Halkların Demokratik Partisi (HDP) Eş Genel Başkanı Figen Yüksekdağ, Türkiye'nin 5 yıl aradan sonra Suriye'de neden politika değişikliğine gittiğini, Türkiye'nin Cerablus'a yönelik ÖSO ile birlikte başlattığı askeri müdahaleye dair Dicle Haber Ajansı'nın (DİHA) sorularını yanıtladı.

Yüksekdağ'ın açıklamalarından öne çıkanlar şöyle:

'TÜRKİYE SURİYE'DE NEDEN POLİTİK DEĞİŞİMİNE GİTTİ?'

“Türkiye'nin Suriye politikasındaki son dönem değişikliği çok hayra alamet bir değişiklik değil. Zaten hayra alamet olmadığı da kısa bire süre sonra Cerablus işgalinin geliştirilmesi ile anlaşıldı. Düne kadar 500 bin insanın katili ilan ettikleri, "Ya o gidecek ya biz gideceğiz" noktasına kadar getirdikleri Esad ile işbirliği, pazarlığa yönelmiş olmaları oldukça radikal bir değişiklik.

“Girdikleri bu değişim süreci Suriye'de savaşın dindirilmesi, çatışmaların durdurulmasını değil tam aksine daha da tırmandırılmasına hizmet ediyor. Evet, Esad hükümeti ile Kürtlere karşı bir ittifak kurmak için çaba sarf ediyorlar. Onlar şöyle tarif ediyor bunu: IŞİD'e ve Kürtlere karşı birlikte mücadele yürütelim diye tarif ediyor.

“Geçmiş süreçte de bugün geliştirdikleri operasyon ve saldırılarda da çok net görüyoruz ki IŞİD'e karşı mücadele yürüten bir Türkiye devleti yok. Tam tersiyle bütünüyle Kürtlere karşı Kürtlerin elde ettiği mevzilere, Demokratik Suriye Güçleri'nin elde ettiği mevzilere karşı işgal harekatına girişen, saldırı geliştiren bir Türkiye devleti var. O nedenle Esad, İran, Rusya ve koalisyon güçleri ile son dönemde geliştirdikleri ittifakın, ittifak da demek çok zor aslında, kendisini sürdürecek bir işbirliği olduğuna kesinlikle inanmıyorum. Aksine Kürtlerin ezilmesi amacına dayanan böyle bir işbirliği daha ağır sonuçlar ortaya çıkaracak ve bölgedeki savaşı derinleştirecektir.

'TANKLAR OBÜSLER KOBANİ'YE DOĞRULTULDU'

“Cerablus işgali ile birlikte IŞİD'den adeta anahtar teslimi kent aldılar. IŞİD ile herhangi bir çatışma yaşanmadı, mevzileri vurulmadı ama YPG mevzilerini vurdular ve vurmaya devam ediyorlar.

“Selefi yapılanmayı Cerablus'a götürüp yerleştirmeyi hedefliyorlar ve Türk ordu güçleri ile birlikte bu işgali süreklileştirmeye ve kalıcılaştırmaya çalışıyorlar. Orada kendilerince kurulmasını dayattıkları o tampon bölgeyi kurma çabası ve arayışı içerisindeler ve eşzamanlı olarak Türkiye sınırından kuşatıldı. Tanklar obüsler Kobanê'ye doğrultuldu.

“Sınırlar içerisinde hendek kazma, saldırma harekatı gerçekleştirildi ve sivil halk ile şu an TSK'nin askeri güçleri karşı karşıya gelmiş ve bu namlular sivil halka doğrultulmuş durumda.

“Bundan büyük bir saldırganlık, istikrarsızlık ve kaos alameti olamaz. Demokratik Suriye Güçleri, IŞİD'e karşı ve bölgedeki gerici cihatçı saldırgan odaklara karşı tek gerçek ve güçlü mücadeleyi yürütecek yapılanmaydı. Şimdi Türkiye devleti bu yapılanmayı ortadan kaldırmaya çalışıyor.

KÜRTLERLE SAVAŞ YENİ SORUNLARA YOL AÇAR MI?

“Eğer Kürt direniş ve savunma gücü Suriye'den çekilirse kaos ve savaş otomatik olarak Türkiye'dedir. Bunu koalisyon ve uluslararası güçlerin de bilmemesi gibi bir seçenek de bence mantıklı bir seçenek değil. Bunu bilmemeleri mümkün değil.

“Eğer Kürt güçlerine karşı yıkıcı, tasfiye edici, Kürt mevzilerini düşürmeye dönük bir saldırı geliştirilirse Kürt güçleri bunların karşısında çok güçlü bir şekilde direnecektir. Eğer Kürt güçlerine dönük bu tasfiye hareketi devam ederse Suriye'de savaş sorunu çözülmez. Tam tersine Suriye ve Türkiye'de savaş diye başka bir kavram, sorun açığa çıkar.

