Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nde revizyon tartışmalarını değerlendiren HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, sistemin birinci yılında ‘revizyon, rehabilite, MR çekme’ gibi sözcüklerin AK Parti tarafından da dillendirilmesinin aslında bir sorunu işaret ettiğini, sistemin çalışmadığını gösterdiğini söyledi.

HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, TBMM’de bir grup gazetecinin sorularını yanıtladı.

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'nin bir yılını değerlendiren Temelli, Meclis’in yargı reformuna ilişkin düzenlemeleri gerçekleştirmeden tatile girecek olmasını da eleştirdi.

'MECLİS YARGI REFORMU KONUSUNDA ADIM ATMALIYDI'

Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’nde Meclis’in etkin ve verimli çalışamadığını, böyle bir sistemle kuvvetler ayrığının, yasama faaliyetlerinin etkin yürütülmesini beklemenin de zaten hayal olduğunu kaydeden Temelli bu sistemin aslında bir sistem değil ‘sistemsizlik’ olduğunu savundu. Temelli, şöyle konuştu:

“Bu bir yılı böyle değerlendirdiğimizde Meclis çalışmalarından beklediğimiz sonuçları alamadık.  Mesela Yargı Reformu Strateji Belgesi denen bir şey ortaya konuldu. Cumhurbaşkanı bunu sundu. ‘Adalet ve Kalkınma Partisi’nin uzun süre üzerinde çalıştığı bir şey’ denildi. Fakat  bu konuda Meclisin işlevsiz kaldığını gördük. Oysa yargı reformu dediğimiz meselede Meclis adım atmalıydı. Meclis’teki bütün partiler bir araya gelmeliydi. Türkiye’nin en önemli sorunu yargıysa eğer bu konuda inisiyatif Meclis’te olmalıydı. Türkiye toplumunun, Türkiye’deki bütün kesimler aslında yine bu konu özelinde bakarsak yargı reformunu bekliyor. Meclis bu yargı reformu konusunda bir adım atmadan tatile giriyor. Türkiye toplumunun beklediği hiçbir derde derman olamadan bir yılı geride bıraktık. Bunun en temel sebebi de Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi'dir.”

'SAMİMİ GÖRMÜYORUM, MUHALEFETE DAHA FAZLA SORUMLULUK DÜŞÜYOR'

Cumhurbaşkanı Hükümet Sistemi’nde bir yıllık uygulama sonuçları dikkate alınarak bazı değişiklikler yapılması gündemde. Sezai Temelli, bu konuda  iktidar cephesinden yapılan açıklamaları, “Revizyon, rehabilite sözcükleri kullanıldı,  ‘MR çekilecek’ denildi, ‘diğer partilerle görüşeceğiz’ denildi. Bunların hepsi bize şunu gösteriyor. Demek ki sistem çalışmıyor. Birinci yılında bunun iktidar tarafından da AKP tarafından da dillendirilmesi aslında bize bir şeyi işaret ediyor. Bir sorun var” sözleriyle değerlendirdi.

Bu sorunun bu sistemsizlik haliyle aşılabileceğine inanmadıklarını vurgulayan Temelli, Türkiye’nin yeni bir anayasaya ihtiyacı olduğunu, Türkiye’nin bütün sorunlarının çözümü için atılacak ilk adımın bir anayasa zemininde buluşmak olduğunu söyledi. Temelli, “Bu başarılmalıdır. Yoksa mevcut yapının MR’ını çekerek, mevcut yapı üzerine tıbbi alandan çözümler arayarak bir şey üretmeniz mümkün değil. Üretilemiyor da zaten. Ben samimi görmüyorum bu revizyon konusunda ki tartışmaları.  Dolayısıyla bu anlamda muhalefete çok daha fazla sorumluluk düşüyor. Muhalefet bu konuda Türkiye’nin gerçek ihtiyacını, beklentilerini daha fazla dillendirip, bunun siyasetini yürütmelidir” diye konuştu.

