Doğu Londra Üniversitesi’nde Kültür Araştırmaları bölümü öğretim üyesi olan Jeremy Gilbert’ın Antikapitalizm ve Kültür, Radikal Teori ve Popüler Politika kitabı Tuğba Sağlam’ın çevirisiyle Ayrıntı Yayınları’ndan çıktı. Kitabın yazarı, “Bu kitapta kültürel çalışmaların tarihi, ilgi alanları ve temel fikirleriyle antikapitalist hareketinkiler arasında bir diyalog oluşturulmaya çalışılmıştır,” diyerek tanımlıyor maksadını. Yazarın bu gayesine ulaşma konusunda, daha evvel yazdıklarıyla Marksist entelijansisyaya hem fikri çatışmalarıyla hem de fikri uzlaşılarıyla katkı sağlamış üç ikilinin yazdıkları ona yardımcı oluyor: Laclau ve Mouffe, Negri ve Hardt, Deleuze ve Guattari.

 

Kitap 7 ana bölümden oluşuyor. İlk bölüm olan Savaş Sonrası Yıllar’da kültürel çalışmaların politik tarihine değiniliyor. Bilhassa, E. P. Thompson’ın 18. yüzyılın ikinci yarısından 19. yüzyılın ortalarına kadar uzanan dönemdeki İngiltere toplumunu ele aldığı İngiliz İşçi Sınıfının Oluşumu(çev. Uygur Kocabaşoğlu, İletişim Yay., 2006) kitabından yola çıkılarak incelendiği hissine kapıldığım bölüm, kültürel çalışmalar ile Yeni Sol akımın ilişkisini irdeliyor. Yazar, bu iki başlığın hikâyelerinin birbiriyle ilişkili, hatta iç içe olduğunu kabul eden ancak aynı olarak algılanmasına karşı çıkan bir açıdan bakıyor. Hikâyeyi tarihsel bağlamından ayırmayarak, yani kâh Sovyetler Birliği’nin akıbetini kâh Cezayir savaşının Fransız entelektüeller üzerindeki etkisini kâh soğuk savaş yıllarında Amerikan sinema, moda, müzik vs. endüstrilerini hatırlatıp işçi sınıfı geleneğini yeniden tartışan Yeni Sol’un doğduğu politik ve tarihsel iklime dönüyor. İşçi hareketi ile kültürel çalışmaları incelerken de muhtelif tarihsel eşiklerin altını çizen Jeremy Gilbert, bu kısımda 1968 hareketinden yapısalcı akımın temsilcilerine, Yeni Sağ akımdan Thatcherizm’in doğuşuna değin tartışıyor.

 

Kitabın ikinci bölümü Yenilgi Politikası, kültürel çalışmaların politik tarihine devam ederken, üçüncü bölümde vites arttırmak üzere antikapitalist hareketlerle bir diyalog kurmaya gayret ediyor. Kapitalist sistemin sadece iktisadi mağduriyet alanları yaratmadığına dikkat çekiyor. Marksizm’in içinde bulunduğu dönemsel bunalımı ve kendini yeniden tariflendirme ihtiyacını Büyük Britanya Komünist Partisi içinden anlatıyor. Bu noktada, Marxism Today dergisine ve New Times teorisine dönük ansiklopedik bilgilerle, Marksizm’in içinde bulunduğu krizi aşma arayışlarını tariflendiriyor. Tabii, ansiklopedik bilgiler Stuart Hall ile sınırlı kalmıyor; kitabın ileriki sayfalarında oldukça yer kaplayacak olan Ernesto Laclau ve Chantal Mouffe eşlerin fikir dünyasına giriş bu bölümde başlıyor. Tam anlamıyla Hegemonya ve Sosyalist Strateji-Radikal Demokratik Bir Politikaya Doğru(çev. Ahmet Kardam, İletişim Yay., 2008) kitabında görebileceğimiz, Popülist Akıl Üzerine’de(çev. Nur Betül Çelik, Epos, 2007) daha net idrak edebileceğimiz post Marksizm’i alevlendiren radikal demokrasi kavramına girişin ilk nüveleriyle, Laclau-Mouffe ikilisinin çizdiği stratejinin üstünkörü anlatısıyla karşılaşıyoruz. Yazar, yine Marksizm’in yaşadığı bunalım döneminde keskinleşen ve daha sonra farklı formlara evirilen “yapı” tartışmasına da Louis Althusser üzerinden ile değiniyor. Bu bölüm, Marks’ın döneminde tartışılan konular olmadığından dolayı tam yanıtlanamamış ya da yanıtında henüz uzlaşılamamış soruları da araya sıkıştırıyor.

