Erzurum’un Şenkaya İlçesinin Kürkçü köyünde yaşayan Hava Ana ikiz kız çocuğu doğurmuştu. İkizlerin isimleri Gülnaz ve Şekernaz’dı. Ama hasta düşmüştü Hava Ana. Şenkaya’nın Kürkçü köyünden Erzurum merkeze bir umut deyip yetiştirmeye çalıştılar ama olmadı! Hava Ana Gülnaz ve Şekernazına doya doya sarılamadan yolda öldü.

Niyazi Amca fakir ve yorgun düşmüştü. Kimse de yoktu çocuklarına bakacak. İkizlerini Erzurum Çocuk Esirgeme Kurumuna bırakarak topladı göçünü ve diğer kalan çocuklarını da yanına alarak düştü göç yollarına.

Küçük Ali Haydar henüz 8 yaşındaydı Ankara’ya geldiklerinde. Ankara’nın en yoksul semtlerinden birine, bir gecekonduya yerleşmişlerdi. Akdere, 1980’li yılların “Küçük Moskova’sı” denilen ve devrimci mücadeleye ön ayak olan Tuzluçayır semtinin hemen bitişiğindeydi. Zaten o bölgeye tamamen Tuzluçayır Semti diye anılırdı. İlk ve Ortaokulu Akdere’de okudu Ali Haydar. Kıpır kıpır, yerinde duramayan, içi öğrenme hevesiyle dolu bir öğrenciydi. Çokta çalışkandı.

Ali Haydar Türkmen, 1975 yılında Tuzluçayır Lisesine 1 km uzaklıkta ki Abidinpaşa Lisesine kayıt oldu. Okulun en çalışkan öğrencilerindendi. İlk kurşun yarasını da henüz 16 yaşında burada, sol ayağından almıştı.

1977 Haziran ayı gelmiş 15-16 Haziran Türkiye İşçi Sınıfının Direnişinin yıl dönümü yaklaşmıştı. Akşam yapılacak afişleme için hazırlıklar tamamlanmıştı. Babasının kendisine izin vermeyeceğini bilen Ali Haydar kardeşlerine “Babam sorarsa Üniversite sınavlarına hazırlık için arkadaşlarla ders çalıştığımı” söyleyin demişti. Yapılan görev bölümünde Ali Haydar “Ben gözcü olmak istiyorum” demişti. Afişler asılmaya başlar başlamaz saat 01.15 gibi kurulan hain pusuda bir polis kurşunuyla ağır yaralanmıştı.

17 Haziran 1977 gecesi saat 03.00 de, henüz 17 yaşında mavi gözleri ve gülen yüzü ile hayata gözlerini yumdu Ali Haydar Türkmen. Cenazesi Tuzluçayır meydanında toplanan kalabalığın önünden kaldırıldı.

Oğlunun ölümünden iki yıl sonra günde 3 paket sigara içmeye başlayan ve 2 kez kalp krizi geçirerek hayata gözlerini yuman Niyazi Amca, bugün direnişin boy gösterdiği Tuzluçayır Meydanında oğlu Ali Haydar Türkmen’in tabutu başında “Bir Ali Haydar gitti bin Ali Haydarlar geldi. Sizler de benim için birer Ali Haydarsınız” diye konuşma yapmıştı.

***

29 Nisan 1980 tarihinde Ortaokul 1. sınıf öğrencisiydim. Sınıfımız ön cepheden bakıldığında Tuzluçayır Lisesinin sağ tarafına düşen binanın en üst katında bulunuyordu. Tuzluçayır Lisesi ve semti memleketin diğer birçok okul ve semtlerinde olduğu gibi öğretmeni, öğrencisi, halkı ile birlikte devrimci mücadelede ki yerini alıyordu. Liseyi diğer okullarından farklı kılan ise, bölgede yaşayan insanların neredeyse tamamının devrimci saflarda yerini alması ve devrimci mücadeleye önderlik edecek birikimli önderleri yetiştirmesiydi. Menekşe Ana ( Menekşe Erbay ) bunun en güzel örneğiydi.

Yaklaşan 1 Mayıs'tan dolayı okulda bir hareketlilik vardı. Üstelik Denizlerin idam edilişinin yıl dönümü yaklaşıyor ve Maraş katliamı da belleklerimize iyice kazınmıştı. Sınıfımız okulun en üst katındaydı. Kapı açıldı ve liseli ağabeylerimiz, eylem yapılacağını ve sınıfı boşaltmamız gerektiğini söylemişti.