'GERİDE BIRAKTIĞMIIZ 4 YIL GİBİ ÖNÜMÜZDEKİ 4 YIL AYNI HATTA YÜRÜMEYECEK, DEĞİŞECEK'

HDP Eş Başkanı Sezai Temelli, erken seçim ve yeni siyasi oluşumlara ilişkin soruları da yanıtladı. HDP olarak belirledikleri seçim stratejisinin AK Parti-MHP ittifakını gerilettiğini ifade eden Temelli, seçim meydanlarında ‘Bu 4 yıl böyle geldi ama önümüzdeki 4 yıl böyle gitmeyecek’ dediklerini hatırlattı. Temelli, “Ve hemen iktidar telaşla hep şunu söyledi: 4 yıl daha iktidardayız, seçimler 2023’te olacak. Seçimler 2023’te mi olur 2022’de mi olur bugünden bunu kestiremeyiz. Ama şu artık çok net: geride bıraktığımız 4 yıl gibi önümüzdeki 4 yıl aynı hatta yürümeyecek, değişecek” dedi. İktidardan gelen reflekslerin de bunu gösterdiğini ifade eden Temelli, “Biz 31 Mart’ta bu sisteme müdahale ederek aslında kral çıplak dedik. Şimdi herkes öyle ya da böyle siyasetin hangi yelpazesinde yer alırsa alsın, bu sistem üzerinden konuşmaya başladı. Bu şu demek: Bu böyle gitmeyecek” diye konuştu.

'YENİ PARTİ ARAYIŞLARI DA TÜRKİYE’DEKİ DEMOKRASİYE DAİR BİR MESELE'

Sezai Temelli, “Size göre yeni parti oluşumları da bunun böyle gitmeyeceğinin bir sonucu mu?” sorusuna da, “Tam da bu konuya dair bir mesele. Şöyle düşünün 31 Mart’ta biz bu etkiyi yaratmasaydık ve AKP-MHP bloku büyük şehirlerin hepsini alsaydı ki biz olmasaydık alıyordu, biz bütün büyük şehirlerde adaylar çıkarsaydık, sonuçlar tüm büyük şehirlerde böyle olmasaydı, bugün bu tartışmalar olur muydu? Olmazdı. Yeni parti dahil hiçbir konu olamazdı. Eninde sonunda bizim müdahalemizle siyaset yeniden şekilleniyor, şekillenmek zorundadır. Bu partilerin kurulması ne derece mümkün olacak ya da nasıl olacağına dair  bugünden bir şey kestiremiyoruz. Ama tartışıldı. Sadece AKP içinden değil. Diğer partilerinde büyük olasılıkla içinde tartışmalar başlamıştır. Çünkü Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemine göre kendini konumlandırmış, muhalefetini ya da iktidarını ona göre biçimlendirmiş bütün yapılar şimdi yeni duruma göre kendisini gözden geçirecektir” yanıtını verdi.  Yeni siyasi parti arayışlarının da aslında Türkiye’deki demokrasiye dair bir mesele olduğunun altını çizen Temelli, “Yani Türkiye’nin demokrasi zemininden uzaklaştığı bir yerde aslında tam da kendi iç dünyalarında AKP’nin iç dünyasındaki tartışmalar sonucu ortaya çıkmış bir durumdur” dedi.

'ÖCALAN’IN YAKLAŞIMI PARTİ İÇİNDE KIRILMALARA YOL AÇMAZ'

HDP Eş Başkanı Temelli, bir soru üzerine de 23 Haziran İstanbul seçiminden sonra Abdullah Öcalan ile avukatları arasında izin verilmediği için bir görüşme olmadığını ifade ederek, “Tecrit halinin bir şekilde devam ettiğini söyleyebiliriz” dedi. Öcalan’dan gelen mektupların titizlikle okunduğunu da vurgulayan Temelli, “Öcalan’ın politik, ideolojik, felsefik bir dili, üslubu, yöntemi var. Bu yönteme hakim olarak okumak gerekiyor. Bu anlamı ile son 4 mektubunu bütünlüklü olarak ele aldığımızda aslında önemli bir açılım tekrar Türkiye’nin önüne koyuyor. Gelen mektupların Türkiye halkları, toplumu ile buluşmasını önemsiyoruz. Görüşmeler devam etmeli. Görüşmeler sadece avukatları ile de sınırlı olmamalı. Gazeteciler de, toplumun çeşitli kesimleri de gidip görüşmeli” diye konuştu.

