HDP Eş Genel Başkanı Sezai Temelli, Diyarbakır’da gündeme ilişkin basın toplantısı düzenledi.

Basın toplantısında Temelli, dörtlü zirveyi değerlendirdi.

Temelli,"Dörtlü zirvede Suriye halklarının iradesi yok sayılmıştır" dedi.

Temelli'nin açıklamalarından satır başları şöyle:

Ortadoğu’nun krizi Ortadoğu ile sınırlı değil, küresel bir kriz. Küresel, siyasi bir kriz ve bu krizin odağında bugün Suriye var. Suriye meselesine dair ortaya koyabileceğimiz çözümle, hem Suriye’ye hem Ortadoğu’ya hem de ülkemize barış ve demokrasi konusunda önemli gelişmeler sağlayacaktır. Bugün burada konferansımızdaki tartışmalar bu anlamıyla büyük önem taşıyor.

Yarın 29 Ekim, Cumhuriyetin 95’inci yıl dönümü. 95 yıllık tarihe baktığımızda Cumhuriyetin demokratikleşememesi sorunu Türkiye’nin birinci sorunu. Demokratik bir Cumhuriyeti hala var edememişiz. Bırakın var etmeyi, Türkiye’nin gelmiş olduğu noktaya baktığımızda demokratik kurumların tasfiye edildiğini, giderek otoriterleşen bir rejime doğru Türkiye’nin sürüklendiğini görüyoruz. Ortadoğu krizi ile Türkiye’nin içine sürüklendiği durumun paralelliğine de dikkat çekmek istiyorum.

Bir yanı ile Ortadoğu’daki kriz, bir yanıyla Türkiye’de rejim krizi, Türkiye ve Ortadoğu halklarına hiçbir şey vaat etmiyor. İçinde bulunduğumuz süreç, krizi derinleştiriyor, Türkiye’yi çözümsüzlüğe doğru sürüklüyor.

Bizler eğer Türkiye’de demokratik siyaset mücadelesini yükseltebilirsek, bu otoriter baskıcı rejimi demokratik bir sürece evriltebilirsek, inanıyorum sadece Türkiye’nin sorunlarını çözmekle kalmayacağız, aynı zamanda Ortadoğu’ya refah, huzur ve demokratik anlamda da barışçıl anlamda da bir çözüm getirebileceğiz. Oysa bugün iktidara baktığımızda bırakın böyle bir niyeti olmasını, kendi otoriter rejimini devam ettirebilmek için savaştan, kendi otoriter rejimini devam ettirebilmek için hala çarpık bir iktisadi anlayıştan beslendiğini görüyoruz.

SURİYE HALKININ İRADESİ YOK SAYILMŞTIR
 
Dün İstanbul’da gerçekleşen dörtlü zirve Ortadoğu’ya yönelik çözümler konusunda hala iktidarın çarpık bir anlayışla konuya yaklaştığını bir kez daha göstermiştir. Suriye savaşının başladığı günden bugüne, Suriye’de çözümün ancak Suriye halklarının iradesi ile var olabileceğine vurgu yaptık. Oysa karşımıza sürekli olarak Suriye halklarının iradesini yok sayan bir anlayış çıktı, dünkü dörtlü zirveyi de bu anlamı ile değerlendiriyoruz.

Daha önce bir üçlü zirve vardı hatırlarsanız, İran Rusya ve Türkiye bir araya gelmişti, aktörler değişmiş, İran çıkmış, yerine Almanya ile Fransa masaya oturmuş ama masada Suriyeliler yok, masada Suriye’nin geleceğine karar verecek olan siyasi irade yok. Suriye halklarına rağmen çözüm arayan bir anlayış var. Orada zikredilen, askeri çözümlerle yol alınamayacağı, görüşmeler ve barışçıl çözümlerle yol alınabileceği şeklinde. Söylem bizim söylediğimiz şeyin tekrarı, ama eksiktir. Barışçıl çözümler istiyorsak bu sürecin içinde Suriye halkları olmalıdır. Suriye halklarının IŞİD çetelerine karşı mücadele vermiş iradesi orada olmalıdır.

