Sebebini daha sonra anlatayım. Çünkü uzun uzun anlatmak gerek. Bugün (10 Kasım 2018) akşam öğününden itibaren vegan beslenmeye başladım.

Ağzına kadar tahıl, bakliyat ve makarnayla dolu olan mutfak dolabı, geçen aylardaki döviz dalgalanması ve kışın ekonomik anlamda fena geçeceği beklentisiyle yaptığım stok nedeniyle zahire ambarına dönmüştü. Fakat şimdi yemek yapasım yok. Üstelik şu sıralar ikinci üniversite imkanı nedeniyle (ne ikincisi be!) AÖF Aşçılık öğrencisiyim!

Neyse, evde dolap dolu da buzdolabı boş. Yani içi peynir, yoğurt, yumurta gibi şeylerle dolu. Salı pazarı evin önüne kurulmasına rağmen birkaç haftadır pazardan alışveriş yaptığımız yok. Bu hafta derhal gidilip dolap doldurulacak da ben şimdi açım, yemek yapasım yok ve vegan beslenmeye üşengeçliğim nedeniyle kafadan raw vegan seviyesinde kafadan dalacağım.

Evin yakınında Carrefour var. Soya sütü yok. Aslında çok da sütçü bir insan olmadım. Belki soya sütünü severim. Süt ve usareleri ayrı tutarak vegan beslenmede etli yiyeceklerin vegan versiyonunu yiyip içmeyi doğru bulmuyorum. Yani vegan hamburgeri, vegan peyniri hep saçma buldum. Bana göre vegan beslenme dünyasına değil, etçil dünyaya ait yiyecekler bunlar. (Müslüman olup da Haleluya diyerek, Pater Noster okuyarak namaz kılınır mı?)

Gidip domates, marul filan aldım ki aslında bunları da almamam gerekiyor. Çünkü mevsim yeşillikleri değiller ve bu şekilde doğaya zarar veren üretim yöntemlerine de destek vermiş oluyorum ama markette bunlar haricinde portakal, mandalina dışında bir de taze zencefil var! Kahvaltıda yemelik siyah zeytin var ama her daim sevdiğim biberli yeşil zeytin de aldım. Bunlarla doymazsam diye indirimde olan Nestle Vitalis Müsli aldım. Ama eve gelince içindekiler kısmını incelediğimde içindeki çikolata parçacıklarında süt olduğu, içinde de süt tozu, peynir altı suyu tozu gibi şeyler olduğunu gördüm. Yapacak bir şey yok...

Neyse karnımız doydu doymasına da veganlık sadece beslenme ile ilgili bir şey değil ki. Koca bir felsefe, kocaman bir yaşam biçimi var arkasında. Cebimdeki 10 yıllık cüzdanım deri, kemerim deri. Birkaç ayakkabım deri... Bunları da kullanmamam gerek... Fakat bunu yapmayacağım. Şimdi bu cüzdanı kullanmayı bırakıp hayvansal ürün içermeyen yeni bir cüzdan aldığımda da tüketim ekonomisine katkı sağlayıp yine doğanın, insanların ve hayvanların sömürülmesine neden olan çarkı desteklemiş olacağım. Bu nedenle bu ürünleri yıpranana kadar kullanmaya devam edeceğim. Zaten cüzdanımdaki, belimdeki veya ayağımdaki derilerini taşıdığım hayvan dostlarım için yapacak bir şey yok. Onlar yıllar önce yaşamını yitirdi. Şu anda yaşamını yitirmek üzere olanlar için bir şeyler yapmak gerek. Bu da hem hayvansal ürünler tüketmemekte hem de tüketim kültürünü reddetmekle mümkün...

Bundan sonra alışveriş yaparken daha dikkatli olmam gerekiyor...