HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, Van'da yüz binlerce insanın katıldığı Newroz kutlamasında konuştu.

Konuşmasında yaklaşan yerel seçimlere de değinen Temelli, "HDP çaresizliğe son vermek için Türkiye halklarına seçenek sunmuştur, umut sunmuştur" ifadesini kullandı.

Temelli, şöyle konuştu:

Hepinizi saygı ve sevgiyle selamlıyorum. Newroz’unuz kutlu olsun! Newroz pîroz be! Newroz, zalime karşı zulme karşı halkların isyanıdır, direnişidir. Newroz, halkların emeği, aşı, işidir. Newroz çalışanların, emekçilerin, yoldaşlarımızın, yoksulların direnişidir. Newroz, iyiliğin kötülüğe karşı umududur.

‘NEWROZ KAWA’NIN DEMİRİ ATEŞE VURDUKÇA YARATTIĞI İNSANLIK SANATIDIR’

Newroz, zalime karşı zulme karşı halkların bayramıdır. Newroz, Demirci Kawa’nın demiri ateşe vurdukça yarattığı insanlık sanatıdır. O yüzden diyoruz ki, Newroz alanlarındayız; iyilik kazansın, halklar kazansın, barış ve demokrasi kazansın diye. Bu tekçi anlayışa karşı buradayız, Van’dayız. Kürdüyle, Türküyle tüm halklar bir aradayız.

‘HANGİ ZULÜMLE GELİRSENİZ GELİN HAFIZAMIZDAN BARIŞIN FOTOĞRAFINI SİLEMEZSİNİZ’

Kadınlar, gençler, bu ülke bugün her sabah zulme uyanıyor, şiddete uyanıyor, zalimliğe uyanıyor. Ama bu ülkenin insanlarının aklında başka bir fotoğraf da var. Hafızasında tazeliğini koruyor. Bundan tam 6 yıl önce 2013 Newroz’unda bu ülke umuda uyanıyordu, bu ülke barışa uyanıyordu. Ne yaparsanız yapın, hangi zulüm ile hangi şiddetle gelirseniz gelin, hafızamızdan o fotoğrafı asla silemezsiniz.

‘2013’TE İMRALI’DAN GELEN MEKTUPLA HALKLARIMIZ YÜZÜNÜ GÜNEŞE DÖNDÜ’

2013 Newroz’unda umuda uyandık. 2013 Newroz’unda tüm Türkiye halkları barışa uyandı, Orta Doğu halkları barışa uyandı. İmralı'dan gelen o mektup tüm Türkiye’de okunduğunda bu ülkede yaşayan tüm vatandaşlar; Kürdü, Alevisi, Türkü, Sünnisi, Ermenisi, Azerisiyle 72 millet bir araya geldi, yüzünü güneşe döndü. Selam olsun güneşin çocuklarına!

‘NE ZALİMİN ÖNÜNDE DİZ ÇÖKTÜK NE ZULME KARŞI BOYUN EĞDİK’

Asla yüzümüzü karanlığa dönmeyeceğiz, asla umudumuzu kaybetmeyeceğiz. 2013 yılından bugüne kadar barış dedik, demokrasi dedik. Tıpkı 2013 yılındaki Newroz’da bize okunan mektupta olduğu gibi. Biliyoruz, güçtür demokrasi mücadelesi. Biliyoruz, güçtür barış mücadelesi ama asla vazgeçmedik. Ne zalimin önünde diz çöktük ne zulme karşı boyun eğdik.

‘7 HAZİRAN’A TAHAMMÜL EDEMEYENLER ÇÖKTÜRME PLANLARIYLA KOCA BİR ÜLKEYİ ÇÖKERTTİLER’

Bizler umudu büyüterek, barış mücadelesini büyüterek, 2014-2015’te demokratik siyasete olan inancı büyüterek 7 Haziran seçimlerine gittik. İşte o gün Türkiye artık bir şeyler değişmeli demişti, artık bu devran böyle gitmez demişti. Tüm umudu sandıklara taşımıştık. Buna tahammül edemeyenler, daha 7 Haziran’dan önce bu halkın umuduna tuzaklar kurmuşlar, barışa tuzaklar kurmuşlar, çöktürme planları hazırlamışlar. 7 Haziran’a tahammül edemeyenler, bu ülkeye savaşı, zulmü, şiddeti dayattılar. Çöktürme planları yapanlar koca bir ülkeyi çökertti.

