Asrın Hukuk Bürosu, 2019 Yılı İmralı Cezaevi Hak İhlalleri, Gelişmeler ve Mevcut Duruma İlişkin Tespit Raporu’nu kamuoyu ile paylaştı.

12 sayfalık tespit raporunda avukat görüşmelerine de değinildi.

 2019 yılında Öcalan’la görüşmek için yaptıkları başvuruların Bursa 1’inci İnfaz Hâkimliği tarafından çeşitli gerekçelerle reddedildiği hatırlatılan raporda, 22 Nisan 2019 tarihinden sonra görüşme yapılmasına izin verilen başvurular haricinde, başvurulara herhangi bir cevabın verilmediğine yer verildi.

27 Temmuz 2011 tarihinden sonra Öcalan’ın 8 yıl aradan sonra 2 Mayıs 2019’da avukatlarıyla görüşebildiği anımsatılan raporda, “8 yıl avukat ziyaretine kapalı bir ada cezaevinin varlığı bile, tek başına İmralı’da uygulanan tecrit sisteminin hukuki boyutunun anlaşılabilmesi için çarpıcı bir örnektir. Bu duruma 21 Temmuz 2016 tarihinden sonra mektup vb. her türlü iletişimin kesilmesi de eklenince, durum daha da ağırlaştırılmıştır. Bu noktada Sayın Öcalan şahsında geliştirilen ve uygulanmakta olan infaz sisteminin, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi (AİHM) tarafından işkence niteliğinde bir uygulama olduğunun tespit edildiği ve değişiklik yapılması gerektiğinin de karar altına alınmış olduğunu ayrıca belirtmek gerekir” denildi. 
 
2019 YILINDA YAPILAN GÖRÜŞMELER
 
Öcalan ile 2019 yılında 5 görüşme yaptıklarına dikkat çekilen raporun devamında, şu ifadelere yer verildi: “Uzun süre sonra Sayın Öcalan’ın dış dünya ile temasının sağlanması, bölgenin temel sorunları karşısında kendisinin ‘yaşatma siyaseti’ olarak da nitelendirdiği çözüm gücü ve etkisinin yeniden anlaşılmasını sağlamıştır. Sayın Öcalan bu görüşmelerde başta Kürt meselesinin çözümü ve tarihsel gelişimiyle ilgili olmak üzere, Türk-Kürt ilişkileri, Suriye ve Kuzey Suriye’deki gelişmeler, açlık grevleri, Kürt kimliği, tarihi ve kültürü, yerel demokrasi, demokratik siyaset, demokratik ittifak ve demokratik müzakere yaklaşımları, kadın kırımı vb. konular ile ilgili birçok önemli değerlendirmeler paylaşmıştır.”
 
GENEL BAŞVURULAR
 
İmralı Cezaevi’ne Mart 2015 tarihinde sevk edilen Ömer Hayri Konar, Hamili Yıldırım ve Veysi Aktaş’la bugüne kadar herhangi bir avukat görüşmesi yapılmadığına yer verilen raporda, “2019 yılında Sayın Öcalan ile yapılan avukat görüşmesi için 19 Nisan 2019 tarihine kadar yapılan 32 başvuru, ilgili mahkeme kararları gerekçe gösterilerek reddedilmiştir. Bunun yanında gerçekleşen 5 avukat görüşmesinin dışındaki 66 avukat görüşme başvurusuna ilişkin ise hiçbir cevap verilmemiştir. İmralı Cezaevi’nde aile ve vasi görüşme başvurularında ise, 2018 yılında geliştirilen hukuksuz ve keyfi disiplin cezası gerekçesi ile engelleme uygulaması 2019 yılında sistematik bir nitelik kazanmıştır. Sonuç itibariyle 2019 yılında 5 avukat, 3 aile görüşmesi yapılmasına izin verilmiş, diğer yandan 98 avukat, 46 aile ve vasi görüşme başvuruları ise kabul edilmemiştir” verileri paylaşıldı. 
 
İLETİŞİM VE HABERLEŞME HAKKI
 
Öcalan’la 11 Eylül 2016 tarihli aile görüşmesinden sonra 12 Ocak 2019 tarihine kadar ne İmralı’dan dış dünyaya ne de dış dünyadan İmralı’ya herhangi bir iletişim ve haberleşme imkanının tanınmadığı kaydedilen raporda, şunlara yer verildi: “Anayasa Mahkemesi (AYM), 6 Şubat 2019 tarihinde Sayın Aktaş’ın ve Sayın Konar’ın 2015 yılında telefon haklarının yasaklanmasının haberleşme hürriyetinin ihlali kararını vermiştir. Yine İmralı Cezaevi’ndeyken iken Sayın Nasrullah Kuran adına yapılan başvuruda da, 6 Şubat 2019 tarihinde haberleşme hakkının ihlali kararı verilmiştir. AYM kararlarına rağmen telefon yasağı uygulanmaya devam etmektedir. Sayın Öcalan hakkındaki başvuru ise henüz sonuçlanmamıştır. AYM kararı doğrultusunda mahpusların telefon haklarını kullanmaları için Bursa İnfaz Hakimliği’ne başvurulmuşsa da, AYM kararına aykırı olarak talep ret dilmiştir.” 
 
