Guatemala’daki iç savaş sırasında 201 Maya yerlisini katleden 4 subay çok ciddi bir ceza aldı, ayrıca ailelere tazminat ödendi. Türkiye de, 30 yılı aşkındır süren bir iç savaş süresince binlerce kişinin zarar gördüğü, yaşamını yitirdiği, fişlendiği, yerinden yurdundan edildiği bir süreç izledi. Hala onlarca kayıp var. Şimdilerde bölgenin kuş uçmaz kervan geçmez yerlerinde toplu mezarlar ortaya çıkıyor.

Bölgedeki subaylar, komutanlar bir tiranlık sürdürdü. Masum insanları öldürerek rütbeleri artan askerler var. Bu yönde ifade veren eski JİTEM çalışanlarının ifadeleri basına yansımakta. 12 yıl JİTEM’de çalışan ve Diyarbakır Cumhuriyet Başsavcılığı’na ifade veren bir gizli tanık 1997 yılında İran'dan Van'ın Başkale ilçesinden Türkiye'ye yasa dışı yollarla giren 40 mültecinin sağ yakalandığını, dönemin Tugay komutanı tarafından verilen emir üzerine hepsinin öldürüldüğünü iddia etti.

Eski JİTEM çalışanının ifadesi aynen şöyle: "1997 yılında gelen bir ihbar üzerine Van'a 60 kilometre mesafede bulunan Hoşap (Güzelsu) beldesi civarında 40 şahıs yakaladık. Bunların mülteci olduğunu gördük. Çoğunluğu İranlı olmak üzere Afgan ve Pakistan uyruklu insanları bir vadiye götürdük. Bizim bölgeye sevk olduğumuzu bilen komutana, 40 mülteci yakaladığımızı, bunları ne yapmamız gerektiğini sorduk. Tugay komutanı tuğgeneral, 'Bu kişiler savcılığa çıktıklarında tutuklanmayıp serbest bırakılacaklar ve sınır dışı edildikten bir süre sonra tekrar ülkeye giriş yapmak isteyecekler. O yüzden hepsini öldürün' talimatı verdi. Bunun üzerine yakalananlar karakola 5 kilometre uzaklıkta bulunan vadide taranarak öldürüldü. Daha sonra kadın ve çocukların cesetlerini ayırdıklarını belirten gizli tanık, geri kalan 18-20 cesede terörist kıyafeti giydirerek yanlarına Kalaşnikof marka silah koyup fotoğraflarını çektiklerini söyledi: "Kamera kaydına aldık. Öldürülenlerin sınırdan sızmaya çalışan PKK'lılar olduğuna dair tutanak tutuldu. En sonunda da cesetleri toplu bir şekilde bir çukura atarak üstünü iş makineleriyle kapattık. Tam hatırlamıyorum ama ya aynı günün gecesi ya da bir sonraki gece '18 terörist öldürüldü' şeklinde ulusal kanallarda haber çıktı. Haberin televizyon kanallarında çıkması üzerine 40 mülteciye ölüm emri veren tuğgeneralin rütbesi yükseltildi."

Bu sadece tek bir olay ve insanın gerçekten içi acıyor. 40 kişiyi öldürüp bunlardan 18’ine gerilla kıyafeti giydirip sadece terfi etmek için bu insanlık suçunu işlemişler.

 17.000 faili belli cinayet yargıya bile taşınmadı. Binlerce köy yakılıp yıkıldı. Her aile köy boşaltmalar sürecinde yakınlarının bedenlerinin delik deşik olmuş bir şekilde yere düşüşüne tanık oldu. İç savaşın verdiği hasar, aldığı canlar, yarattığı travmalar hala devam ediyor. 17 yıldır kayıp aileleri seslerini duyurmak için eylemler yapıyorlar.

Türkiye savaşarak sorunların çözülemeyeceğini hala anlamış değil. Hala savaşa çocuklarını davullu zurnalı gönderen aileler var. Hala askeriyeye güvenen ve onu bir kurum olarak adlandıran kişiler var. Silahı kutsayan, ölmeyi ve öldürmeyi mistifike eden bir kitle var. Hala daha çok kan aksın isteyen hatta bunun için yürüyüşler düzenleyerek kan isteyen gruplar var. Türkiye’nin cezaevleri çocuklar, seçilmişler ve düşüncelerinden dolayı suçlananlar ile dolu.

 Türkiye Guatemala gibi ne zaman yüzleşecek işlenen savaş suçları ile?