HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, partisinin Mersin İl Kongresinde konuştu.

HDP'nin AKP ile gizli görüşme yaptığı iddialarıyla ilgili konuşan Temelli, "Biz bu zihniyetle ne görüşeceğiz. Bizim bu anlayışla işimiz olmaz, biz halkımızla, kadınlarla, emekçilerle, barış ve demokrasi isteyenlerle görüşürüz. Bu savaştan beslenenlerle bizim ne işimiz olur, ne görüşmemiz olur, kendileri sabah akşam görüşüp günahını gizlemeye çalışan herkes HDP’yi perde yapıyor. Günahlarınızı HDP’nin arkasına saklayamazsınız. HDP’nin değil, bu iktidarla görüşmesi, bu iktidarı aşağı indirme gibi bir vazifesi vardır bunu da gerçekleştirecektir" dedi.

Temelli'nin açıklamalarından satır başları şöyle:

26. Dönem Parlamentosu ayıplı bir Parlamento olarak tarihe geçti, bu ayıbı temizlemek zorundayız. 26. Dönem Parlamentosu’nda dokunulmazlıklar kaldırılarak eş genel başkanlarımız ve milletvekillerimiz cezaevine konuldu. Geldik 27. Dönem’e. Dedik ki “gelin halkın temsilcileri olarak yan yana gelelim, bu ayıptan Türkiye’yi kurtaralım.” Onlar bizi dinlemek yerine yine Saray’ı dinliyorlar. Bu tekçi zihniyete boyun eğerek inisiyatif almıyorlar.

BU İKTİDAR KÜRDE DÜŞMANLIK BESLİYOR

Enis Berberoğlu özgürlüğüne kavuştu. Ama Leyla vekilimiz kavuşmadı. Tam da anlatmaya çalıştığımız zihniyet budur. Bu iktidar Kürde düşmanlıktan besleniyor. Bu iktidar bir savaş iktidarı olarak kendisini var ediyor. Savaşı sonlandırmanın yolu, halkların bir arada yaşama iradesini ortaya koymaktan geçer. HDP olarak bir iradenin sesi olduk. O da bir arada ortak vatanımızda, demokratik cumhuriyeti var etme iradesidir. Bugün de yarın da bu mücadele yoluna devam edecek. Bundan kimsenin kuşkusu olmasın.

Vekillerimiz, yoldaşlarımız cezaevinde, zulüm her yerde, göç etmek zorunda kalmış binlerce ailemiz, yıkılmış kentlerimiz söz konusu ama asla vazgeçmiyoruz, asla da vazgeçmeyeceğiz. Çünkü biz demokratik ulus iradesini ortaya koyduk. Biz demokratik cumhuriyetimizi ortak vatanımızda var edeceksek, kararlı mücadelemizle bunu hayata geçireceğiz. Hangi zulmü önümüze getirirse getirsinler, biz bundan vazgeçmeyeceğiz.

Zulmün bir adı da faşizmin bir görüntüsü de kayyumlardır. Akdeniz ilçesi Belediyesi’nde de kayyum var. Kayyum demek otoriter rejimin teşhiri demek. Halkın sahip olduğu bütün haklara kayyum atamak demek. Anadilini gasp etmek demektir. Onun sahip olduğu varlıklarına bağlı olarak yaşama iradesini gasp etmek demektir.

KAYYIMLAR HALKIN BÜTÜN HAKKINI HORTUMLUYOR

Kayyum deyince aklına ne geliyor; yolsuzluk. Biz söylediğimizde ciddiye almayanlar şimdi Sayıştay Raporları’nda bu yolsuzlukları görüyor. Kayyum, Saray’ın yereldeki aparatları, Saray’ın emri ile halkın bütün hakkını hortumluyor. Örneklerini defalarca Meclis’te sunduk, bunlara kulak kabartıp yolsuzlukla mücadele etmek yerine HDP’ye saldıran bir zihniyet var karşımızda. Şimdi buna en güçlü yanıtı verme zamanı gelmiştir. Faşizmi tarihin çöplüğüne süpürüp atacağız, bu kayyumları da bir daha geri dönmeyecek üzere süpürüp atacağız. Kayyumlardan ve faşizmden kurtulmak, bizim demokrasi, özgürlük ve barış mücadelemizdir. Bu kayyumcu zihniyet sadece 96 belediyemize değil aynı anlayışla hareket ederek bugün Kürtler nerede huzur içinde yaşıyorsa, oraya saldırmaya devam ediyor.

