Önce dini kimliklerinizi çıkarıp cebinizden masaya koyun. Masanın oldukça uzakça bir köşesine koyun ve unutun. İnandığınızı sandığınız dinin emirlerini uygulayabilmek için önce insan olmanız gerekir, sorgulayın kendinizi, İnsan mısınız?

Sonra çıkarın etnik kimliğinizi, masanın diğer uzak köşesine koyun. İnsan olmanız için derinizin rengi de önemli değil.

Bacak aranızda ne taşıdığınızın da bir önemi yok.

Hangi dilde konuştuğunuzu da unutun. Bunların da İnsan olmanıza katkısı yok.

Annenizden doğduğunuz ilk gün gibi olun. Yalın, tarafsız, kimliksiz, dilsiz, renksiz ve inançsız olun. Bu tür kimlikler sizlere doğduktan sonra verilir.

Doğarken anne ve babanızın rengi ne ise aynı renk doğa tarafından sana verilmiştir. Bunu ölene kadar üzerinde, derinde, ruhunda, duygularında taşırsın. Derinin rengi başına dert olur.

Sonra anne ve babanız tarafından kendi bildikleri, kendilerine de anne ve babaları tarafından öğretilen dilde konuşma öğretilir. Konuşmayı öğrendikten sonra içerisinde yaşadığınız ve aile denilen topluluk tarafından örf ve adet denilen etik değerler verilmeye başlanır.

Ardından kendi inançlarını sana vermeye başlarlar.

Bu gün sahip olduğunu sandığın derinin rengi hariç her şey sana doğduktan sonra ailen ve çevren tarafından verilenlerdir.
Doğarken insan olarak doğarsın. Beyaz, sarı, siyah veya kızıl deri rengi senin insan olma özelliklerini değiştirmez. Derinin rengi sadece sana bakanların düşüncelerini değiştirebilir ki o düşünceler de onlara daha sonra verilmiştir.

Bu nedenle seni insan yapan özellikler haricindeki sonradan öğretilen ve seni düşünce ve inanç anlamında değiştiren kimliklerini bir tarafa bırak ve unut.

Sadece İnsan ol.

Bir an için, bu güne kadar yapmadığınız, yapmayı düşünmediğiniz, unuttuğunuz veya aklınıza hiç gelmeyen, getirmeye çalışmadığınız şeyi yapın.

Düşünün…

Roboski’de yaşadığını düşün. Sizin Roboski dediğiniz yere devlet Uludere diyor. Devletin “kaçakçılık” olarak adlandırdığı ticaret içindesin. Bağlı olduğun ilden daha yakındaki yabancı yerleşim bölgelerinden ucuz mal alıp kendi ürettiklerini satıyorsun. Yaşamak için, aileni yaşatmak için mecbursun. Sınır denilen görünmez çizgileri sen çekmedin. O çizgilerin karşısında akrabaların da var.

28 Aralık 2011 de ulaşım aracı olarak kullandığın katırlarınla ve ailenden 34 kişiyle beraber yaptığın ticaret işinden dönerken hiç beklemediğin, düşünmediğin, olmayacak bir şey oluyor ve havadan bombalar düşüyor üzerinize.

Devletin “kaçakçılık” olarak adlandırdığı bu ticareti engellemek için asker, jandarma ve zırhlı araçlar kullanıldığına şahit olmuşsun ama savaş uçağı kullanıldığını ne gördün ne de duydun. 

Bombalardan kaçmak imkansız. Ne insanlar ne de katırlar kurtulabiliyor. Canlı kalmıyor. Bir tek sen yaralı olarak kurtuluyorsun.
Ne bomba atanlar yargılanıyor ne de soruşturma açılıyor. Suçlular kahraman oluyor sen ve ailenden ölen 34 kişi suçlu oluyorsunuz.
Ne düşünür, duyar, hisseder ve yaşarsınız?

18 Aralık 2015 tarihinde Şırnak’ın Silopi ilçesinde yaşadığını düşün. Sokağa çıkma yasakları uygulanıyor. Ölüm kokusu sarmış her yanı.