‘BARIŞI GETİRMEK İSTİYORSANIZ TECRİDE SON VERİN’

İşte ülkenin geldiği durum budur. İşte ülkenin sürüklendiği durum budur. Tam 4 yıl önce, 5 Nisan 2015’te mutlak tecridi başlattılar. O zaman dedik ki mutlak tecrit hukuksuzluktur. Bu, büyük hukuksuzluğun taşlarını döşer. Bunu yapmayın. Türkiye’nin sorunlarını çözmek istiyorsanız, kadim halkların beklentisi olan barışı getirmek istiyorsanız tecride son verin.

Tecrit, Kürt sorunun çözümsüzlüğüdür. Kürt sorununun çözümsüzlüğü demek, bu ülkede hiçbir sorunun çözüme kavuşamaması demektir.

‘4 YILDIR HER YER TECRİTLEŞTİ’

Savaşta ısrar edenler, ülkeye her gün yeni bir hukuksuzluğu, ülkeye her gün yeni bir adaletsizliği dayattılar. O günden bugüne, tam 4 yıldır ülke hukuksuzluğa, adaletsizliğe sürüklendi. Her yer tecritleşti. O yüzden diyoruz ki Sayın Öcalan üzerindeki mutlak tecride son verin. Bu tecrit bitmeden, hiçbir yerde adaleti tesis edemezsiniz. Edemiyorlar da. Adaletsizlik her yerde. Bu adaletsizliğe karşı şimdi hepimiz Newroz meydanlarında, bulunduğumuz her yerde sesimizi yükselterek, itirazımızı yükselterek isyan ediyoruz, kabul etmiyoruz.

‘UNUTMUYORUZ, HAFIZAMIZI SİLEMEYECEKLER’

7 Haziran 2015’ten bugüne kadar Türkiye halklarına dayatılan savaşı, şiddeti kabul etmiyoruz. Suruç Katliamı’nı, 10 Ekim Ankara Katliamı’nı unutmuyoruz! Cizre’yi, Sur’u unutmuyoruz. Yıkılan kentlerimizi, kaybettiğimiz arkadaşlarımızı, yoldaşlarımızı unutmuyoruz. Bu zulmü, bu şiddeti unutmuyoruz. O kentlerde, yerinden, yurdundan edilmiş insanlarımızı unutmuyoruz. Asla ama asla unutmuyoruz, unutmayacağız! Çünkü bu adaletsizliği, bu şiddeti dayatanlar, bu ülkeye bu zulmü yapanlar sandılar ki bu hafızayı silebilecekler. Silemeyecekler!

‘ANAYASAYI İHLAL ETTİLER, HUKUK DEVLETİNE DAİR NE VARSA YOK ETTİLER’

Biz hakikatin sesi olarak, HDP olarak her yerde bu sesi yükselteceğiz. Asla unutmayacağız. Hesap soracağız hesap! Hesap sorulmasın diye, suçları gizlensin diye akla hayale gelmeyecek her türlü yönteme başvurdular. Anayasayı, yasaları ihlal ettiler, hukuk devletine dair ne varsa yok saydılar. Böyle bir akıl ile ülke darbe mekaniğine teslim oldu.

15 Temmuz kalkışması işte bu ülkenin darbe mekanizmasına teslim olmasının sonucudur. Sayın Öcalan uyardı, “Demokratik siyasetin yolunu tıkarsanız, darbe mekaniği çalışır” dedi. Ve çalıştı da. Öcalan uyarmıştı, söylemişti.

‘OHAL’E SIĞINARAK BU ÜLKEDE HUKUKU YOK ETTİLER’

Şimdi diyorlar ki FETÖ’cü darbeyi engelledik. FETÖ’cü darbeyi önlediyseniz, bu FETÖ’cü savcıların iddianameleriyle arkadaşlarımız neden yargılanıyor? Neden bizim arkadaşlarımız hala cezaevlerinde tutsak? Bunların zerre kadar inandırıcılıkları kalmadı. Kalmadığı için de 20 Temmuz 2016'da “OHAL Darbesi”ni yaptılar. Sonra o OHAL hukukuna sığınarak, sözde hukuk diyerek, bu ülkede hukuku yok ettiler. Halkın iradesini yok sayarak belediyelerimize kayyım atadılar.

‘KAYYIMLARINIZI ÇÖPLERİYLE, YOLSUZLUKLARIYLA BİRLİKTE SÜPÜRÜP ATACAĞIZ’

Biz de diyoruz ki işte bu meydanlardan tüm halkımıza: Türkiye halklarına söz veriyoruz, bu ülkeyi bu utançtan kurtacağız. Sizin kayyımlarınızı 31 Mart’ta süpürüp atacağız. Kırıntıları bile kalmayacak. Çöpleriyle, çamurlarıyla, yolsuzluklarıyla, hırsızlıklarıyla, irade gasplarıyla, tümünü süpürüp atacağız. Süpürgeler hazır mı?

