son vermek oldu. Sayın İnci’nin göreve son verme kararına bakıldığında, Can Candan’ın görevine son verme gerekçeleri, Can Candan’ın verilecek derslerle ilgili yeterli olmadığı, kanunda sayılı şartları sağlayamadığı, görev süresinin zaten sona erdiği ve en enteresanı müvekkil Can Candan’ın sanki ceza almış bir akademisyen olduğuydu. Bu asılsız gerekçelerin hepsine açtığımız dava dosyasına sunulan dilekçemiz ve ekleriyle detaylı bir şekilde yanıt verdik.

Can Candan’a sadece ders verdiği bölümden değil, üniversitenin çeşitli fakültelerinden farklı bölümlerden ve akademisyenler ile öğrencilerden büyük ölçüde destekler geldi. Bazı Bölümler Rektörlüğe resmi kanaldan yazılar yazarak Üniversiteye değer katarak yüksek kamu yararı sağlayan müvekkilimin görevine son verme işleminden geri dönülmesini talep ettiler. Uluslararası meslek kuruluşu MESA Cumhurbaşkanı’na ve ilgili kişilere gönderdiği mektupla bu işleme yönelik eleştirilerini dile getirip göreve son verme işleminden geri dönülmesini talep ettiler.

Aslında gerçek durum şu: Müvekkil Can Candan, rektör vekili Prof. Dr. Mehmet Naci İnci tarafından üniversitede istenmemekte. Sebebi de açık: Can Candan, hukuka aykırı rektör atama işlemini protesto edip, hukukun uygulanmasını ilgili makamlara verdiği dilekçelerle talep eden akademisyenlerden. Aynı zamanda belgesel sinema yönetmeni olduğundan, üniversiteye yapılan atamalara itiraz eden akademisyenlerin protestolarının kamuoyuna objektif bir şekilde ve çağdaş sinema/fotoğraf teknikleri ile yayınlanmasında rol almış, mağdur kişilere destek vermekten geri durmamış vicdanlı biri.

Önü arkası hesap edilmeden, kişisel hesaplar üzerinden yapılmış bu işlemde hukuka uyarlık yok. Hatta bu işlem nedeniyle Bölüm ve Fakülte eğitim öğretim işleyişinde plan program sorunu, öğrencilerde mağduriyetler, devam eden akademik çalışmalarda aksamalar oluşacak. İstanbul İdare Mahkemesinin bu hukuksuzluklara dur demesini bekliyoruz.”

Eğitim Sen avukatı İlkay Bahçetepe de, müvekkili Candan'ın işine son verilmesinin hukuka aykırı olduğunu belirterek, "Boğaziçi Üniversitesi'nde 2007 yılından bu yana kesintisiz bir şekilde kamu görevini ifa eden başarılı bir akademisyen aynı zamanda Eğitim Sen üyesi olan Can Candan’ın görevine son verilmesi işlemi anayasal ilkelere aykırı, hizmetin gerekleri ile kamu yararını gözetmekten uzak, keyfi bir işlem olduğu gibi idarenin işlem gerekçesi olarak öne sürdüğü sebeplerin hiç biri işlemi yapmak için hukuka uygun ve yeterli değildir. Bu bağlamda Eğitim Sen tüzüğündeki bütün üyelerinin ekonomik, demokratik, akademik, sosyal, kültürel, hukuksal, siyasal, mesleki özlük hak ve çıkarlarını koruyup geliştirmeyi ve yine üyelerinin sendikal ve demokratik amaçlar doğrultusundaki mücadelesinde hak ve çıkarlarının ihlal edildiği her durumda her türlü demokratik fiili ve meşru mücadele hakkını kullanarak onlar adına gerekli hukuksal girişimde ve yardımda bulunacağına ilişkin düzenlemelerin gereği olarak açılan iptal davasında Eğitim Sen olarak üyemiz Can Candan’ı temsil ediyoruz. Bu dava da dahil olmak üzere kayyumluk düzeninin tüm hukuka aykırı uygulamalarına karşı bilimsel özgürlük ve demokratik yönetim anlayışının hayata geçmesi için hukuki mücadelemizi sürdüreceğimizi kamuoyuna bir kez daha saygıyla bildiriyoruz" ifadelerini kullandı.