Annen bir an için dışarıya, kızlarını kontrol etmeye çıktığı an başlıyor silah sesleri. Annen vurulup düşüyor sokağın soğuk taşlarının üzerine. Ona yardım etmek için dışarı çıktığında yeniden ateş açılıyor üzerinize. Beyaz bayrak taşımak kar etmiyor. Bağırıp çağırmak, 112’yi aramak, yetkililere ulaşmaya çalışmak da boş. Kafanızı dışarıya çıkaramıyorsun.

Annen öylece yatıyor sokakta. Arada kıpırdadığı da oluyor. Çaresizce seyrediyorsun anneni. Bir süre sonra kıpırdamıyor bir daha. Ölüyor. Sen çaresizce pencereden seyretmekten başka bir şey yapmıyor/yapamıyorsun. 7 gün 7 gece geçiyor.

Böyle bir durumda ne yaparsın? Ne düşünürsün? Ne Hhissedersin?

Taybet ananın oğlu “İnsan iyi olamıyor, insan kalamıyor” demişti. Bu ifadeyi, neler anlattığını hissedebilir misin? (1)
27 Mayıs 2015 tarihinde Şırnak’ta yaşadığını düşün. Adın Kerime Külter olsun. Geçirdiğin her gün kabus gibi. Bir gün bile yatmadın günlerce. Yatamadın. Acı içerisindesin. Kıvranıyorsun. Çaresizce ağlıyorsun. Oğlun kayboldu. Oğlun günlerdir ortada yok.

Devlette başvurulmadık yer, makam, yetkili kalmadı. Nereye başvurulsa oradan olumsuz yanıt geliyor. Kaybolduğunda polislerin tutukladığı söylenmiş. Sonra da inkar edilmiş. “Bizde yok” denmiş.

O güzel gülüşlü, insan bakışlı, bakmaya kıyamadığın fidanın yok. “Yaşam garantisi” olmayan bir ülkenin yakılıp yıkılan bir şehrinde yaşamaktan başka bir suçu yok. “Kürt” olmaktan başka bir suçu yok. Varsa suçu alıp koysunlar cezaevine. Mahkemelerde yargılasınlar. Ceza versinler. Kaybetmek niye?

Kaybolmuş oğlun için karmakarışık duygularla acılar içerisinde kıvranıyorsun.

Hissettiklerini anlatabilir misin?

Düşünün…

Çocuklarınız hiç acımadan katledildiğini, öldürülen çocuğunuzun cenazesine kavuşmak bile günler, aylar süren acı dolu zamanı yaşanmak zorunda olduğunu düşünün.

Evlerinizin yıkılıp yakılması, sahip olduğunuz tüm değerlerin yok edilmesini hiç saymıyorum bile.

Böylesi bir manzarayı düşünün. Böylesi bir manzarayı yaşadığınızı düşünün.

Ne hissedebileceğinizi, neler yaşayacağınızı, duyacağınızı düşünün.

Acınızın nasıl olacağını!

Yüreğinizin nasıl dayanabileceğini!

Sonra vicdanınızı yoklayın, hani uzun zamandır hiç kullanmadığınız için pırıl pırıl duran vicdanınızı, eğer hala yerindeyse, henüz rahat koltuğunuzda otururken ve çocuklarınız temiz çarşafların kokusuyla uyurken bunları yaşayanlar için neler hissedebileceğinizi yoklayın vicdanınızla.

Eğer dökülebiliyorsa gözlerinizden iki damla gözyaşı, eğer, ufaktan da olsa acıdıysa yüreğiniz, henüz İnsansınız.

Yapmanız gereken masaya koyduklarınızı tekrar cebinize yerleştirmek değil, tüm dünyada bu acılar bir daha yaşanmayacağı güne kadar masaya koyduklarınıza bir daha bakmamanızdır. Tüm acılar bittiğinde, ölümler sadece doğallıktan olduğunda, çocuklar dondurmalarını gülerek yediklerinde, anneler ''tabağındakileri bitirmeden kalkmayacaksın'' demeyi sürdürdüklerinde, tüm dünya gülümseyebildiğinde masaya koyduklarını tekrar almaya ihtiyacının kalmadığını zaten anlamış olacaksın.

Düşünün, hissedin ve ağlamayı öğrenin, başkalarının acılarına...
_________________

1. http://www.demokrathaber.net/guncel/cenazesi-7-gun-sokakta-bekletilen-taybet-ana-nin-oglu-duygularini-yazdi-h60060.html