Anayasa Mahkemesi, 10 yıl önce Mardin'in Nusaybin ilçesine bağlı Heybeli Köyü'ne akşam saatlerinde operasyon yapan Jandarma Özel Harekat Timi'nin, bu sırada su tesisatı döşemek için girdiği evden elinde inşaat işlerinde kullanılan hiltiyle çıkan 38 yaşındaki beş çocuk babası Yusuf Akın'ı "terörist" sanarak öldürmesine ilişkin davada emsal bir karara imza attı.

Mahkeme, Yusuf Akın'ın yaşam hakkının ihlal edildiğine hükmetti. Sanık askerlerin, Akın'ın elindeki hiltiyi silah zannetmeleri nedeniyle "kaçınılmaz hataya düştükleri" gerekçesiyle ceza verilmesine yer olmadığı kararını kaldıran ve yeniden yargılama yapılmasına hükmeden Yüksek Mahkeme, Akın'ın eşi Fatma Akın'a ve olayda yaralanan M.E.'ye 175'şer bin TL manevi tazminat ödenmesine hükmetti.

Mardin'in Nusaybin ilçesine bağlı Heybeli Köyü'nde Ş.A. adlı kişinin evine iki PKK üyesi geldiği yönünde "teyide muhtaç" bilgi ulaşması üzerine 20 Aralık 2011 tarihinde operasyon kararı alındı.

Mardin Valisi'nin onayı ile bir üsteğmen komutasındaki Jandarma Özel Harekat Timi, saat 20:20 sıralarında köyde belirlenen eve doğru yaklaştı.

Timdeki bazı askerlerin açtığı ateş sonucunda Yusuf Akın yaşamını yitirirken, köylü M.E. ise yaralandı.

Olayın ardından başlatılan soruşturmada ifade veren M.E. kendisine ait evin avlusunda inşaat halinde bulunan tuvalet ve banyoya su tesisatı döşemek için Y.A.'nın eve geldiğini kaydetti.

İşlerin bitmesinin ardından akşam 20:20 sıralarında evden çıktıklarını belirten M.E., Yusuf Akın'ın eline hilti olarak bilinen inşaat işlerinde kırma ve delme amacıyla kullanılan elektrikli aleti alarak minibüse yürüdüğünü, bu sırada üzerlerine ateş açıldığını kaydetti. M.E. bu sırada "ateş etmeyin" demelerine karşın ateşin devam ettiğini öne sürdü.

Mardin Cumhuriyet Başsavcılığı, soruşturma kapsamında Üsteğmen Y.T.K.'nın ifadesini aldı. Şüpheli üsteğmen ifadesinde, termal kamera ile baktıklarında Akın'ın elindeki hiltiyi o an silah olarak gördüklerini, bu nedenle ateş açtıklarını iddia etti. Diğer ifade veren askerler de, operasyonun ilk anında "dur" ihtarı çekmeleri üzerine kendilerine ateş açıldığını iddia etti.

ASKERLERE CEZA VERİLMEDİ

Savcılık, soruşturma sonucunda Üsteğmen Y.T.K.'nin arasında bulunduğu beş asker hakkında dava açtı. Yargılama sırasında olayın yaşandığı gece şartlarında keşif yapma kararı alan mahkeme, daha sonra bundan vazgeçti. Mahkeme, yargılama sırasında sanıklara ceza verilmesine yer olmadığına karar verdi.

Askerlerin Yusuf Akın'ın elinde çapraz şekilde tuttuğu hiltiyi ağır makineli tüfek sanmaları üzerine dur ihtarında bulunmalarıyla birlikte üzerlerine ateş açıldığı belirtilen kararda, sanıkların eylemlerinin kusurluluğu ortadan kaldıran hataya düşülmesi nedeniyle gerçekleştirdikleri belirtildi. İstinaf mahkemesi, Y.A.'nın eşinin yaptığı başvuruyu reddetti.

AYM: YAŞAM HAKKI İHLAL EDİLDİ

Bunun üzerine dosya Anayasa Mahkemesi'ne bireysel başvuru yoluyla taşındı.

DW Türkçe’den Alican Uludağ’ın haberine göre, Anayasa Mahkemesi, yaptığı değerlendirme sonucunda Akın'ın ve olayda yaralanan M.E.'nin yaşam hakkının hem esastan hem de usul yönünden ihlal edildiğine karar verdi. Mahkeme, Akın'ın eşi Fatma Akın'a ve yaralı köylüye 175'şer bin TL manevi tazminat ödenmesine de karar verdi. Mahkeme, davanın yeniden açılması ve ihlalin ortadan kaldırılması için kararı Mardin 1. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderdi.

Kriminal raporda Akın'a yakın mesafeden ateş edildiğinin tespit edildiği, buna karşılık mahkemenin bölgede keşif yaparak olayı canlandırmadığı ifade edilen kararda, "Halbuki olayın gerçekleşme koşullarının tespiti için olay canlandırması bir zorunluluktur. Bu nedenle Anayasa Mahkemesi, ceza yargılamasındaki bulgulara göre sanıkların içine düştükleri hatanın kaçınılmaz olduğuna ikna olmamıştır." denildi.

Operasyonu yapan timin öncü grubuna ilk anda üç el ateş açıldığının delillerle doğrulandığı belirtilen kararda, buna karşılık operasyona ilişkin şu eleştiriler yapıldı:

"Operasyon planlanırken ihbarın teyide muhtaç bilgi içerdiği, yani kesin olmadığı, operasyonun köy yerleşim yerinde icra edileceği ve operasyonun icra edildiği saat itibariyle sokakta köylülerin bulunabileceği dikkate alınmamıştır. Nitekim tanık M.Ö.'nün olay günü acil bir şekilde operasyona çıkıldığı yönündeki beyanı, üçüncü kişilerin yaşamının korunması için gerekli tedbirler konusunda operasyon öncesinde yeterince düşünülmediğini göstermektedir."

Davanın 5 yıl 3 ay sürmesini de eleştiren Anayasa Mahkemesi, benzer yaşam hakkı ihlallerinin önüne geçilmesi için davanın makul özen ve süratle yürütülmediğini kaydetti.