ÖSO çeteleri eliyle Afrin’e gittiler. Afrin’de kalan herkese zulüm uyguladılar. Orada yaşayan Ermenilerin, Süryanilerin, Türkmenlerin bile malının mülkünün üzerine kondular. Şimdi kalkmışlar Afrin zeytinini Türklere pazarlıyorlar. 50 bin ton Afrin zeytinini Türkiye’ye getirip satıyorlar. Kim el koymuş bu zeytinlere, ÖSO. Çıkıp “Zeytin Dalı Operasyonu yaptık” diyorlar ya bunun adı “Zeytin Dalı” değil, “zeytin talanı.” Talana gitmişler, halkın zeytinlerine el koymuşlar. Bugün okuyoruz, zeytinyağı üreticileri isyan etmiş, diyorlar ki “Afrin’den gelen zeytinler nedeniyle fiyatlar düşmüş.”

HDP'NİN İKTİDARLA GÖRÜŞME DEĞİL İKTİDARI AŞAĞI İNDİRME VAZİFESİ VARDIR

Bugün ülkenin içinde bulunduğu bu durumun yegane müsebbibi Erdoğan rejimidir. Bu otoriter rejim devam etsin diye haksız zenginliğine zenginlik katsın, etrafındakini beslesin diye bu savaşı sürdürüyorlar. Biz bu zihniyetle ne görüşeceğiz. Bizim bu anlayışla işimiz olmaz, biz halkımızla, kadınlarla, emekçilerle, barış ve demokrasi isteyenlerle görüşürüz. Bu savaştan beslenenlerle bizim ne işimiz olur, ne görüşmemiz olur, kendileri sabah akşam görüşüp günahını gizlemeye çalışan herkes HDP’yi perde yapıyor. Günahlarınızı HDP’nin arkasına saklayamazsınız. HDP’nin değil, bu iktidarla görüşmesi, bu iktidarı aşağı indirme gibi bir vazifesi vardır bunu da gerçekleştirecektir.

Sanıyorlar ki yaptıkları yanlarına kalacak. Yaptıklarınız yanınıza kalmayacak. Sözümüzü her söylediğimizde bu hesabı sormaya devam edeceğiz. Bunu bildikleri için HDP’ye saldırıyorlar. Biz meşru bir parti değilmişiz. Ağızlarına dolamış sürekli bunu söylüyorlar. Biz meşruiyetimizi kadınlardan, emekçilerden, gençlerden alıyoruz. Meşru olmayan şey bu iktidardır. 

Her türlü hile ile sandıkları kaçırdılar, oylara müdahale ettiler, asker ve polislerin yerlerini değiştirdiler, kalmış meşruiyet tartışması yapıyorlar. Bunun da hesabını sizden soracağız.

OYUMUZ VARLIĞIMIZDIR

Şimdi barış ve demokrasi mücadelesi verenler yan yana gelerek bunun hesabını sandıklarda bir kez daha soracaktır. Bizi korkutarak sandıktan uzak tutmaya çalışıyorlar. Geçmişte bunu başaramadılar, şimdi de başaramayacaklar. Çünkü bizim oyumuz irademizdir, varlığımızdır, geleceğimizdir, çocuğumuzdur. Hem sandığımıza, hem oyumuza hem de geleceğimize sahip çıkacağız.

Kentimizi de kendimizi de biz yönetelim. Belediyelerimize, ekonomimize sahip çıkacağız. Bugün dünyanın en büyük hallerinden biri Mersin Hali, gidin bakın, herkes kan ağlıyor. Tüccar perişan, nakliyeci perişan. Bakan çıkmış diyor ki “ithal et 2023 yılında bitecek.” O denli hayvancılığı tüketmişler ki ithalat bağımlılığı bu kadar yüksek. Daha geçen gün Parlamento’da “Sağlıkta Şiddet Yasası” adı altında bir yasa geldi. Ama o yasanın içinde KHK ile ihraç edilmiş sağlık emekçilerine yönelik bir şiddet var. Hala OHAL’ci zihniyetle ülkeyi yönetmek istiyorlar. Bir taraftan ekonomik sömürü, bir taraftan emekçilere sömürü tüm çıplaklığı ile karşımızda. 

Bu iktidarın fotoğrafı budur. Bu fotoğrafı yırtıp atmalıyız. Ancak o zaman demokrasi ve özgürlük gelir. İşte şimdi bunu yapacağız. Halkımızla birlikte tüm örgütümüz birlikte çalışacak. Bütün kapıları çalacağız. Sözümüzün ulaşmadığı kimse kalmayacak.