Son dönemde Ankara'dan yapılan "Suriye'nin kuzeyine yönelik kara harekâtına" yönelik açıklamalar artıyor. Bu adımın atılması için ülkedeki iç savaşta rol oynayan ülkelerle görüşmeler sürüyor. Peki şu ana kadar atılan adımlarla ilgili neler biliniyor?

Perşembe günü 3 saatten uzun süren Milli Güvenlik Kurulu (MGK) toplantısı sonrası yapılan yazılı açıklamada, Suriye’nin kuzeyiyle ilgili “PKK-KCK-PYD-YPG ve DEAŞ terör örgütleri başta olmak üzere milli birlik ve beraberliğimize, bekamıza yönelik her türlü tehdit ve tehlikeye karşı yurt içinde ve yurt dışında azim, kararlılık ve başarıyla icra edilen operasyonlar hakkında kurula bilgi sunulmuş ve ilave tedbirler müzakere edilmiştir” ifadeleri yer aldı.

Ankara’nın uzun bir süredir Suriye’nin kuzeyindeki Halk Savunma Birlikleri’ne (YPG) yönelik bir operasyona hazırlandığı biliniyor.

ABD’nin bölgede IŞİD'le mücadeledeki en önemli müttefiki Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) komutasını ve omurgasını YPG oluşturuyor. Türkiye ise YPG’yi "PKK'nın Suriye'deki uzantısı" ve “terör örgütü” olarak görüyor.

Ankara, İstanbul’da İstiklal Caddesi’nde 13 Kasım’da düzenlenen ve 6 kişinin hayatını kaybettiği bombalı saldırıdan PKK'yı sorumlu tutmuştu. PKK ve YPG ise saldırıyla ilişkileri olmadığını açıklamıştı.

İstiklal Caddesi’ndeki saldırı sonrası, halen Suriye’nin kuzeyinde daha küçük çaplı devam eden operasyonlar da “Pençe Kılıç Harekâtı” adıyla genişletildi.

Fırat Nehri'nin batısında YPG'nin bulunduğu Menbiç, Tel Rıfat ile Fırat’ın doğusundaki Cezire ve Derik bölgeleri başta olmak üzere havadan yapılan operasyonlar yoğunluk kazandı.

MGK toplantısı öncesi son olarak Dışişleri Bakanı Mevlüt Çavuşoğlu, Romanya’daki NATO Dışişleri Bakanları toplantısı sonrası Çarşamba günü gazetecilerin sorularını yanıtlarken Suriye'de YPG hedeflerine yönelik yapılması planlanan kara harekatıyla ilgili NATO müttefiklerinin yaklaşımı sorulduğunda "Gölge etmesinler yeter" dedi:

"Ayak üstü [ABD Dışişleri Bakanı Antony] Blinken'la yaptığımız görüşmede, İstanbul'daki saldırının sorumlusu son yakalanan teröristi de söyleyerek 'maalesef bunu senin verdiğin destekle yapıyor' dedik.

"Havadan vurun da karadan girmeyin gibi Türkiye'yi engellemeye çalışan şeyler görüyoruz."

Peki Çavuşoğlu’nun bu açıklamaları ne anlama geliyor, operasyon planlarıyla ilgili neler biliniyor?

ABD İLE YAPILAN GÖRÜŞMELER SONUÇSUZ KALDI

Türkiye’nin şu an Suriye’nin kuzeyinde yürüttüğü hava operasyonları için ABD ve Rusya ile koordinasyon yürüttüğü biliniyor.

Hem İstiklal Caddesi’ndeki saldırı, hem sınır kasabalarındaki saldırılar sırasında sivillerin ölmesi sonrası, Türkiye kara operasyonu konusundaki -bahar aylarından bu yana sürdürdüğü- baskıyı artırdı.

Ankara’daki üst düzey güvenlik kaynakları, ABD’nin Ankara’yla koordinasyon halinde Suriye’de kontrol ettiği bölgelerdeki hava sahasını operasyonlar için açtığını ancak Türkiye’den askeri hareketliliğin bununla sınırlı kalmasını talep ettiğini söylüyor.

Özellikle 20 Kasım’dan sonra yapılan operasyonlarda F-16’ların yanı sıra yoğun olarak obüs toplarının, silahlı insansız hava araçlarının (SİHA) ve havan toplarının kullanılması da dikkat çekiyor.

Tam da o sıralarda, aynı kaynakların verdiği bilgiye göre Türkiye'nin kara kuvvetleri ile Türkiye destekli muhalif Suriye Milli Ordusu milisleri askerî ve taktik anlamda her an operasyona başlamaya hazırken ve hava operasyonları sınırın 20 kilometre derinine inmişken, Kilis’te ABD ve Türkiye’den istihbarat ve askeri yetkililer bir araya geldi.

Arap basını, ABD’nin bu görüşmede Türkiye’nin kısıtlı bir kara operasyonuna yeşil ışık yakabileceğine dair haberler geçti.

