Muzaffer Demirsoy / Demokrat Haber

“Konuşacaklarımız Var” diyerek insan hakları ve özgürlükler alanında faaliyet gösteren kişi ve kurumlar ile buluşmaya devam ediyorum. Yedinci söyleşimizde Süryani Dernekler Federasyonu Başkanı Evgil Türker sorularımı yanıtladı. Süryani tarihini, dilini, geleneklerini ve Süryanilerin kara günü Sayfo’yu konuştuk.

Bilinenin aksine Süryaniler bir dini grup değil bir halk. O nedenle Süryani halkı kimdir diye soracağım ayrıca Asuriler, Nasuriler (Nasturi), Aramiler, Keldaniler Süryani midir?

Süryaniler bir dini grup değildir doğrudur. Süryaniler tarihi geçmişleri çok eskiye dayanan bir halktır. Akadlardan başlayarak Babillerin, Asurların, Aramilerin bir devamıdır Süryaniler. Süryani kelimesi Asur isminden türemiştir. Süryaniler, Hristiyanlığı kabul eden ilk halktır. Hristiyanlaşan Aramiler, Asuriler, Babiller, Keldaniler kendilerine Süryani demeye başladılar. Günümüzde de genel olarak Süryani kavramı kullanılıyor.

“Asuriler, Keldaniler, Süryani midir?” diye sordunuz. Evet Süryanidirler. Tabii Asuri kelimesini hristiyanlıktan sonra kimse kullanmıyordu ta ki 150 yıl öncesine kadar. 150 yıl önce İngilizler Mezopotamya’ya sömürgecilik için geldiğinde Henry Layart, Ninova Sarayını buluyor, Asuri İmparatorluğuna ait birçok tarihi eseri kazıyarak çıkarıyorlar ve orada yaşayan halka siz Asurilerin torunlarısınız diyorlar ve Asuri kelimesi tekrar kullanılmaya başlanıyor. Özellikle Nasuriler kendilerine Asuri diyorlar. 451’de İstanbul’da yapılan konsüldeki “Tanrı insan mıdır, Tanrı mıdır?” tartışmalarından sonra Nestorius’u afaroz ediyorlar. Yani Nasuriler lider Nestorius’un ardıllarıdır.

Mezopotamya 2 büyük güç arasında bölünmüş bir bölgeydi. Bir kısmı Bizans’ın bir kısmı Perslerindi. Perslerin hakimiyeti altındakiler Nasturizm öğretilerini benimsedi ve onlara Doğu Süryanileri, Keldani veya Nasturi kesim denilmeye başlandı. Batı tarafında olanlara da Yakubi ya da Batı Süryanileri denilmeye başlandı. Biz bugün bunları kullanmıyoruz. Asuri, Süryani yada Keldani’yi kullanıyoruz. Sonuç olarak kim kendine ne diyorsa desin hepimizin gözünde ve herkesin gözünde biz tek bir halkız.

Süryani inancı ile ilgili genel bir bilgi verebilir misiniz?

Süryaniler hristiyandır. Birçok mezhebe ayrılmıştır. İlk bölünme 451’de Nestorius’un afaroz edilmesiyle olmuştur. Süryani katolikler de vardır, onlar Mardin merkezlidir. Halen Süryani katolik kilisesi mevcuttur ve Papaya bağlıdır. Bir de Süryani Ortodokslar var. Antakya Süryani Ortodoksluğu kilisesi ilk kurulan kilisedir. Hindistan’dan Amerika’ya kadar tüm dünyadan üyeleri vardır. Süryaniler hristiyanlıkla birlikte büyük bir manastır kültürü geliştirdiler ve hristiyanlığa bilim konusunda, felsefe konusunda, dil konusunda, tarih konusunda yani birçok konuda katkı sundular. Dönemin büyük filozofları Süryani kilisesi içinde kendini geliştirmiştir. 1800’lü yılların sonuna doğru oluşan Protestan Süryaniler de vardır. Ve bir Protestan kilisesi de mevcuttur. Tabi ana dilleri Süryanicedir ve Süryanidirler. Lübnan’daki Maruniler de Süryanidir, Suriye’deki Rum Ortodoksları da.