Tuzluçayır Lisesi asker ve polisler tarafından kuşatılmıştı. Bütün sıra ve masalar merdiven boşluklarına atılmıştı. Okul asker ve polisler tarafından öylesine taranıyordu ki saatlerce yüzükoyun yerde yatmıştık. Zaman zaman kalkıp slogan atıyor tekrar yatıyorduk. Bir ara camdan baktığımda karşısında ki Caminin minaresinden askerlerin ateş ettiğini görmüştüm. Bu Cami şimdi temeli atılan Cami ve Cemevi projesinin 30 metre yanında ki Camidir. Kaldı ki hemen 50 metre ilerde bir başka Cami daha vardır.

Saatler sonra polis ve asker üst kata girmeyi başarmıştı. Tuzluçayır Lisesi dışarıdan bakıldığında delik deşikti! Bu çukurlar gerek 12 Eylül faşizmi tarafından gerekse daha sonra ki sivil iktidarlar tarafından uzun yıllar doldurulmamıştı. Kuşlar uzun yıllar yuva yaptı bu çukurlara.

Dışarıda, okul önünde ailelerin sesleri yükseliyordu. Tuzluçayır ayaklanmıştı. Bizleri ikişerli sıraya dizerek okul bahçesinden dışarı çıkardılar. Askerler ve polisler çembere almış, çemberden geçerken bile vuruyorlardı bizlere. Menekşe Ananın ( Menekşe Erbay ) "İçerde çocuklarımız var, çocuklarımızı öldürecekler" diye bir başka arkadaşımızı korurken bir asker tarafından katledildiğini sonradan öğrenmiştik.

***

Kuşkusuz 1980 öncesinde Türkiye genelinde bu ve buna benzer binlerce olay yaşanmıştır. Ama Türkiye devrimci hareketi için Tuzluçayırın farklı bir önemi vardır. Çoğunluğunun Alevi olduğu, Sünni vatandaşlarının da devrimci ve sosyalist olduğu bir semttir Tuzluçayır. Sivas, Çorum, Yozgat, Gümüşhane, Artvin, Kayseri illerinden kopup gelen insanların ortaklaşa kurdukları bir semttir. Gerek 1980’de gerekse 1990’lı yıllarda birçok ağır kayıp ve bedeller ödemiştir Tuzluçayır. Sivas şehitlerinin en çok akraba ve hısımlarının yaşadığı bir semttir. Tuzluçayırda mahpus yatmayan, işkence görmeyen, yurtdışına siyasi mülteci göndermeyen ev yok gibidir.

Tuzluçayırın Gezi direnişine ve direnişte katledilen insanlara sahip çıkması, mahalleye “Ethem Sarısülük Kütüphanesi” açması, direniş esnasında “Menekşe Erbay ölümsüzdür, Ali Haydar Türkmen ölümsüzdür” diye slogan atması bundandır. Tuzluçayırlının direniş sırasında eylemcilere “Burda her yer Ethemin evi başın sıkışırsa istediğin apartmana gir” demesi geçişinde devrimci bir geleneğin olmasındandır.

Bugün “İyi ama 1980 de yaşananlar geçmişte kalmıştır, deşmenin ne anlamı var” diyenler olabilecektir. Bu diyenlerin bileceği bir iştir! Tuzluçayırda Polis, geçmişte 17 yaşında ki Ali Haydar Türkmen’i, asker ise Menekşe Ana’yı öldürmüştür. Bu insanların anısına her yıl Tuzluçayır Meydanında ve mezarları başında anma törenleri yapılmaktadır.

Okuma yazma oranı yüksektir Tuzluçayırın. Hemen her evde mini denilecek bir kütüphane dolusu kitap vardır. Hemen bütün sol ve sosyalist partilerin İlçe Örgütleri vardır Tuzluçayırda. Başta Cemevi olmak üzere Alevi ve diğer Sivil Toplum Kuruluşlarının da örgütleri vardır.

Belki de Türkiye’de bile yokken 1992’den bu yana Tuzluçayır’da Cemevi vardır. Şu an temeli atılan Cami ve Cemevi projesinin yanında 2 adet Cami daha vardır. Tuzluçayırlı Cami’ye de Cemevi’ne de karşı değildir. O bölge gecekondudan yeni çıkmış ve apartmanlaşmaya doğru giden bir bölgedir. Tuzluçayırdan yol boyu Natoyoluna doğru gidenler birçok Cami ve inşaatı devam eden Camileri görecektir. Tuzluçayırlının itirazı asimile ve sindirme politikalarınadır. Devlet, iktidar ve onların kurumları Tuzluçayırda gerçekleştirilmeye çalışılan yeniden yapılanmayı geçmişi yok sayarak yapamazlar. Bu gün sahneye konulmaya çalışılan oyun çatışmadan ve çatışmanın derinleşmesinden başka bir işe yaramayacaktır.