 

Farklı Bir Dünya Mümkün: Antikapitalist Hareket başlığıyla üçüncü bölüme geçiyoruz. Özellikle A. Negri ve M. Hardt’ın adının sıkça geçeceği beşinci bölüme gelmeden, kapitalizm ve küreselleşme üzerine tartışıyor, Gilbert. Kitabın en besleyici ve pratik deneyimlere en çok dokunduğu yer bu bölüm. Yazarın da söylemekte fayda gördüğü şey, kapitalizmin herkes için aynı anlama gelmediği gerçeği. Kapitalizmin hem odak noktasına sosyo-ekonomik uygulamaları alan; ama bu uygulamalara indirgenemeyecek sosyal, kültürel, ekonomik ve politik bir sistemler bütünü olarak işlevler gördüğünü söyleyen yorumunu hem de Leninizm merkezli olan ve kapitalizme karşı çıkmanın aslında tüm sosyal sisteme karşı çıkmak ve yerine alternatif getirme arayışı demek olduğunu anlatan pozisyonu tartışıyor bu bölüm. Bu tartışmadan sonra kapitalizme karşı küresel, yerel direnişleri konu edinen ve anlatan sayfalar, kitabın en mühim kısımlarından birisine sahip.

 

Tartışma, (Anti)kapitalizm ve Kültür adlı dördüncü bölümde daha da derinleşiyor. Antikapitalist yapıda bir politik ve analitik görüş tartışmaya açılıyor. Yazar, kapitalizmi sosyal bir süreç olarak tetikleyen şeyin yeni metaların icat edilmesi ve bunları satmak için yeni piyasa arayışlarına girilmesi olduğunu söyleyerek Marks’a işaret ediyor. Muhafazakâr bir eleştirmenin uyuşturucu, pornografi, hip-hop veya TV’nin sosyal sonuçlarından yakınmasının, yani yeni meta türlerinin yaygınlaşmasının kültürel etkilerden bahsedeceğini ifade ediyor. Bununla beraber, bunların kapitalist hikâyenin sadece yarısı olduğuyla devam edip kapitalizmin karakteristik özelliklerine doğru bir yolculuğu, beraberinde getirdiği Deleuze, Negri ve Laclau’yla yapıyoruz. Kapitalizmin kültürel etkilerine geldiğimizdeyse, Frankfurt Okulu’nun tartışmalarını, Adorno’yla Horkheimer’ı zikretmeden olmazdı, olmuyor da. Bu bağlamda Gramsci’nin lügatimize kattığı Fordizm kapitalizmine ve moderniteye de değinen bu bölüm, antikapitalizmin antikapitalizmden daha az soyut isimler altında duyurulmasının gerekli olduğunu belirtiyor. Bu konuda, Amerikalı kültürel araştırmacı Lawrance Grossberg’ün “Kapitalizme olan karşıtlığıyla tanımlanan bir harekete çok sayıda insanın katılabileceğine inanmıyorum” tümcesiyle başlayan paragrafına katılıyor yazar. Çünkü onun için kapitalizm fazlasıyla somut bir durum.

 