Dünya’da ve Türkiye’de Süryaniler anadilini okuyup yazabiliyor mu? Anadilini konuşabiliyor mu? Süryanice yok olma tehlikesiyle karşı karşıya kalan dillerden biri mi?

Dünyada Süryaniler halen anadilini konuşup yazabiliyor ancak Türkiye’de hala resmî anlamda bir okulumuz yok. Dil ve din eğitimini kiliselerden ve manastırlardan öğrenmeye çalışıyoruz. Lozan antlaşması ile Süryaniler de azınlık sayıldı ancak azınlık hakları Süryanilere kullandırtılmadı. Var olan okullarımızda kapatıldı. 1928’de İstanbul’da, Mardin’de, Adana’da var olan okullarımız da kapatıldı. 2013 yılında İstanbul’da Süryanice bir anaokulu açılmak istendi. Açamazsınız dediler. Hukuki yola başvuruldu. Yargı süreci sonunda mahkeme “Süryaniler Lozan antlaşması çerçevesinde azınlıktır ve azınlık haklarından yararlanmalıdır” dedi ve okulun açılmasına onay verdi. Açılan okul sadece bir anaokuludur. Bugün başka bir okulumuz da yok Türkiye’de. Gerçekten Süryani dili çok zayıfladı. Bu bir tehlikeyi işaret ediyor. Biz sistemli bir şekilde anaokulundan liseye kadar çocuklarımızı eğitecek okullar açamazsak gerçekten çok antik bir dil yavaş yavaş kaybolmaya yüz tutacak. Yurtdışında bazı Süryani okulları var ancak ne kadar işlevlerini yerine getiriyor o konu biraz sıkıntılı. Lübnan’da resmi anlamda bir Süryani okulu var. Suriye’de Şam’da ruhban okulu var. Ancak sistemli bir çalışma yok. Günümüzde Rojova’da Süryani eğitimi verilmeye başlandı ama bu eğitimler ne kadar verimli. Bu Süryani okullarının güçlendirilmesi ve maddi anlamda desteklenmesi gerekiyor.

Süryanilerin yüzyıllardır yaşattığı sanat Telkari, geleneksel basma işlemeciliği sanatının son temsilcisi olan Nasra Şimmes’in eserleri, Süryani Şarabı vb... Süryani kültürünü de konuşalım. Nasra Şimmes’in mirasını devralan birisi var mı?

Süryanilerin yüzyıllardır yaşattığı geleneksel sanatlar vardır. Ancak taş işlemeciliği, telkari, basmacılık, dokumacılık gibi işleri yürüten günümüzde çok kalmadı. Belki telkari üstadları hala mevcut Mardin’de ama diğer sanatlar çok kalmadı.

Nasra Şimmes geleneksel basma işletmeciliği sanatının son temsilcisi kabul ediliyor. Nasra Şimmesin mirasını devralan ve devam ettiren bir Süryani yok ancak bazı Kürt yurttaşlar turistik amaçlı eserler veriyor.

Süryani şarapları el yapımı katkısız şaraplardır. Gerçekten çok güzel yaparlar Süryaniler şarabı. Eski antik bir içeceğimizdir. Birayı da rakıyı da icat eden Süryanilerdir. Eskiden rakı da çok üretilirdi evlerimizde ama bugün uğraşılmıyor. Şarap halen yapılıyor ve piyasada da çok rağbet gören bilinen bir alkol çeşididir.

Sayfo (Seyfo) nedir? 1915’e Süryaniler nasıl bakıyor? 1915 ile ilgili büyüklerinizin bir anısı/hikayesi var mı ?