‘BİZE DEFOLUN GİDİN DİYENLER, 31 MART’TAN SONRA KAYYIMLARINI DA ALIP GİDECEK’

Bu ülkeyi bu zalimlikten, bu zulümden ancak ve ancak bu onurlu ve erdemli halk kurtarır. Bunu bildiği için de iktidarı devam etsin bu otoriter rejimde yol alsın diye bu onurlu halka, bu erdemli halka, Kürt halkına, "Defolun gidin!" diyor. Biz de ona diyoruz ki, "Hiçbir yere gitmiyoruz, burası bizim vatanımız burası bizim yurdumuz. 31 Mart'ta sandığa gidiyoruz". Bütün oylarımızla siyasi irademize geleceğimize, onurumuza sahip çıkıyoruz. 31 Mart’tan sonra bize defol diyenler gidiyor. İktidardan gidiyorlar ve kayyımlarını da alarak gidiyorlar.

‘ARKADAŞLARIMIZA SÖZ VERİYORUZ; BARIŞ SEVDAMIZDAN ASLA VAZGEÇMEYECEĞİZ’

Demokratik siyaseti içine sindirememiş olanlar, kayyım atamakla kalmadılar, belediye eşbaşkanlarımızı tutukladılar. Hiçbir suçları olmayan Bekir Kaya, Gültan Kışanak gibi arkadaşlarımızı cezaevine attılar. Bir tek suçları yoktu, bir tek delil yok ellerinde. Bizim tek bir suçumuz yok. Bununla da yetinmediler, demokratik siyaseti tasfiye etmek için yoldaşlarımızı tutsak etiler. Figen Yüksekdağ'ı, Selahattin Demirtaş'ı, Sebahat Tuncel’i, Selma Irmak’ı, İdris Baluken’i, Gültan Kışanak’ı, Burcu Çelik’i, Abdullah Zeydan’ı, onlarca arkadaşımızı hepsini tutsak ettiler. Hiçbirinin bir tek suçu yok. Hepsinin sevdaları var, barış ve demokrasi sevdaları var. Biz de buradan onlara söz verelim asla bu sevdadan vazgeçmeyeceğiz!

‘CUMHURBAŞKANLIĞI HÜKÜMET SİSTEMİ HALKLARIN İRADESİ İLE UYUŞMAZ’

Bu karanlığın altında insanlara akıllarında olan o otoriter rejimi o baskı rejimini dayattılar. Hileyle şaibeyle bir anayasa referandumu yapıp, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi diye bir şeyi bu topluma dayattılar. 24 Haziran’da Cumhur İttifakı ile bu sistem hayata geçti. Ama bu sistem yürümüyor. Söylemiştik: Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi uydurma bir sistemdir, demokratik siyasete aykırıdır. Bu ülkenin tarihi, kültürü ile uyuşmaz. Bu ülkede bir arada yaşayan halkların iradesi ile uyuşmaz. Öyle de oldu. Uyuşmadı.

‘HDP ÇARESİZLİĞE DUR DEMEK İÇİN TÜRKİYE HALKLARINA SEÇENEK SUNMUŞTUR’

24 Haziran’dan bugüne bu ülke ızdırap altında. Bu ülke yolunu aramaktadır, bu ülke çaresizdir. Ama HDP bu çaresizliğe son vermek, bu gidişata dur demek için Türkiye halklarına bir seçenek var etmiştir bir yol göstermiştir. Çünkü Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi olmuyor. Olmadığı bugün cumhurbaşkanından belli. Bakın bir ülkenin cumhurbaşkanı bütün halkları kucaklar, bütün vatandaşları kucaklar. Ayrımcılık yapmaz, nefret söylemine başvurmaz, insanları ötekileştirmez.

‘BEN TÜRKİYELİYİM, SENİN AKLIN BUNLARA ERMEZ’

Ama bugün bu ülkenin cumhurbaşkanı bizi kovuyor, bize terörist diyor. Beni size şikayet ediyor. Diyor ki "Kürt bile değil!" Ben de diyorum ki Ez Kurdim, Tirkim, Türkiyeliyim! Bu halkı anlamamış, HDP'yi anlamamış. Kendi ülkesinin sosyolojisinden bihaber. Biz bir aradayız, bir arada var olduk, bir arada var ettik, birlikte ürettik, birlikte paylaştık. Acıyı bal eyledik acılarımızla akraba olduk. Sen kimi kimden ayırıyorsun? Benim bir yanım Urfa, bir yanım Tekirdağ. O yüzden ben Türkiyeliyim. Senin aklın bunlara ermez!

