SERDAR EROĞLU -ANF

 

Dünyanın kültürel zenginliğinin en önemli halkası olan yerli halklar gün geçtikçe yaşam alanlarının daralması, değişen sosyo ekonomik faktörler ve yetersiz eğitim imkanları nedeniyle modern dünyanın tam bir kuşatması altında.

 

Hor görülen ve marjinal bir konuma sokulan yerli halklara mensup 370 milyon kişinin yaşamları tamamen dezavantajlar üzerine kurulu. Yerli halkların henüz Birlemiş Milletler bünyesinde ne resmi bir tanımları ne de herhangi bir temsilleri bulunuyor.

 

BM İnsan Hakları Evrensel Beyannamesinde de yerli halkların uğradığı tarihsel haksızlığa dikkat çekiliyor ve bunun sömürgeleştirilmeleri sonucunda gerçekleştiğine dikkat çekiliyor.

 

Yerli halkların sorunları bu nedenle son derece zor bir konu. Hemen hemen hiçbir yerli halkın kendi toprakları üzerinde egemenlik hakkı bulunmuyor. Egemenlik haklarının tanınmaları durumunda geçmiş uygulamalar nedeniyle tazminat hakkı doğacak olan yerli halklara hiçbir iktidar kapısı açılmıyor.

 

BM’nin yayınladığı raporlara göre yerli hakların yaşadıkları ülkedeki nüfusun geri kalanına göre daha fakir olduğu, ortalama yaşam sürelerinin daha kısa olduğu ve ayrımcılığa uğradıkları sabit. Yerli halklar dünya nüfusunun yüzde 3’ünü oluştursalar da fakir nüfusun yüzde 15’ini oluşturuyor.

 

Yerli halkların yaşadıkları kırsal bölgeler sosyal hizmetlerin ulaştırılmadığı bir alan olarak kalıyor ve bunun bir sonucu olarak yerli kadın ve çocuklar sağlık, eğitim gibi hizmetlere sınırlı olarak ulaşabiliyor.

 

Örneğin Avustralya’daki Aborjinler arasındaki şeker hastalığı oranı nüfusun geri kalanına göre tam 6 kat daha fazla. Kanada’daki Inuitler arasındaki intihar oranı ise normalden 11 kat yüksek. Panama’daki yerli bir kadının ölü doğum yapma riski üç kat daha fazla.

 

Yerli halklar arasında ortalama yaşam süreleri düşük. Genç hamilelikler, depresyon, uyuşturucu kullanımı gibi konular yerli halkların ciddi sorunları.

 

YERLİLERİN YÜZDE 70’I ASYA’DA

 

Yerli nüfusun yüzde 70'i Asya ve Pasifik bölgelerinde yaşıyor. Asya'nın yoksul köylü kesimi, etnik azınlıklar, kadınlar gibi yerli halkları da ekonomik kalkınma ve gelişmeden faydalanmadan zor koşullar içerisinde yaşıyor. Hindistan'da kırsal alanda yaşayan yerli kabileler ise topraksız, işsiz. Yerlilerin işlettiği topraklara bir dönem sonra hile ve zorla zengin toprak sahipleri tarafından el konulmuş. Yerli halklar, Latin Amerika ve Carribean'da ise yüksek dağlık alanları ile ormanlık bölgelerde, Yakın Doğu ve Kuzey Afrika'da ise dağlık bölgelerde yaşamlarını sürdürüyor.

 

Nüfusun yüzde 15'ini yerlilerin oluşturduğu Rusya'da 100 yerli grup yaşıyor. Sibirya, Ural ve Uzak Doğu gibi kuzey bölgelerinde de nüfusları bin civarında olan çok sayıda etnik grup yaşıyor.

 

YERLİ HALKLAR ŞİDDETE UĞRUYOR

 

Uluslararası Af Örgütü (ai) raporlarına göre, Latin Amerika ülkelerinde başta Honduras, Brezilya, Kolombiya, Guatemala, Meksika ve Venezüella’da yerli gruplara yönelik baskı, sindirme, öldürme ve faili meçhul cinayet gibi şiddet olayları devam ediyor.

 

Kolombiya’da, kendilerini bir iç savaşın ortasında bulan yerli toplumlar, silahlı muhalif gruplara yardım ettikleri gerekçesiyle Kolombiya ordusu tarafından desteklenen paramiliter güçlerin saldırılarına maruz kalıyor. Brezilya'da ise yerli grup liderleri ve toplum üyeleri, askeri güçler ve bölge toprak sahipleri tarafından saldırıya uğruyor ve ölüm tehditlerine maruz kalıyor.

 

YASALAR YERLİ HALKLARA KARŞI

 

Yerlilerin hakları yasalarca korunmasına rağmen pratikte tam tersi uygulamalar kendisini gösteriyor ve yerlilere yönelik hukuk-dışı uygulamaları gerçekleştiren kesimler cezalandırılmıyor. Guatemala’da yaşanan uzun süreli iç savaş boyunca yerlilere yönelik katliamları gerçekleştiren askeri ve paramiliter güçlerin sorumluları bugüne kadar cezalandırılmadı. Honduras’ta hükümet güçlerince katledilen 25 yerli lideri için özel bir program çerçevesinde soruşturma başlatması kararı alınmasına karşın, her şey kağıt üzerinde kaldı.

 

Peru'da 1980 yılından 2000 yılına kadar yaşanan iç savaşta 60 bin insan yaşamını yitirirken 8 bin üzerinde kişi ise faili meçhul cinayetlere kurban gitti. İç savaş esnasında yaşanan insan hakları ihlallerini ve faili meçhul cinayetleri araştırmakla görevli Peru Adalet ve Gerçek Komisyonu yayınladığı raporda, 18 bin kurbanla görüştüklerini, bunların yüzde 75'inin Peru Kızılderililerinden Quechua dilini konuştuklarına dikkat çekiyor. Peru nüfusunun yüzde 20’ini oluşturan yerli halk, ülkenin en çok izole edilmiş bölgelerinde yaşıyor ve en yoksul kesimi oluşturuyor.

 

SADECE YERLİ DİLİNİ KONUŞANLAR YOKSULLUĞA MAHKUM

 

Dünya yerli nüfusu, ayrımcılık ve coğrafik yerleşim gibi nedenlerden ötürü çok yönlü engellerle yüz yüze kalıyor. Yerliler, Uzak Doğu ve Kuzey Amerika gibi ülkelerde hükümet içerisinde çok cılız bir sese sahip. Ancak hükümet yerli halkların sorunlarına çözüm olmak şöyle dursun, karşılarına birçok engel çıkartıyor.

 

Yoksulluğun had safhada olduğu Latin Amerika'da ise dil ciddi bir sorun teşkil ediyor. Yerliler eğer İspanyolca ya da Portekizce konuşamıyorsa, iş bulması mümkün değil, dolayısıyla da yoksul kalmak zorunda. Latin Amerika’da Arjantin, Bolivya, Şili ve Peru gibi ülkelerdeki yerliler, bölgenin en yoksul köylü kesimini oluşturuyor. Deniz seviyesinden 3 bin 800 metre yüksek alanlarda dondurucu soğukta yasayan bu kesim için yaşam son derece zor.