Sayfo Soykırımı en son darbeydi ve 100 yıldır Süryaniler kendilerini toparlayamadılar. Sivas’tan Malatya’ya Dersim’den Antep’e kadar, Urfa, Elazığ, Diyarbakır, Van gibi birçok yerde Süryaniler de yok edildi. O zamanlar Urfa ve Malatya Süryanilerin çok önemli merkeziydi. Kimisi sürüldü, kimisi katledildi, birçoğu da din değiştirerek kendi varlıklarını devam ettirebildi. Sayfo olayları en son nokta oldu. Süryanilere bu coğrafyada uygulanan sistemli ve ince politikalar sonucunda var olan nüfus da göç etmek zorunda kaldı. Tek tip bir ulus yaratmak ve tekçilik politikaları buna neden oldu. Soyadı Kanunu, Varlık Vergisi, 1955 olayları, Kıbrıs olayları gibi olaylar nedeniyle de Süryaniler göç etmek zorunda kaldı. Süryaniler bu coğrafyada eşit yurttaş muamelesi görmedi, sürekli yabancı gibi hissettirdiler. Ve yavaş yavaş Süryaniler göç etti. 90’lı yıllarda 60’a yakın Süryani katledildi ve bu cinayetler faili meçhul olarak kaldı. O dönemde yurtdışına Süryani göçü hızlandı.

Süryaniler Sayfo’ya bir kimlik çerçevesinden bakıyorlar ve sahipleniyorlar. Sayfo’yu unutmuyorlar. O tarihte anmalar ve etkinlikler yapıyorlar. Sayfo’nun kabul edilmesi çok önemlidir. Bu halklar bu yapılanlarla yüzleşmelidir. Osmanlı dönemi İttihat ve Terakki döneminde oldu Sayfo ancak hiç kimse atalarım dedelerim yaptı bizim suçumuz yoktur diyerek bu gerçeklikten kaçmamalı. Türkler olsun Kürt’ler olsun bu gerçeklikten kaçamaz. Bizim tek isteğimiz bu. Bu olduğunda birçok Süryani Türkiye’ye geri döner yerleşir ve var olan halklarla birlikte yaşarlar.

Ninemden Sayfo’yu duydum. Ninem o dönemde 9/10 yaşlarındaymış, birçok hikaye anlattı. Çok üstü kapalı anlatırdı. Anlatmaktan bile korkardı. Daha sonra biz çok araştırdık. O dönemden kalma ihtiyarlarla bazı röportajlar yaptık bunları derledik. Sayfo bizim için çok önemli bir kimlik, bir varlık meselesidir.

Zamanında yüzbinlerce Süryani’nin yaşadığı Turabdin diye adlandırılan bölgede o kalabalık Süryani nüfusu bugün yok. Ve bugün ABD’de İsveç’te yaşayan Süryani nüfusu, Türkiye’de yaşayan Süryani nüfusundan çok daha fazla. Şüphesiz Süryaniler kültürleriyle, geçmişleriyle, tarihleriyle bu toprakların insanları. Bu toprakların insanlarının bu topraklara geri dönmesi için bir çağrı yapmak ister misiniz?

Söyledikleriniz doğrudur. Turabdin dediğimiz bölge Diyarbakır Çınar ilçesinden başlar ve Cizre Hasankeyf’e kadar giden Mardin Midyat İdil Kerboran olmak üzere tüm o bölge Turabdin diye adlandırılır. Turabdin’in Merkezi Midyat’tır. Turabdin, ibadet edenlerin dağı anlamına gelir. Bu bölgede bazı araştırmalar yapıldı ayrıca kilise kaynaklarımız da var. 300’e yakın manastır mevcuttur, manastır dediğimiz zaman yaşayan yüzlerce rahip anlamına geliyor. Bunun yanında 2.500’e yakın kilise mevcuttur. Dünyada hristiyanlığın en çok kendini gösterdiği küçücük bir coğrafyadır Turabdin. Bu coğrafyada kilise olmayan manastır olmayan köy yok. Kürt köyünde de Arap köyünde de mutlaka Süryani kilisesi ya da manastırı istisnasız mevcuttur. Günümüzde birçok manastırı ve kiliselerimizi camiye çevirdiler ve genellikle isimlerini de ulu cami olarak adlandırıyorlar. Diyarbakır’daki ulu cami Mortoma manastırıydı. Türkiye’deki birçok Ulucami ya manastırdır yada kilisedir. Örnekleri çok.