Öcalan’ın mektupları ya da yaklaşımlarının parti içinde kırılmalara yol açmayacağını ifade eden Temelli, “Parti içinde bir kırılmaya yol açması mümkün değil. Bugüne kadar bundan dolayı bir kırılmayı bırakın çatlak bile görmedim. Bazen şöyle şeyler duyuyor, eğleniyoruz. Mesela Öcalan-Demirtaş tartışmaları... Buna en güzel yanıtı yine çıkıyor Demirtaş veriyor. Böyle bir şeyin olmasının mümkün olmayacağını kendisi açıklıyor. Buradaki zahmet böyle açıklamalar yapmak zorunda kalıyoruz” dedi.

'KAYYIM ATAMIYORLAR AMA KAYYIM ZİHNİYETİ DEVAM EDİYOR'

Bazı HDP’li belediye başkan ve belediye meclis üyeleri hakkında başlatılan soruşturmaları da değerlendiren Sezai Temelli, “Kayyım süreci yaşanmayacak artık ama şöyle şeyler yaşanabilir. Bunun ilk örneği Tatvan’da yaşandı. Tatvan’da belediye meclis üyeleri hakkında yanılmıyorsam 17 Nisan’da valilik soruşturma açtı. Vali arkadaşlarımızı görevden aldı. Böylece Meclis’teki çoğunluk AKP’ye geçti. Zihniyet bu. Kayyım atamıyorlar, ama kayyım zihniyeti devam ediyor” diye konuştu.

'CUMHURBAŞKANI KENDİSİNİ MAHALLEDEKİ KOMŞULAR İÇERESİNDE SANIYOR'

Türkiye’nin izlediği dış politikayı da eleştiren HDP Eş Başkanı Temelli, “Cumhurbaşkanı kendisini mahalledeki komşular içerisinde sanıyor. Dış politikayı da böyle anlıyor. Yani mahallede iyi komşu, kötü komşu gibi. Öyle bir dış politika olmaz. Türkiye’nin bir dış politikası yok. Dış politika olmadığı için savaş politikalarıyla dış politika sürdürülmeye çalışılıyor. Savaş politikalarının aracı da tabi silahlanma. Rusya’dan S-400 ABD’den F-35 alacağız ve sürekli savaş politikaları dile getirerek aslında bir yönetememe halini bir stand by durumunda muhafaza edeceğiz. Türkiye’nin içinde yaşadığı durum bu.  Aslında yönetemiyor” dedi. Temelli, şöyle devam etti:

'TÜRKİYE’NİN S-400’E İHTİYACI YOK'

“Şunu hemen söyleyebiliriz, Türkiye’nin S-400’e ihtiyacı yok ısrarla söylüyoruz, ısrarla bize Türkiye’nin ciddi güvenlik problemi olduğu söyleniyor. Türkiye’nin ciddi bir güvenlik problemi varsa eğer bunu Meclis’e getirsinler tartışalım, nereden kaynaklanıyor, bu güvenlik problemi nedir, Türkiye bir saldırı altında mı? S-400’lere neden ihtiyaç duyarsınız? Yani S-400’lere ihtiyaç duyacağımız bir aşamaya sürüklendiysek nasıl sürüklendik, tehdit nereden geliyor, bu tehdidin kaynağı nedir bilmiyoruz. Ama afaki olarak deniyor ki, tehdit var S-400 ihtiyacımız var. Fakat S-400’lerin gelmesi, yerleştirilmesi, üzerinde konuşulan şeylere baktığınız da aslında güvenlikten daha çok biraz önce bahsettiğim dış politikasızlığı ikame eden bir savaş aklının hakim olduğunu görüyoruz.

'NEREDEYSE KARDAK GÜNLERİNE GERİ DÖNME ARİFESİNDEYİZ'

Aynı şeyi Doğu Akdeniz’de görüyorsunuz. Yani bizim AB ile Yunanistan ile birlikte Kıbrıs’ta orta çözümler üretebileceğimiz barış politikaları vaat edebileceğimiz yerde neredeyse Kardak günlerine geri dönme arifesindeyiz. Böyle bir zihniyetten kurtulmamız lazım. Türkiye hem içeride hem dışarıda barışı vaat edebilecek politikalara sahip olmalıdır. Çünkü siyaset dediğiniz zaten barış ikliminin bir sonucudur. Ortada barış yoksa savaş varsa ortada bir siyasetsizlik vardır. Türkiye içeride ve dışarıda bu siyasetsizliğini ancak mermiyle, topla, tüfekle S-400’le kapatmaya çalışıyor. “