Beşinci bölüm, “ekürilerin” bölümü: Fikirler Eylemde: Rizomatikler, Radikal Demokrasi ve Çokluğun Gücü… Bu bölümün rizomatikler kısmında, Deleuze ve Guattari’nin kapitalizm ve şizofreni projesinin sonucunda sundukları kapitalizm ile psikanaliz arasındaki ilişkiye eleştirel yaklaşımı ana hatlarıyla anlatıyor. Bu ikilinin şizoanalizi tartıştığı Anti Ödip kitabı Türkçe’de yok. Mouffe ve Laclau’nun Hegemonya ve Sosyalist Strateji’si ile Negri ve Hardt’ın Çokluk(çev. Barış Yıldırım, Ayrıntı Yay., 2011) ve İmparatorluk(çev. Abdullah Yılmaz, Ayrıntı Yay., 2001) kitaplarının özeti mahiyetinde. Bu üç “ekürinin” fikirleri, iktidar, yaratıcılık, hegemonya, demokrasi gibi kavramların yardımıyla tartışılıyor. Böylesine kıymetli bir tartışmaya Laclau’nun ateşlediği post Marksizm’e dönük bütünlüklü bir eleştiriyi postmodernizmin izini sürerek getiren Ellen Meiksins Wood’un Sınıftan Kaçış(Yordam Yayınları)’ı dahil edilebilir miydi? diye düşündürttü beni. Tabii, böyle bir şey kitabı daha sert bir anafora çekerdi kuşkusuz.

 

Altıncı bölümü, yani Alanın Belirlenmesi: Neoliberal Krizde Direnç Arayışları’nı okurken, kitabın sonuna yaklaştığımı anlıyorum. Yazar, bu bölümde çağdaş İngiltere kültürünü temel iktidar yapılarının analizinde kullanmaya çalıştığını söylüyor. Dolayısıyla, direnişi de İngiltere örneğinden yola çıkarak açıklıyor. Tabii, Latin Amerika deneyimlerine de değiniyor, hem de oradan bir şeyler öğrenilmesinin zor olduğunu düşünerek. Neoliberalizmin, kapitalizmin daha önceki uğraklarından daha kök salmış bir şey olduğu fikrini ortaya atarken işin toplumsal boyutunu İngiltere tarihi örneği üzerinden açıklıyor. Elbette bunun da karşıtlığının, direnişin nasıl olacağı konusunda tartışmaya devam ediyor.

 

Aktivist Hayalin Ötesinde: Yeni Partizanlar İçin Göçebe Stratejileri son bölümü kitabın. Yazarın, kültürel çalışmalarla çağdaş antikapitalizm arasında diyalog kurma amacını elinden geldiğince başardığını haklı olarak söylediği bölümde, gerçek değişimin aktivistlerin dışlanmışlık fetişizmini tehdit ettiğini anlatıyor. Söylemi, öfkeyi ve stratejiyi sorguluyor. Bir nevi, kalıplaşmışlıkları ve nüfuz alanını yeniden tarif etme ihtiyacı duyuyor. Gilberts ayrıca, bu bölümde kitabın omurgası olan üç ekürinin farklılıklarının, uzlaşımlarına gölge düşürdüğü kanaatinde.

 

Marksizm’in bir dönemine damga vuran tartışmaları bugüne taşıyan, gerek ansiklopedik bilgilerle gerekse sunduğu fikirlerle kıymetli bir çalışmaya imza atmış Jeremy Gilbert. Geçtiğimiz yüzyılın son çeyreğinde tanıştığımız neoliberal ideolojiyle mücadele etme pratiğimiz, sunduğumuz alternatifimiz ne olmalı? İktisadi farklılıklar bugün “sol” ve “sağ” tanımlarının ayrımının hakkını tam olarak teslim ediyor mu? Sosyal Darwinizm’le, neoliberalizmle, yeni sağla ve bütün bunların döl yatağı olan kapitalizmle mücadele “cepheden” mi olmalı? Kültürle devrimi nasıl ilişkilendiriyoruz?

 

Bu soruların cevaplarına eğilmek üzere önemli bir kaynak, Antikapitalizm ve Kültür… Belki de on birinci teze dönüp, önce durup anlamak üzere yola koyulmak ve reaksiyoner politikadan çıkmak gerekiyor. Gilbert’ın taşımakla ne iyi ettiği bu üç ekürinin fikirleri, dünyayı anlamamız ve dünyayı değiştirmemiz konusunda epey yardımcı olacak.  Kendi kendimize, küreselleşmeyi, küreselleşmenin etkilerini, alternatiflerini ve stratejiyi Gilbert’la beraber tartışacağımız bu kitap, hem anlayışı hem direnişi aydınlatıyor.

 

Antikapitalizm ve Kültür-Radikal Teori ve Popüler Politika

Jeremy Gilbert

Ayrıntı Yay. , İnceleme Dizisi

Çevirmen: Tuğba Sağlam

352 sayfa