Türkiye bu konuda geçmişte bu çetelerle yan yana geldiği bariz bir gerçeklik olarak karşımıza çıktı. İdlib’de yaşanan sürece baktığımızda hala bu silahlı grupların buradan nasıl tasfiye edileceği, bu silahlı grupların uluslararası mahkemelerde yargılanıp yargılanmayacağı muğlak. Bu muallaklık ortadan kalkmadan, sadece askeri çözümlerle değil, görüşmelerle bu sürecin çözülebileceğini dile getirmek zaman kazanmaya yönelik hamleden başka bir şey ifade etmiyor. 

Biz bu konuda tüm dünya kamuoyunu, Birleşmiş Milletler’i ve Suriye halklarını barışçıl çözüm anlamında iradesini ortaya koymaya bu tür masalarla değil bizzat halkların iradesiyle çözümün aranması gerektiğine inanıyoruz. Evet Suriye’de demokratik bir anayasaya ihtiyaç vardır. Suriye halklarının bir ortak çözüme ihtiyacı vardır, bunun yolu Suriye halklarının ortaklaşması ile mümkündür.

FIRAT'IN DOĞUSUNU HEDEF GÖSTERMEK SAMİMİYETSİZLİKTİR

Bir yanı ile askeri çözümlerden bahsetmeyip diğer yanı ile Fırat’ın Doğusu’nu hedef göstermek iktidar samimiyetsizliğini bir kez daha ortaya koymuştur. Çünkü iktidar Kürt düşmanlığından, ayrımcılıktan beslenerek yoluna devam etme çabasındadır. İşte tam da bu noktada, kalıcı barışta, Türkiye’de yaşayan halkların bir arada yaşama iradesini ortaya koyma konusunda, cumhuriyetin demokratikleştirilmesi konusunda çalışmalar yapıyoruz. Bu çalışmaları yaparken de bir kez daha demokratik çözümün biricik çözüm olduğuna vurgu yapıyoruz. Tüm Türkiye halklarını, emekçileri, kadınları bu çağrımız etrafında yan yana gelmeye davet ediyoruz. İktidardan bir beklentimiz yok.

Dün Eş Genel Başkanımız Pervin Buldan’ın açıklamasına cevap veren Ömer Çelik, hükümet adına yaptığı açıklamalarda bir kez daha barışı dışlayan, savaşı Türkiye halklarına dayatan bir konuşma yapmıştır. Tüm toplumu potansiyel suçlu haline getirerek barışa dair atılacak tüm adımların önünü tıkayarak iktidar ömrünü uzatmaya çalışıyor. Daha önce de vurguladık bir kez daha vurguluyoruz; Türkiye’de kalıcı barışın demokratik bir yaşamın hayata geçmesi için Türkiye toplumu bu iktidarın savaş çığırtkanlığının karşısına dikilmelidir, barıştan yana olanlar yan yana gelmelidir. İnanıyoruz ki Türkiye’nin hasretini çektiği barış bir an önce gerçekleşecektir. Bu bizlerin mücadelesi ile, Türkiye halklarının, emekçilerin mücadelesi ile var olacak.

BELİN BARIŞ MÜCADELESİNE GÜÇ KATALIM

Hala hafızamızda yerini koruyan, barış için cumhuriyet tarihinin belki de en önemli adımlarından biri olan çözüm sürecinin ve onun muhatabı olan Sayın Öcalan’la görüşmenin ne kadar kritik olduğu da bir kez daha tüm çıplaklığı ile ortadadır. Çağrımız Türkiye halklarınadır, toplumsal muhalefetedir; gelin barış mücadelesine güç katalım, yan yana durarak bu ceberrut anlayışa karşı çoğulcu, demokratk, laik bir cumhuriyeti hep birlikte inşa edelim.