Roboski katliamında yakınlarını yitiren Veli Encü, Twitter'dan attığı, "Bir komutan bozuntusunun tehditleri karşısında asla yılmayacaktır Roboski halkı" mesajı nedeniyle yargılanacak. İsim vermediği halde şikayetçi olan kişi olayın olduğu dönemde Şenova Tugay Komutanı olan Abdullah Baysal.

Serdar Korucu'ya Radikal için konuşan Encü,"Ben sadece bir tweet attım, peki ya bomba atanlar?" diye soruyor.

Uludere Asliye Ceza Mahkemesi tarafından onaylanan iddianamede “Kamu görevlisine karşı görevinden dolayı hakaret” suçunu işlediğiniz belirtilerek, 3 aydan 2 seneye kadar hapsiniz isteniyor. Hakkınızda dava açıldığını nasıl öğrendiniz?

Beş gün önce tebligat elime ulaşınca haberim oldu. Duyunca şaşırdım. Hakkımdaki bu soruşturma kapsamında ifadeye gitmeme, savunma yapmama kararı aldım. Çünkü o mesajda ben isim kullanmadım, sadece “bir komutan” dedim. O komutan başkası da olabilir. Fakat Şırnak 23. Jandarma Sınır Tümen Komutanı Tümgeneral Abdullah Baysal benden şikayetçi olmuş.

"'VELİ ENCÜ SABRIMIZI TAŞIRIYOR' DİYORLAR"

Twitter’daki mesajınızda tehditten bahsediyorsunuz. Nedir bu tehdit?

Defalarca köy korucularını topladılar, beni hedef gösterdiler. “Veli Encü sabrımızı taşırıyor. Burada yaşananları Facebook’a, Twitter’a, basına yansıtmaya devam ederse size şunu bunu yaparız; sınır ticaretine izin vermeyiz” diyorlar. Böyle bir şeyi benim yüzüme söylesinler. Neden koruculara söyleniyor? Belki onlara söz geçirebilirler ama bana değil! Biri öz kardeşim, Serhat Encü olmak üzere 11 yakın akrabamı kaybettim. Hepsini aynı anda böyle bir katliamda kaybetmek kelimelere dökülemez.

Baysal neden size dava açtı?

Daha önce de pek çok toplumsal olayda karşımıza çıkıyordu. Roboski katliamı döneminde görevdeydi. Benden davacı olan kişinin katliamda yerel yönetici olarak büyük sorumluluğu var. Burada uzun zaman görev yapan biri. Koşulları, coğrafi şartları, insanları biliyor, tanıyordu. Hangi amaçla sınırın geçildiğini, giriş çıkış saatlerini biliyordu. Bunu operasyonu yapanlara açıklayabilirdi. Yapsaydı katliam yaşanmayabilirdi. Yakınlarımın bombalarla katledilmesine göz yumdu. O insanların belki de bombalarla öldürüleceğini biliyordu. Ve sonunda da ödüllendirildi.

Nasıl?

Katliamdan sonra çocuklarını kaybettikleri için görevlerine gitmeyen korucu ailelerini çağırmış, yüzlerine “Devlet öldürdü, ne yapacaksınız? Devlet kim? Hepimiz devletiz” demişti. İlk kez size anlatayım, komutan bu konuşmada hükümetin önerdiği tazminatı da hatırlatmış, “Bizim bir askerimiz şehit oluyor, 40-60 bin TL tazminat veriyoruz. Size 123 bin TL önerdik. 100 bin TL kendi hatamızdan dolayı. Artık bu işin peşine düşmeyin.” diye çıkışmıştı. O dönemde Şenova Tugay Komutanlığı’nda görev yapıyordu. Katliamdan 3 yıl sonra geçen Ağustos ayında Şırnak 23. Jandarma Sınır Tümen Komutanı olarak yeniden bölgeye atandı. Yeniden Şırnak içinde kalması düşündürücü. Bugün de sürekli Roboskili ailelerle karşı karşıya geliyor.

“TWITTER BOMBADAN DAHA MI TEHLİKELİ?”

Size karşı tehditlerle ilgili yargı yoluna başvurdunuz mu?

