Çözüm sürecinin bitmesiyle, toplumun çözüm bekleyen diğer sorunlarının da tartışılması, yasal bir zemine kavuşması umutları azaldı. Türkiyeliler, bir büyük siyasi sorunu daha ertelemiş oldu.

MASA NEDEN DEVRİLDİ?

Katı olan her şey buharlaşıyor ama bu şekilde değil: bunlar birikiyor ve Türkiyelileri tüketiyor. Zaman ve mekânı muğlaklaştırıp, korku ve bunalımlarını derinleştiriyor. 90 yılda ancak ilkokul mezunu olabilmiş bir toplumun sırtındaki ekonomik, tarihsel, entelektüel ve vicdani yük, her geçen gün ağırlaşıyor. O halde masa neden devrildi?

Masa devrilmeden önce, üstünde Öcalan tarafından hazırlanmış on maddelik bir 'yol haritası' vardı. Fransız bir siyasal danışmanlık kurumuna, “Ülkeyi nasıl daha demokratik yapabiliriz?” diye sormuş olsak, aşağı yukarı benzer maddelerle karşılaşacaktık. Sorun şu ki; on maddeden birinin bile devlet tarafından sonuçlandırılmasının, devletin kendini inkârı anlamına geleceğini, iki taraf da biliyordu. Ama yine de yaptılar; zaman, karşılıklı çıkarlar, bunu gerektirdi. Beklenildiği gibi, iş, yasal bir adım atmaya geldiğinde adım yerine tekme geldi. Her iki taraftan da!

ANADOLUYUZ

Türkiye yalnız bir ülkedir, Türkiye’nin uygar insanları kimsesiz. Bugün biz kendimizi daha Ortadoğulu hissediyoruz; aslında hissettiğimiz yoğun bir belirsizlik hissi. Sanki zamana, mekâna, bilince bir sis çökmüş; gözleri yaşartan, insanı soluksuz bırakan bir sis.

Şunu bilelim ki; biz Ortadoğulu değiliz, Avrupalı da değiliz, ne kuzeyli ne de güneyliyiz. Aslında biz buradan da değiliz. Ama Anadoluluyuz. Anadolu'ya yeni anlamını verecek olan bizleriz. İşte bu yüzden de sisin içinde hedefteyiz. Ama hep birlikte bugün HDP'deyiz.