Ercan Jan Aktaş / Demokrat Haber Fransa

Gazeteci, yaşam ve doğa aktivisti Sadık Çelik ile konuşmamızın ilk bölümü dün yayınlanmıştı:

Bu bölümde gördüğünüz 3 fotoğraftaki sakallı aktivist Sadık Çelik. Birinde saman balyaları taşıyor, birinde polisin attığı gazın içinde nefes almaya çalışıyor, birindeyse kendisini gözaltına almayan polise, "Ben bir gazeteciyim, gazeteciler görevini yapar, ben de görevimi yapıyorum, buna engel olamazsınız" diyor.

Söyleşimize devam ediyoruz:

2. Bölüm

Birinci bölümde bıraktığımız yerden devam edebilir miyiz? Hatta biraz da son bölümden bir tekrar da iyi olur sanırım.

Dün de ifade etmiştim, Fransa devletinin Nantes’ta ikinci bir havaalanı inşa etme planları ilkin 1960 ortalarında gündeme geliyor. Resmi makamlar buna gerekçe olarak da ekonomiyi Paris merkezli olmaktan çıkarıp Fransa’nın diğer şehirlerine yaymak olarak ifade ediyorlar.

1970’lerde bölge meclisi Nantes’ın kuzeyindeki Notre-Dames-des-Landes kasabasını havaalanının yapılacağı yer olarak belirledi. Bunun üzerine çiftçiler ve yerel üreticiler havaalanı inşaatına karşı direnmek için örgütlenmeye başladılar. Fransa’da yerel üreticiler ve de çiftçiler oldukça örgütlüler, sendikaları var.

Sonrasında bir süre bu projeden vazgeçildi, sanki uzun yıllar kimse bu projeyi konuşmadı.

Hayır, duran bir şey yoktu, öncelikler değişmişti sadece. 1980’lerin sonunda yüksek hızlı trenler için demiryolu ağı inşaatı, Nantes’ın kuzeyine havaalanı yapılması planını 1994’e kadar gündemden düşürdü. 1994’te ise hükümet bir kez daha Paris’in iki havaalanı Roissy ve Orly’deki hava trafiğini azaltmak için projeyi yeniden gündeme getirdi.

2000’lerde Başbakan Lionel Jospin hükümeti, ekonomiyi desantralize etme ve Nantes’ı uluslararası bir merkeze dönüştürme planlarını tekrar gündeme getirdi. Siyasal elitler tarafından hem eyalet hem de bölgesel seviyede zorlandıktan sonra, proje “kamu yararı” gerekçesiyle 2008’de kabul edildi. İki yıl sonra, havaalanının inşası ve işletilmesi için çokuluslu Vinci şirketi seçildi.

Devlet planlarını yeniden güncellerken, bu planlara karşı olanlar ne yapıyorlardı?

2000’den başlayarak bilinçlendirme kampanyası örgütlemek ve bölgede eylemler yapmak için grup ve örgütlerden oluşan bir ağ oluşturuldu. 2009’da yerel aktivistler ve sakinler Fransız iklim eylemcileri kampını yöreye davet ettiler ve yüzlerce aktivist bölgeyi ziyaret etti. Yetkililer tarafından boş bırakılan binaları işgal ederek kendi yurtlarını ve barakalarını inşa ettiler.

Bir yerde başka bir hayat inşa edildi.

Aynen öyle oldu. Ancak küresel Kapitalizmin efendileri bu işgal hareketinin cüretinin rengini anladıklarında bu hareketi bastırmak için seferber oldular. Havaalanı projesinin baş mimarı Haydut Vinci şirketi, devletin ordusu polisi yanında medya araçlarını da yanına alarak topyekûn saldırıya geçti. 2012 yılında Sezar Operasyonu ( Opération César )ile ZAD NDDL direnişçilerini tahliye etmeye çalıştı. Ancak büyük bir direnişle karşılaştı ve bir süreliğine de olsa geri adim attı.

ZAD direnişçileri bu sureci bir yeniden inşa süreci olarak değerlendirip alternatif kolektif ekolojik yaşam pratiklerini sınadıkları bir otonomi örgütlenmesi olarak hayata geçirdiler ve kendi içinde çok zengin bir kültürel alt yapı oluşturmaya başladılar. Bu alternatif yerleşik ekososyal yaşam biçiminin oluşturulmasında LGBTİ bireyleri dâhil farklı kimliklerden ve düşüncelerden pek çok insan yer almaktaydı ve bu ZAD'ı karakterize eden en güzel zenginliğimizdi. Hayvancılıktan, ekolojik tarıma ve pek çok konuda birlikte karar alma ve birlikte uygulama pratiklerine kadar hiyerarşik olmayan anti-otoriter, anti-seksist bir yaşam biçiminin fertleriydik artık.

Bir yerde aslında senin de kendini yeniden yaptığın bir süreç oldu.

Elbette aynen de öyle oldu. Bir şeyi söylemek farklı, söylediğini bir hayal olmaktan çıkarıp hayatın bir parçası yapmak daha ayrı ve de değerli bir şeydir. Çok farklı kesim ve bireyler ile sistem dışı özgürlükçü bir yaşam alanı ilan ettik.

Bu arada benim bir de gazeteci kimliğim var. ZAD dünyasının bir ferdi olarak kendimi "aktivist gazeteci" olarak tanımlamayı daha doğru bulmaktayım. Dolayısıyla bu bir anlamda benim için alternatif gazetecilik anlamına da gelmekte. Yasadığım ve mücadelesine omuz verdiğim bu "başka dünya"nın gözü kulağı ve sesi olmak gibi kendi halimde bir misyona da sahibim. Kameram da tıpkı sembol sloganımız "ZAD PARTOUT" (ZAD HER YERDE) gibi, aynı düşünsel ve yaşamsal dinamizmimizin bir sonucu olarak "her yerde" olmaya çalışıyorum. Bu yüzden beni dünyanın pek çok kösesinde pek çok ZAD savunmasında görmeniz şaşırtıcı değil.

Önceki gün senin de paylaşımların ile birlikte direnişi izleyenler olarak “ZAD kazandı” diye bilgiler geçtik, son durum nedir?

Özellikle son bir haftadır yoğun bir saldırı altındaydık. Gaz bombaları, fişekleri ile birçok eylemci ve gazeteci, muhabir yaralandı. Onların yoğun baskısına rağmen direniş geri adım atmadı. “Operasyon amacına ulaşmıştır” gibi bir açıklama yaptılar ve biz de çekildiklerini düşündük. Ancak dün sabah saldırılar bir kez daha başladı. Anlaşılan bu kavga daha devam edecek. Bugün Nantes’ta büyük bir miting yapıyoruz. Her şekilde direniş devam edecek. Ben de şimdi zaten Nantes’e gitmek için yoldayım.

Teşekkür ediyoruz…

Ben teşekkür ederim. Dayanışma ile…