“O nedenle çok tehlikeli bir saldırganlık ve süreç olarak görüyorum. Ve bütün demokratik güçlerin de muhakkak bu saldırganlığa karşı tutum alması gerekir. Cerablus'un işgali, Kürt halkının topraklarının çete grupları ve Türk ordu güçleri tarafından işgal edilmesi, saldırıların bugün orada sürdürülmesi ve o işgalin kalıcılaştırılması demek bundan sonraki süreç Suriye'deki iç savaşın bir Türkiye iç savaşına dönüşmesi, giderek Avrupa ve dünyaya Kafkasya'ya kadar yayılması demektir.

“Böyle büyük bir tehlikenin Türkiye iktidarının şoven hırslarıyla açıklanması kesinlikle çok ölümcül bir hatadır. Türkiye iktidarının şoven hırsları var. Kürt düşmanı bir saplantısı var ve bu nedenle bugün Suriye'ye dönük, Kürt halkına dönük bu harekat ve saldırganlık geliştiriliyor. Ama Türkiye devletinin bu şoven saplantısı ve hırsı nedeniyle bütün bir bölgenin büyük bir bölgesel, bir savaş yangınının fitilinin ateşlenmesi ölümcül bir hatadır. Bütün demokrasi güçlerinin bu çılgınlığa, bu gözü kararmış harekata dur demesi gerekir.

TÜRKİYE, ORTADOĞU'DA ROL MÜ ALMAYA ÇALIŞIYOR?

“Türkiye hükümeti Suriye'nin yeniden düzenlemesi ve dizayn edilmesi konusunda uzun bir dönemden beri rol almaya çalışıyor.

“Türkiye'nin rol almak için en önemli şartı, orada herhangi bir Kürt iradesi ve oluşumuna, demokratik bir oluşuma izin vermemek. Koalisyon güçleri Türkiye'nin bu dayatmasını kabul ederek, Türkiye'nin Suriye'ye operasyonunda rol almasına izin verdiyse, buna göz yumduysa eğer bu çok korkunç bir anlaşma demektir ve asla kendisini sürdüremez.

“Türkiye hükümeti işgalci ve Suriye'yi ele geçirme emellerini bundan 5 yıl önce çok net bir biçimde ilan etti. Bundan 6 ay öncesine kadar da aynı politika ile hareket ediyorlardı. Bu teori ve strateji ile hareket ettiler. Şimdi uluslararası güçler bu fikre saplanmış bir Türkiye devletine güveniyorlarsa bu onların sorunudur.

“Ama Saray iktidarının Suriye politikasının temelinde bu var. Eski Osmanlı rüya ve hedefleri var. Bundan hiçbir zaman vazgeçmedi ve vazgeçmez de. Bugün de Suriye'nin geleceğinde rol almak istemeleri bütün Suriye halkı için büyük bir tehlike demektir.

“KÜRTLERİN KENDİLERİNİ SAVUNMA HAKKI DEVREYE GİRECEK”

“İkinci amacı da Suriye'de Kürt halkının iradesine, varlığına hiçbir şekilde izin vermemek. Eğer buna da uluslararası güçler onay veriyorsa bu çok daha büyük bir kaosun kapısını açıyor demektir. Şu an koalisyon ile ortak operasyon yapıyor Türkiye devleti ama vurduğu hedefler içerisinde PYD hedefleri IŞİD hedeflerinden çok daha fazla. Bu çok açık bir sorundur. Kürtlere dönük bu saldırı devam ettiği müddetçe Kürtlerin kendilerini savunma hakkı devreye girecek.

“Bu aynı zamanda Türkiye ordusunun Suriye'de aktif bir savaşa girme anlamına gelecek. Koalisyon güçleri bu zamana kadar Türkiye güçlerinin yürüttüğü bu operasyonu destekledi, ortak bir operasyon olduğunu ilan etti. Bu ilan Türkiye'deki Suriye güçlerinin çatışmalı varlığının savunulması artık uluslararası güçlerin ve başta da koalisyon güçlerinin sorumluluğundadır. Bunun unutulmaması gerekiyor.

“Bundan sonraki süreçte yaşanabilecek şeylerin sorumlusu sadece Türkiye devleti değildir, aynı zamanda Türkiye ordusunun çete güçleri ile beraber Suriye'de savaşa girmesine onay veren koalisyon güçleridir.

“Dökülecek her Kürt kanında, orada katledilecek her bir insandan, işgal edilen ele geçirilen her topraktan, vurulan sivil yerleşim yerlerinden artık Türkiye devleti ve koalisyon güçleri doğrudan sorumludur ve kimsenin bunu unutmaması gerekir. Bu çok ağır bir sorumluluktur. Bu çok tehlikeli bir eşiktir. Bu tehlikeli eşiğin geçilmesine karşı daha kararlı bir karşı tutum alınması gerektiğine inanıyorum.”