29.10.2016 tarihli Sabah gazetesinde Zübeyde Yalçın imzalı bir haber yayınlandı. Başkanlık sistemi için hazırlanan taslağın detayları olarak çıkan haber, Başkanlık sisteminin detaylarını veriyordu.

Bu haber nabız yoklama gibi. Toplumsal veya muhalif tepkileri ölçme amaçlı olabilir. Yine de iktidar tarafından istenen/arzulanan Başkanlık sistemini özetler gibi.

-Başkan hem devletin ve yürütmenin başı hem de aynı zamanda Başkomutan olacak.

-Milletvekili seçilebilme yeterliliğine sahip, 40 yaşını doldurmuş ve Yüksek öğrenim mezunu kişiler Başkan olabilecek.

-5 yılda bir seçilecek ve seçilen kişi en fazla 2 dönem Başkanlık yapabilecek.

-Başkanlık için adaylığını koyan kişi, kendi Başkan Yardımcısını da açıklayacak ve Başkan yardımcısı, Başkanın görev yapamadığı durumlarda (hastalık veya iş göremez durumlarında) vekâleten Başkanlık görevini yürütebilecek.

-Seçimlerde ilk turda oyların yarısından bir fazla oy alan kişi Başkan olabilecek. İlk turda bu oyu alan kimse çıkmazsa en yüksek oy alan ilk iki kişi ikinci turda yarışacak ve en çok oy alan Başkan olacak.

-İç ve dış siyaset Başkan tarafından yürütülecek.

-Yasaları onaylama veya veto etme yetkisi olacak.

-Kararname çıkarabilecek.

-Bürokrat atamaları başkan tarafından yapılacak. YÖK üyeleri, AYM'ye, Danıştay ve HSYK üyelerinin belli bölümü başkan tarafından seçilecek. Ancak oranın ne olacağı henüz netleşmedi. Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısı ve rektör atamalarının da başkana bırakılması planlanıyor.

-Yeni sistemle bakanlar, parlamento dışından başkan tarafından atanacak. Başkana karşı sorumlu olacaklar ancak milletvekili dokunulmazlıklardan yararlanabilecekler.

-Başkanın icraatları Meclis denetimine tabi olacak. Başkan hakkında suç işlediği iddiasıyla TBMM'nin üçte ikisinin yani 367 imza ile soruşturma açılabilecek. Kurulacak komisyonun raporu Genel Kurul'da gizli oylanacak. Başkanın Yüce Divan'a sevki için 413 'kabul' oyu verilmesi gerekecek. 

Tam netleşmemiş taslakta bulunan maddeler bunlar.

Bu taslakta en çok dikkati çeken ya da benim için önem arz eden kısımlar ise şunlar.

Başkan seçilecek kişinin 4 yıllık Üniversite yerine Yüksek Öğrenim mezunu olması yeterli görülmüş. Bu dikkat çekici özelliğin neden koyulduğunu anlamak için çok düşünmeye gerek yok!

Yargıtay Cumhuriyet Başsavcısının direkt Başkan tarafından atanması, yargı bağımsızlığını ortadan kaldıran en önemli gösterge olarak karşımızda duruyor. Hakim ve savcıların iktidar tarafından atanması yargı bağımsızlığını ortadan kaldırır. Şu anda yargıdaki aksaklıklar da bu nedenledir.

İç ve dış siyasetin Başkan tarafından belirlenmesi ve yürütülmesi. Bu durumda hükümetin sadece bürokratik yürütme yapacağı, siyaset yapmayacağı öngörülüyor.

Kararname çıkarma yetkisi ise TBMM’nin üzerinde bir yetki. Kanunları tek başına belirleyebilme yetkisi!

Parlamento dışından Bakan atamasını yapma yetkisi. Bir anlamda hükümeti kurma yetkisi. Başkan olacak kişi tek başına hükümeti kuracak, iç ve dış siyaseti belirleyecek, TBMM ise sadece denetleyecek. Suç işler ise ve 413 milletvekili bulamazsan durduramayacaksın!

Haberin detaylarında gördüğümüz kadarıyla, bugüne kadar defalarca gündeme taşınan, bugün ise aceleyle yapılandırılması için mücadelesi verilen Başkanlık sistemi için düşündükleri “Türk tipi Başkanlık Sistemi” sanırım buna benzer bir durumda gelişecek.

Neredeyse devlete ait tüm yetkileri elinde toplayan “tek adam” tarafından yürütülecek olan sistemde, Başkan olacak kişinin hatalı davranması veya ihtiraslarına kapılmasının karşısında alınabilecek bir önlem yok gibi. 413 milletvekilini bulamaz isen ki bu sayıyı bulmak neredeyse imkânsız, bu durumda Başkanın yapacağı her şeye katlanmak zorundasın demektir.

Sistem ne olursa olsun önemli olan, sistemin denetlenebilir olmasıdır. Sistemi denetleyecek mekanizma ise meclis ve hukuksal yapıdır. TBMM’nin işleyemediği, hukukun tarafsız olmadığı bir durumda sistemin denetlenebilir olması mümkün değildir.

Ayrıca, tüm yetkilerin bir kişide toplanması, tek adam ile yönetilmesi kesinlikle sakıncalı ve önü alınamaz yaralar açabilecek bir sistem olup tehlikeli bir durum ortaya çıkarabilecek içeriğe sahiptir.

Yargıyı atayabilecek olması ise yargı bağımsızlığını tamamen yok edecek, yargının iktidarın bir parçası haline getirecektir.
İç ve dış siyasete yön verecek ve belirleyicisi, iktidarın tek sahibi ve yöneticisi, devletin ve yürütmenin başı, kararname çıkarabilecek olan tek adam sisteminin ülkeye yarar yerine zarar getireceği çok açıktır.

Sınırları çizilmeye çalışılan Başkanlık sisteminin bugün fiili olarak çalıştığını, var olduğunu, Cumhurbaşkanı ve Başbakanın “mevcut fiili durumun yasal zeminini hazırlamak” olarak ifadesini bulan açıklamalarından biliyoruz.

Yasal zemini olmasa da fiili olarak Başkanlık sisteminin oluşturulduğunu, mevcut Cumhurbaşkanının fiili olarak “Başkan” gibi davrandığını, yürütmeye tamamen sahip olduğunu, yasaları kendi istediği şekillenmelerle çıkardığını bilmeyen yok.
Yeni Anayasa ile yapılmaya çalışılan, fiili duruma yasal kılıf hazırlamaktan başka bir şey değildir.

Gerek “Ergenekon” davalarında gerekse Fetullah Gülen Cemaati ile ilgili olarak iki kez “kandırıldık” ifadesini kullanan, “Başkanlık Sistemini” isteyen iktidarın bir kez daha kandırılmayacağının garantisinin olmadığı gibi, istenen başkanlık sisteminin başımıza iş açmayacağının da garantisi, hem taslakta hem gerçeklikte yoktur.

Başkanlık için, Lise sonrası 2 ya da daha fazla süreli “Yüksek Öğrenim” diploması şartının manidar olduğunu tekrarlamak içimi rahatlatıyor!