Alman basınında Türkiye'nin Libya'daki askeri varlığı, korona krizi nedeniyle yaşanan ekonomik daralma ve emniyet teşkilatında ırkçılık tartışmaları öne çıkan yorum konularını oluşturuyor.
Süddeutsche Zeitung, Türkiye'nin Libya'daki iç savaşa müdahalesi ve bu ülkedeki askeri varlığını konu aldığı yorumunda Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan'ın orta ölçekte bir güç olmakla yetinmek istemediği görüşünü savunuyor:
"Bu Cumhurbaşkanı, iki kıtanın eklemlendiği bölgede orta ölçekli bir güç rolüyle yetinmek istemiyor. Soğuk Savaşın sona ermesiyle birlikte Avrupa, Ortadoğu, Kafkaslar ve Orta Asya arasında oluşan arabulucu rolü ona yetmiyor. Erdoğan'ın Türkiye'yi İslam ülkeleri arasında eski Osmanlı Devleti gibi öncü bir kuvvet olarak gördüğü söyleniyor. Bu, (Donald Trump'ın sloganı 'Make America great again'e atıfla) 'Türkiye'yi tekrar mükemmel yap' gibi geliyor kulağa. Ankara'nın kendisinden uzak mesafede, iç savaşın yaşandığı Libya'da varlık göstermesi, buradaki proforma hükümetle askeri birlik konuşlandırma anlaşması yaparak, onların savaşını sürdürmek istemesi bu tutumuyla uyuşuyor. Ancak uzak ülkelerde savaşmak sadece bir cüretkarlık ve irade değil, aynı zamanda bir altyapı, askeri birlikler ve her şeyden önce Akdeniz boyunca işleyen bir tedarik hattı meselesidir. Türkiye ise bunların sonuncusundan yoksun."
Almanya'da ekonomide sınırlı da olsa bir hareketlenme görüldü.
Badische Zeitung'da yer alan yorumda mevcut canlanmanın krizin geçtiği anlamına gelmediği belirtiliyor:
"Alman sanayi ürünlerine talebin Mayıs ayında, bir önceki aya oranla artış göstermesi pek coşkuyla karşılanacak bir durum değil. Böyle bir artış bekleniyordu. Öncelikle korona krizi nedeniyle alınan tedbirler hem yurt içinde hem de yurtdışında gevşetildi, örneğin alışveriş mekanları yeniden açıldı. Ancak şirketler henüz normalden çok uzaktalar. Geçen yılın Mayıs ayındaki talebe bakıldığında bu durum açıkça görülecektir. Burada oluşan açık kısa zamanda kapanmayacaktır. ABD gibi önemli bir partner salgının yeniden yükselişe geçmesi nedeniyle zor durumda bulunuyor. Ayrıca burada da kimse pandeminin seyri hakkında bir şey bilmiyor. Korona ekonomiyi daha uzun süre zorlayacak."
Almanya'da ekonomiyi canlandırmak amacıyla katma değer vergilerinin düşürülmesi Frankenpost gazetesindeki yorumda ele alınıyor:
"Ekonomi paketinin ümit edilen etkileri perakende sektöründe oldukça az hissedildi. Bu beklenen bir durumdu, zira müşteriler bugünden yarına kendilerini alışverişe kaptırmazlar. Anahtar kelimeler: Kısa çalışma uygulaması, işini kaybetme ve ekonomik sıkıntı korkusu. Yıl sonuna kadar (katma değer vergisinin) kısıtlı olarak düşürülmesi halkı aslında alışverişe teşvik edecekti. Ancak çoğunluk şu anda yeni yatırımları düşünecek durumda değil. Yani, büyük oranda katma değer vergisi indirimi sadece pahalı ürünler için söz konusu ve sadece iyi kazananlara yarıyor. Sarsıcı bir sosyal bilanço."
Die Welt gazetesindeki yorumda korona krizindeki belirsizliğe vurgu yapılıyor ve maske zorunluluğunun kaldırılması konusunda Almanya'da yaşanan tartışmalara işaret ediyor:
"Ağustos başında yeniden bir normalleşme süreci mümkün olacak mı yoksa tatilciler ülkeye geri dönüşte salgını yeniden körükleyecek mi? Bunları zamanı gelince öğreneceğiz. Önceden insanlarda umut yaratacak bir kararı açıklayıp sonra geri çekmek, kararı almaktan çok daha zordur."
Almanya'da emniyet mensupları arasında ırkçı eğilimlerin araştırılmasına ilişkin tartışmalar Südwest Presse'nin yorum köşesinde yer alıyor:
"İçişleri Bakanı Horst Seehofer ırksal profilleme (Racial Profiling) taramasına engel olarak büyük bir hata yapıyor. Bilim mevcut durumu objektif ve mesafeli olarak gözler önüne serebilir. Böylece güvenlik birimleri ile toplumun parçaları arasındaki güvensizliği ortadan kaldıracak bir temel oluşturabilir. Bu nedenle polisler arasında ırkçılığa dair yapılacak bir bilimsel araştırma aynı zamanda bir takdir meselesidir."
Kaynak: Deutsche Welle Türkçe