‘3-5 BELEDİYE İÇİN TÜRKİYE HALKLARINA ZULMEDİYOR’

Zulmü, şiddeti dayatarak ayrımcılıkla iktidarları yürüyecek sanıyorlar. 3-5 belediye için Türkiye halklarına kötülük yapıyorlar. Cumhurbaşkanı, cumhurbaşkanlığı makamına geri dönsün. Ama yok "Ben parti başkanlığı yapacağım" diyorsan buyur gel, parti başkanlığı yap. Şimdi biz laf söylediğimiz de diyor ki, "Cumhurbaşkanına hakaret edemezsin". Ee sen parti başkanı olarak konuşuyorsun. İşte bu sistem, bu yerel yönetim seçimlerinde kendisini teşhir etti. Bu sistemin yürümeyeceğini hep beraber anladık; o da anladı. Anladığı için her yere taşımalı miting ile seçmen taşıyor.

‘YALAN SİYASETİYLE HAKİKATİN SESİNİ SUSTURACAĞINI SANIYOR’

Gördünüz Şırnak’ı teşhir etik. Olmaz dedik. Bizi dinleyeceğine, bize saldırmaya devam ediyor. Yalan mitingleriyle, yalan siyasetiyle, yalan medyasıyla hakikatin sesini susturacağını sanıyor. Bu ses susar mı? Susmaz. O yüzden de Leyla Güven susmuyor. Leyla kî ye? Leyla jin e, Leyla jiyan e, Leyla azadî ye Leyla Newroz e.

‘TECRİT DEVAM ETTİĞİ SÜRECE HİÇ KİMSE O ÖZLEMİNİ DUYDUĞU ADALETE KAVUŞAMAZ’

Bu hukuksuzluk, bu adaletsizlik bitsin diye Leyla Güven, Tayip Temel, Murat Sarısaç, Dersim Dağ direniyor. Selam olsun yoldaşlarımıza! Cezaevlerinde binlerce tutsak direniyor, direnmeye devam ediyor.

Newroz ruhuyla, Newroz aşkıyla direniyor. Strazburg’da, Hewler’de arkadaşlarımız, Nasır Yağız direniyor. Galler’de, Toronto’da, dünyanın her yerinde arkadaşlarımız direniyor. Kandıra’da Sebahat Tuncel, Selma Irmak direniyor. Hepsi birer Kawa’dır, hepsine selam olsun! Direniyorlar; adalet için, barış için, demokrasi için direniyorlar. Biliyorlar ki, bu tecrit devam ettiği sürece hiç kimse o özlemini duyduğu barışa, demokrasiye, adalete kavuşamaz. O yüzden de her yerde onların sesine ses, mücadelesine mücadele katılmalıyız.

Bugün bu Newroz alanından bir kez daha Adalet Bakanı’na sesleniyoruz: Hukukun gereği ne ise, yasanın emrettiği ne ise onu yerine getirin. Bir an önce Sayın Öcalan, İmralı’da avukatları ve ailesiyle düzenli olarak görüşebilsin.

‘ARTIK GİDİYORSUNUZ, EDEBİNİZLE GİDİN’

Bakın göreceksiniz, seçimle geldiniz, seçimle gideceksiniz. Bu halka hiçbir şey dayatmayın, bu halkı tecrit etmeyin. Bu halk cesurdur, cesaretlidir ve tüm Türkiye halklarına bu cesareti bulaştırmıştır. Artık gidiyorsunuz, edebinizle gidin. Artık bu halka daha fazla zulmetmeyin. İfade özgürlüğünü, basın özgürlüğünü yok sayarak, yalanlarınızla bir yalan dünya yaratmaya çalışmayın. Şimdi HDP zamanı, şimdi bizim zamanımız. Barış zamanı, demokrasi zamanı. Onu da hep birlikte, her yerde biz var edeceğiz. Kentlerimizi biz yöneteceğiz. Doğduğumuz yerde doymak için üreten yöneten de biz olacağız.

‘BEKA SORUNU YOK İŞSİZLİK SORUNU VAR’

Beka sorunu var diyorlar. Akıllarınca insanların demokrasi ve barış mücadelesini durduracaklar. Beka sorunu var mı? Yok. Ama bu ülkenin işsizlik, yoksulluk sorunu var. Bu ülkenin geçim sıkıntısı var. Aşı yok, işi yok. Elinden her türlü hakkı alınmış, her şeyi yasaklanmış, ormanları yakılmış, yaylaları yasaklanmış, ekilebilir arazileri ekilemez hale gelmiş. Esnaf zorda, çiftçi zorda, ama iki ortak çıkmış beka sorunu var diyorlar.