Bu sırada Türkiye’den Reuters haber ajansına konuşan bir üst düzey yetkili de, 28 Kasım’daki kabine toplantısında bu konunun konuşulacağını ve kara harekâtı açıklamasının toplantı sonrası Erdoğan’dan gelebileceğini söyledi.

Ancak ABD’li yetkililerle yapılan görüşmeler, Ankara’nın istediği şekilde sonuçlanmadı. Kara harekâtı için emir verilmedi, Erdoğan’dan beklenen açıklama gelmedi ve planlar bir süre için durduruldu.

Görüşmelere yakın bir Türk kaynak, ABD’nin Suriye Demokratik Güçleri’nin (SDG) daha güneye çekilmesi karşılığında hareketliliğin hava operasyonuyla sınırlanması önerisini masaya getirdiğini ancak Ankara’nın uzunca bir zamandır taahhüt edilse de gerçekleştirilmeyen bu teklife bu aşamada sıcak bakmadığını söyledi.

Görüşmelerde Türkiye’nin ABD’den resmen talep ettiği yeni F-16’lar ve mevcut F-16’ların güncellenmesi ile İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyeliklerinin de masaya yatırıldığı anlaşılıyor.

Rusya, Kürt gruplar ile Türkiye arasında arabuluculuk mu yapıyor?

Türkiye’nin kara operasyonu için önemli bir diğer aktör de Rusya.

Son dönemde Suriye Devlet Başkanı Beşşar Esad’la yıkılan köprüleri yeniden inşa etmek için zeytin dalı uzatan Erdoğan, bu konuda Kremlin’in desteğine ihtiyaç duyuyor. Bu sebeple olası bir üst düzey doğrudan riske atmamak için Moskova ile eşgüdüm içinde gidiyor.

Dikkatleri yoğun olarak Ukrayna savaşına çevrilmiş olan Rusya’nın, SDG’yi stratejik bir ortak olarak da görmediğini bilen Ankara, Rus yetkililerle yaptığı görüşmelerde de yeşil ışık alamadı. Rusya’nın, kamuoyuna yaptığı “istikrarı bozacak adımları atmaktan kaçınma” çağrıları bu görüşmelerden sonra da sürdü.

Erdoğan’ın açıklamalarından, 2019 sonunda yapılan Barış Pınarı Harekâtı’nda SDG sınırın güneyine çekildiği bölgelerin dışında kalan yerlerde (başta Kobani olmak üzere) aynı stratejinin izleneceği, yani YPG’nin şu an bombalanan bölgelerde sınırın 20-30 kilometre güneyine çekilmesinin hedeflendiği anlaşılıyor:

"Irak ve Suriye sınırlarımızın bir kısmında bu güvenlik çizgisini olması gereken yere çektik. Halen sınırlarımıza ve vatandaşlarımıza saldırıların devam ettiği yerlerde bu çizgiyi olması gereken yerlere çekmemize kimse mani olamaz."

Ankara’da konuşulan bir başka senaryo da, bunun kara operasyonuyla gerçekleşmesinin şart olmadığını yönünde. Yani hava operasyonlarıyla eş zamanlı yapılan müzakerelerde bu şart üzerinde uzlaşılabilir. Bu durumda Şam yönetimiyle atılabilecek yeni adımlar da riske girmemiş olacak. Ancak Ankara, 2019’daki anlaşmanın taahhütlerinin de henüz tam anlamıyla yerine getirilmediğini vurguluyor ve bu tekliflere şüpheyle yaklaşıyor.

Bu senaryoların konuşulduğu bir dönemde, 25 Kasım’da Rusya’nın Suriye ordularının komutanı General Alexander Çayko da Kamışlı’da, SDG Genel Komutanı Mazlum Kobani ile görüştü. Bu görüşmeyi haberleştiren Suriye basını, Rusya’nın da ABD’ye benzer bir teklifle SDG güçlerine gittiğini, M4 karayolunun güneyine çekilmeleri halinde Ankara’yı durdurabileceğini söylediğini yazdı. SDG’nin çekildiği bölgelere de yine Suriye ordusunun konuşlanmasını teklif etti.

Bu görüşmeden birkaç gün sonra Al Jazeera’ye konuşan bir üst düzey Türk kaynak, Rusya’nın Türkiye’nin sınırlarındaki taleplerini yerine getirmek ve bir kara operasyonunu önlemek için çalıştığını; Türkiye’nin en önemli talebinin YPG’nin Tel Rıfat, Menbiç ve Kobani’den çekilmesi olduğunu söyledi.

Arap basını, General Çayko’nun bu talepleri SDG’ye ilettiğini ancak SDG’nin ABD’den destek isteyerek olumlu yanıt vermediğini yazdı.

Türkiye'de hükümet yetkilileri, İsveç ve Finlandiya’nın NATO üyelik başvurusu yaptığı bahar aylarında da aynı bölgelere kara harekâtı planlandığını söylemiş ancak bir süre sonra açıklamaların dozu azalmıştı.

Kaynak: BBC Türkçe