Bize tehditler savuranlar, hakaret edenlerle ilgili şikayetçi olduk ama faydasız. Mahkemeler bize karşı tehditleri önemsenmiyor, takipsizlik kararı veriyor. Anladık ki hukuk katilden yanaymış. Mahkemeler 34 canın üzerine bomba atanı yargılamıyor, ama tweet atanlar yargılanabiliyor. Böyle bir adalet var işte. Ne kadar şikayetçi olsam boş. Twitter bombadan daha mı tehlikeli? Bunu kamuoyunun vicdanına bırakıyorum.

11 Eylül’deki mesajınızdan yaklaşık 4 ay sonra dava açıldı. Zamanlamayı nasıl buluyorsunuz?

Burada yaşananların hepsi eşzamanlı oluyor. Genelkurmay Askeri Savcılığı, 7 Ocak 2014’te takipsizlik kararı verdi. O güne kadar eylemlere müdahale edilirken hassasiyet gösteriliyordu. Ancak o karar sonrasında her şey değişti. Öyle ki bir hafta sonra askerin müdahalesinde Serhat Encü ağır yaralandı. Yani takipsizlik kararı askeri cesaretlendirdi.

Sizin davanızla ilgili eşzamanlı gelişme neydi? Adalet Bakanlığı’nın açıklaması mı?

Evet. Adalet Bakanlığı, Anayasa Mahkemesi’ne gönderdiği görüşünde Genelkurmay Askeri Savcılığı gibi, “Bakanlığımız olayın meydana gelmesinde etkili olan ‘kaçınılmaz hata’nın tespitinin yapıldığını belirtmek ister” ifadesini kullanıyor, “Daha sonra bir hata olduğunun anlaşılması, kullanılan gücü otomatik olarak haksız hale getirmez” diyor. Arkasından da benim hakkımdaki iddianame kabul ediliyor. Burada yaşanan her şey eşzamanlı. Buradaki yerel yönetim Ankara’dan cesaret alıyor.

Adalet Bakanlığı’nın AYM’ye gönderdiği görüş tartışılırken, sizin bir kez daha tazminatları kabul etmediğiniz haberi basında yer aldı. Roboskili aileler için “tazminat” ne anlama geliyor?

Biz sorumluların cezalandırılması için mücadele diyoruz. Devletin savcısı, jandarması topyekün üstümüze geliyor. Burada her taraftan susturulmaya çalışılıyoruz. Tazminat da bu yollardan biri. Hükümet katliamın ikinci gününde tazminatı gündeme getirdi. Sanki yaşadığımız acıya karşı parayla ikna edilebilecekmişiz gibi. Sonra da dönemin başbakanı Erdoğan, grup toplantısında 123 bin lira teklif edildiğini söyledi. Bizi susturmak istediler. Olmadı. Kabul etmedik.

Şırnak Havalimanı açılışında bir araya geldiniz. Orada da mesajınızı ilettiniz mi?

Biz tazminatla ilgili tepkimizi Erdoğan’ın yüzüne de söyledik. Konuşmamız dönemin Şırnak Valisi Vahdettin Özkan’ın önünde geçti. Erdoğan orada “Ben yargı kararını beklemeden tazminat verdim. Siz bunu da kabul etmiyorsunuz” dedi. Sonra Vali Özkan’a “parayı geri gönderin” talimatı verilmiş.

Son dönemde geçmişteki pek çok olayın arkasında, iktidarın “paralel” olarak nitelediği yapı diye Gülen Cemaati işaret ediliyor. Dink suikastı için de bu iddia ortaya atılmış, Agos Gazetesi “Bu dava “Paralel”e sığmaz” diye yanıt vermişti. Roboski için de benzeri iddialar zaman zaman gündeme geliyor. Bu tartışmalara nasıl bakıyorsunuz?

“Paralel yapı”, “derin devlet” söylemlerinin tümü oyalama politikası, sadece spekülasyon. Roboski katliamının bir zincirleme içinde yaşandığı ortada. Bombalama emri verenler açık. Her şey planlı. Talimatı kimlerin verdiği belli. Sorumluları, katilleri, biz aslında hepimiz biliyoruz.