‘TÜRKİYE HALKLARI HAKİKAT İÇİN ÜLKEYE VE HDP’YE SAHİP ÇIKACAK’

Sinevizyonlarda, sabah akşam bizi göstererek, bizi suçlayarak, Türkiye halklarını ve emekçilerini yanıltmaya çalışıyorlar. Ama Türkiye halkları, emekçiler, kadınlar yanılmayacak. Hakkı için, hakikat için ülkeye sahip çıkacak, HDP'ye sahip çıkacak. Saray’ın zulmüne karşı, halkın iktidarı! Saray kendi iktidarı, kendi refahı ve huzuru için bütün ülkeyi bir ateş çemberine sürüklüyor. Bir zulüm çemberine sürüklüyor. Büyük bir çöküntü yaşayan bu ekonomiye rağmen hala haksızlık, hukuksuzluk peşindeler. Hala halkın hakkını gasp etme peşindeler. Buna izin verecek miyiz? O yüzden diyoruz ki; yerellerde iktidara geleceğiz.

‘BİZİM MERMİYLE İŞİMİZ YOK, BARIŞ İSTİYORUZ’

Büyük bir değişimi, dönüşümü hep birlikte başlatacağız. Birlikte üreteceğiz. Katılımcı bütçe yapacağız. Bütçe hakkımıza sahip çıkacağız. Sahip çıkacağız ki bu hakkı gasp edenler bize ait olanı, yandaş müteahhitlerine peşkeş çekmesin. Bütçemize, hakkımıza sahip çıkacağız. Bize mermi kaç para diye sormasınlar. Bizim mermiyle, silahla- savaşla işimiz yok! Biz barış istiyoruz, aş istiyoruz, iş istiyoruz. Barışı da, aşı da, işi de biz var edeceğiz. Hakkımız olanı, hakça, adaletçe paylaşacağız. Bu yüzden HDP seçenektir. Bu yüzden HDP, Türkiye halklarının umududur.

‘31 MART’A KADAR BU NEWROZ AŞKI VE ATEŞİYLE ÇALIŞACAĞIZ’

Şimdi umudu büyütme zamanı. 31 Mart’a kadar bu Newroz aşkı ve ateşiyle 7/24 çalışacağız; sandıklarımıza sahip çıkacağız, müşahit olacağız. Hakikatin sesini her yere ulaştıracağız. Nerede bir Vanlı varsa, 31 Mart’ta Van’da olacak, oyunu kullanacak.

Ben gelemiyorum diyen il, ilçe teşkilatına gitsin; beraber gideceğiz. Evimize, köyümüze döneceğiz, oyumuzu kullanacağız. Bir oy çok şey değiştirir, unutmayın arkadaşlarım. Bir oy bile ziyan etmeyeceğiz. Bütün bu kayyımları süpürüp atacağız, iktidara geleceğiz. Çok daha fazlasında iktidara geleceğiz. Muş’ta, Bingöl’de, Kars’ta iktidara geleceğiz.

‘MÜHRÜNÜZÜ BARIŞA, DEMOKRASİYE BASACAKSINIZ’

Nerede bir HDP logosu görüyorsanız, HDP’nin ağacını görüyorsanız, o bereketli topraklarda büyümüş halkların ağacını görüyorsanız, mührünüzü oraya basacaksınız. Barışa basacaksınız, demokrasiye basacaksınız, umuda basacaksınız. Eğer HDP logosu yoksa, umutsuzluğa kapılmayın. Orada da HDP vardır. Orada HDP demokrasi gücü olmuştur. Halkları buluşturmuştur, demokrasi güçlerini buluşturmuştur. Orada da bu AKP-MHP bloğunun karşısında kim varsa tercihini ondan yana kullanacak ki demokrasi, barış kazansın. İşte, güç budur. İşte, seçenek budur. İşte, Türkiye’nin tıkanmış barış ve demokrasi yolunu açmak budur.

‘UMUDUNUZU YALNIZ BIRAKMAYIN, UMUDUNUZLA YÜRÜYÜN’

Bunu hep birlikte aşacağız inanıyorum, biliyorum, hissediyorum. Gücün burada olduğunu görüyorum. Selam olsun o güce, selam olsun bu halka. Bu onurlu bu erdemli halkın önünde bir kez daha eğiliyorum. İyi ki varsınız, iyi ki bu topraklardasınız ve sizler Ortadoğu halklarının Türkiye halklarının umudusunuz. Umudunuzu yalnız bırakmayın, umudunuzla yürüyün. Hepinizin yolu açık olsun. Van Ya Me ye!