Süryani nüfusu bugün yok denilecek kadar az Turabdin bölgesinde ve 5.000 civarında. İstanbul’da 20.000 civarı Süryani var. Amerika’da İsveç’te Almanya’da ve diğer Avrupa ülkelerinde Turabdin’den göç etmiş 300.000’den fazla Süryani vardır. Süryaniler şüphesiz bu coğrafyanın kültürüdür, bu coğrafyanın en esas en gerçek sahipleridir. Bu coğrafyada birçok medeniyet kurmuşlardır. Bu topraklara dönmelidir.

Süryanilerin bugün için sorunları nedir? Bu sorunlara çözüm önerileriniz var mı? Mevcut hükümetin sizlere bakışı nasıl?

Bugün Türkiye’deki Süryanilerin sorunları tüm halkların sorunları ile aynıdır. Demokrasi, hukuk, adalet bunlar olmazsa sorunlar baş gösterecektir. Süryaniler de Kürtlerle Türklerle aynı sorunları yaşıyor. İnsan hakları ihlalleri, düşünce özgürlüğü ihlalleri ve Kürt sorunu en önemli sorunlardır. Türkiye’de Kürt sorunu çözülmedikçe ben hukukun, özgürlüklerin, insan haklarının rayına oturacağını düşünmüyorum. Mutlaka biz barışı savunmalıyız mutlaka barış gelmelidir. Kürt sorunu demokratik olarak çözülürse hukuk da demokrasi de yavaş yavaş rayına oturur. Özgürlük ve insan hakları sorunu varsa Süryaniler bu coğrafyaya gelmez, olanlarda göç etmeye devam eder.

Mevcut hükümet 2010’a kadar düzgün şeyler yaptı ancak 2010‘dan sonra tüm Türkiye geneli sorunlar oluşmaya başladı. 2008’de Mor Gabriel Manastırı Davası ile bir kırılma oldu. Süryanilere Sayın Ecevit bir çağrı yaptı. Süryaniler ülkelerine, topraklarına dönsün biz onları en iyi şekilde karşılarız, sıkıntılarını çözmeye çalışırız dedi. Süryaniler yavaş yavaş ülkeye dönmeye başladı. 2002’de AKP hükümeti AB süreci ile birlikte bazı reformlar yaptı, biz de alkışladık bu adımları, hak ve özgürlükler konusunda doğru adımlar atıldı. Ve Süryaniler topraklarına gelmeye başladı. 2008 Mor Gabriel Manastırı Davası ile bu durdu. Mor Gabriel Manastırı Davası bir kırılma oldu. 2008’den sonra zaten Türkiye genelinde sorunlar baş göstermeye başladı. Paralel yapılar vb hükümetin de çizgisini bozdu. Tüm halklara verilen sözlerden geri dönüldü. Ne Süryaniler ne de diğer halklar bu hükümetin icraatlarından memnun değildir, nitekim seçimlerde %50’lik %60’lık muhalif kesim oluşmuştur. Söylediğim sıkıntılar diğer halkların sıkıntıları ile aynıdır. Çözüm süreci döneminde belli bir rahatlık oldu. O dönemde Süryaniler yurtdışından gelmeye başladılar. 15 Temmuz darbesi sonrası bu ziyaretler ve göçler kesilmeye başladı, geri dönüşler de azaldı. Bizim beklentimiz bir barış sürecidir. Tüm sorunlarımız Türkler Kürtler diğer halklarla aynıdır, ben öyle inanıyorum.