Avludan sokağa açılan iki kanatlı kapının gıcırtı sesi geride kalırken ahali, köy meydanına çoktan toplanmıştı.

Aynı meydanda korku, kaygı ve heyecanımızla buluşmamız ne ilk, ne de son olacak. Kadınlar, erkekler ve katırlar ayrı ayrı kümeleşmeye devam edeceğiz. Gün karanlığa dönerken meydanın resmi, köyümüzün silueti budur.

Biraz sonra uğurlanırken, kadınlar birbirlerine sarılırlarken suskunlukla öyle kalakalacaklar. Alacakaranlığın derinliklerinde, sessizliği bozan sadece nal sesleri ve iri taşın üzerinde adeta nöbette bekleyen, gözlerimizin içene acımasızca bakan baykuşun ötüşüdür.

Uludere’nin doğalığıyla vahşileşen geçitlerde, sınırsız özgürlük hangi koordinatlarla sınıra dönüştürülmüş bilinmez!..

Biz kendimizi kaçakçı zannettik

İşte biz bu sınırdan geçeceğiz. Bu sınırda ne gümrük, ne de serbest bölgeler var. Bu nedenle gerçek kaçakçılarla hiç tanışmadık. Şirketlerimiz, pasaportlarımız hiç olmadı, vergi muafiyeti lafını hiç duymadık. Yalan olmasın, ithalatçı, ihracatçı lafını duyduk sadece. Küçük de olsa yaptığımız işin benzer olduğunu bilmiyorduk. Biz kendimizi kaçakçı zannettik, bize öyle dediler, onları ithalatçı olarak tanıdık.

‘Dilimizin sınırı’ yok!

Sermayemiz katırların sırtında; jandarmayı ‘görürsek’ o bizi görmez... Anlayacağınız bizim de pasaportumuz yeşil!..

Tercümana gerek yok, sınırın öte yakasında bulunanlarla anlaşabiliyoruz. Anladığım şu ki ‘dilimizin sınırı’ yok!

Dinlendirdiğimiz katırlara yükleri sardığımızda, güneş aynı kızıllıkla, aynı yerden batmaya çoktan başladı bile... Her defasında hem dönüş sevinci hem de dağların ardındaki pusunun bilinmezliğinden dönüş korkusunu bir arada yaşadığımız da doğru...

Katır kervanının en önünde yürüyen eşeğe hiçbir katır saygısızlık etmez. Kılavuzunun önüne kimse geçmez. Yön ve yol eşeğe emanettir. Yıllardır hiç yanlış hesap yapmadı. Bizi köy meydanında bekleyenlere hep o kavuşturdu.

Seyit ile Serhat, kaç karton sigaradan ne kadar para kazanacağını hesaplarken, Mahsun radyodan asgari ücrete yapılan zam haberini dinliyordu. Sizin anlayacağınız kimse boş durmuyor. Hesaplar yapılıyordu.

Ne yalan söyleyeyim hesap yapmayan sadece katırlar ve eşekti. Gerçi bizim hesap küçük kendi çapımızda yaşayama olasılığımızın hesabıydı ya,

Meğer onların hesabı büyükmüş,

Kordinatları hesaplamışlar,

Sayıları tespit etmişler,

Katırları saymışlar.

Ve bizim yaşama olasılığımızı ortadan kaldırmak için düğmeye basmışlar.

“27 Aralık 2011, saat 21.40’ta kervandaki tüm canlılar yok edildi...”

2011 tükenirken adeta insanlığı da tüketiyor.

Tüketilmişliğin üzerine ‘mutlu yıllar’ diyebilmek o kadar kolay değil...

Ve zaman yeni hesaplara gebe, yeni zamanlarda barışı çoğaltmak dileğiyle,

İyi seneler...