CPT’NİN TUTUMU
 
Avrupa Konseyi’ne bağlı Avrupa İşkenceyi Önleme Komitesi’nin (CPT), İmralı tecrit sisteminin derinleşmesi ve aşılması konusunda önemli bir rolünün olduğuna dikkat çekilen raporda, CPT’nin 28-29 Nisan 2016 tarihinde yaptığı ziyaretinin sonucunu 2 yıl aradan sonra 20 Mart 2018 tarihinde açıkladığına değinildi.

Ziyaretin gerçekleştiği ve raporun açıklandığı zaman dilimi arasında geçen süre zarfında Türkiye’de hukuki ve siyasal yapının önemli ölçüde değiştiği belirtilen raporda, “Bu noktada CPT’den beklenen İşkenceyi Önleme Kuruluş Sözleşmesi’ne uygun olarak; dış dünya ile bağın tamamen kesildiği ve hiçbir şekilde iletişim kurulamayan İmralı’ya ‘de facto’ bir ziyaret ile hukuksuzluğun tespiti idi. Sayın Öcalan ile ilgili kaygıların derinleştiği ve tepkilerin yükseldiği 2019 yılında ise CPT tepkilere kayıtsız kalamamış, 6-17 Mayıs 2019 tarihindeki Türkiye cezaevleri ziyaret programına planlamada olmadığı halde İmralı Cezaevi’ni eklemiştir. 7 Mayıs 2019 tarihinde de İmralı Cezaevi’ne bir ziyaret gerçekleştirmiştir. Ziyaretin içeriğine ilişkin detaylar kamuoyuna paylaşılmamıştır. Bu noktada CPT’nin hukuki güvenlik ve öngörülebilirliğin bulunmadığı Türkiye koşullarında, raporunu gecikmeksizin açıklaması ve uygulamaları takip etmesi gerekmektedir” çağrısı yapıldı. 
 
HUKUKİ GİRİŞİMLER
 
İmralı’da yaşanan hak ihlallerine ilişkin yapılan hukuki girişimlere de yer verilen raporda, 12 davanın AYM’de bekletildiğine, 1 davanın Bursa Cumhuriyet Başsavcılığı ve Hakimler Savcılar Kurulu’nda, bir davanın da Danıştay’da devam ettiği belirtildi. AİHM’in, Öcalan’ın yargılaması ve infazı ile ilgili iki konuda ihlal kararı verdiğine işaret edilen raporda, “Bunlar ‘Yeniden yargılama’ ve ‘Ağırlaştırılmış müebbet cezası’ ile ilgili kararlardır. Ancak iç hukukta bunların hukuki gerekleri yerine getirilmemiştir. AİHM’in bu iki kararının yanında bazı başvurularda sürüncemede bırakan bazı başvurularda da sadece hükümet yanıtını esas alan tavrı, İmralı’da uygulanan tecridin ağırlaşmasında önemli oranda rol oynamıştır” denildi.  
 
Raporda ayrıca 6 davanın AİHM’de devam ettiği de aktarıldı. 
 
‘SORUMLULUĞA DAVET EDİYORUZ’
 
Raporun sonuç bölümünde ise, CPT ve AİHM’in kuruluş değerlerine aykırılık oluşturan pasif tavırlarının tecridin derinleşmesine önemli oranda katkı sunduğu ifade edilerek, şöyle denildi:

“Belirttiğimiz bu durumlar ışığında İmralı tecrit sisteminin sadece avukat ve aile ziyaretleri ile sınırlı bir mekanizmanın aksine, ceza yargılama ve infaz düzenlemelerini de içeren bütünsel bir hukuk ve siyaset yönetim mekanizması olduğunun doğru anlaşılması gerekmektedir. Bu sistemin derinleşmesi hukuki ve siyasi her anlamda ölçüsüz bir keyfiyetin derinleşmesi iken, aşılması ise demokratik çözüm imkanlarının güçlenmesi demektir. Ancak bunun için de hiç şüphesiz demokratik çözüm imkânlarını da güçlendirecek olan güçlü bir demokratik hukuk mücadelesi gerekmektedir. Bu açıdan Asrın Hukuk Bürosu olarak bizlerin özelde İmralı somutunda yaşanan antidemokratik ve hukuksuz uygulamalara genelde ise İmralı tecrit ve işkence sistemine karşı demokratik hukuk mücadelemiz devam etmektedir. Bu demokratik hukuk mücadelesine, duyarlı tüm kesimleri katkı sunmaya, sorumluluğu olan ulusal ve uluslararası hukuk kurumlarını da evrensel insan hakları hukuk çerçevesinde sorumluluklarına uygun davranmaya davet ediyoruz.” 

Kaynak: Mezopotamya Ajansı