HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ile HDP Ankara Milletvekili Sırrı Süreyya Önder'in 2013 yılında İstanbul'daki Newroz kutlamasında yaptıkları konuşmayla ilgili haklarında açılan davanın ilk duruşması, İstanbul Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesi'nde görüldü.

Duruşmaya Önder ve SEGBİS sistemiyle de Demirtaş katıldı.

Duruşmada savunma yapan HDP Ankara Milletvekili Sırrı Süreyya Önder, 'savunma' kavramını reddettiğini ifade ederek şunları söyledi:

“Bu savunma kavramını reddederek başlamak istiyorum. Yargılanmama ilkesi siyasi iktidar tarafından açıkça ihlal edilmiştir. Burada yapacağımız konuşma bir değerlendirmedir. Halk tarafından yetkilendirilmiş bir vekil olarak kendime ve bana oy vermiş halka haksızlık etmiş olduğumu düşünürüm. Dokunulmazlıklar tamamıyla kaldırılmış olsaydı bu yargılama mümkün olabilirdi ama bir defaya mahsus olarak kaldırıldı. Şu anda karşınızda dokunulmazlığı bulunan bir milletvekili olarak bulunuyorum. Bunu açıklayacak bir metefor bulmakta zorlanıyorum. Ben şimdi size hakaret etsem beni yargılayamazsınız. Bir güvenlik görevlisine tokat atsam beni yargılayamazsınız. Benim hakkımda suç duyurusunda bulunacaksınız ve süreç işleyecek. Meclis genel kurula geldiğinde kabul edilirse o zaman yargılama yapılabilir.

Bu iktidar kendisinin getirdiği maddeyi 117 defa değiştirdi. Dokunulmazlık ve sorumsuzluk meselesine girmiyorum bile. Zaman makinesi yaratılıp bizi geçmişe götürülüp yargılama yapması gerekiyor ama şimdi hiçbir şekilde yargılanamam. Savunma yapmamız bu çirkinliği kabul etmemiz anlamına geliyor. Bu çarpıklığı görünür kılmamızdır meselemiz. Dokunulmazlığımızın olmadığı o günde yargılayabilirsiniz.”

BU REJİM MAHKEMELERDE KURULMUŞTUR

Önder, konuşmasının devamında “Bu rejim aslında mahkemelerde kurulmuştur. Değişik adlarla mahkemeler hep muhalifleri baskı altına almaya çalışmıştır. Hep yargının siyasallaştığı söylenmiştir ama gerçeği yansıttığını söyleyemem ama siyaset yargısallaşmıştır. Bunu ihraç edilen yargıç ve savcı sayısına baktığımızda siyasetin nasıl yargıya sirayet ettiğini görmek mümkün. Kimmiş bu şikayeti yapan diye merak ettim. Şikayeti yapan ulusal parti ve İstanbul 3. Bölge bağımsız milletvekili adayı” ifadesinde bulundu.

Şikayetçilerden Cafer Özsoy’un Önder’in savunmasına, “burada yargılanan ben miyim yoksa bunlar mı?” sözleri ile müdahale etmesi üzerine mahkeme heyeti tarafından salondan çıkarıldı. Özsoy’un ardından diğer şikayetçi isim olan Hasan Fırat da duruşmadan çıkmak istediğini söyledi. Bunun üzerine mahkeme heyeti tarafından izin verilerek duruşma salonundan çıkarıldı.

ÖNDER TÜRK SOLU DERGİSİNE DİKKAT ÇEKTİ

Ardından konuşmaya devam eden Önder, “Bu mitingleri takip eden basın savcıları hiçbir şey yapmazken, Sebahat Tuncel arkadaşımız beraatı yönünde karar verildi. Müştekilerde gittiğine göre bu davanın devam etmesine de gerek yok. Türk Solu diye bir dergi var ve bunun bir genel yayın yönetmeni var. Bu kişi bir binadan düştü ve öldü. Ama bu intihar olarak geçti kayıtlara. Bunun yerine Gökçe Fırat Çalhanoğlu diye bir kişi getirildi. İlginç bir şey Ergenekon yargılaması yapıldı. ‘Ordu göreve’ manşeti atıldı bu dergi tarafından. Ancak ne tesadüftür ki Ergenekon’dan yargılanmadı bu kişi. Bu Türk Solu’nun işi gücü Kürtleri hedef göstermekti. Bunlara dair tek bir soruşturma açılmadı. Bu kişi şimdi FETÖ soruşturmasından tutuklu. Gökçe Fırat Çalhanoğlu ise benim ve Demirtaş hakkında suç duyurusunda bulunan kişi ile görüntüsü Bakırköy Adliyesi önünde tek görülüyor” dedi.

‘BU BİZİM İÇİN BİR ONURDUR’

Önder, konuşmasının devamında şunları söyledi: “Siyaset üç sonuçludur: Kazanma, kaybetme ve uzlaşma. Yargı ise ya kazanır ya kaybeder. Yargı talihsizdir. Siyaset tarihseldir aynı zamanda. Var olan uzlaşmalar, çatışmalar siyaset kurumu tarafından hep göz önüne alınır. Bu dokunulmazlıkta, sorumsuzlukta iktidar milletvekilleri için konulmamıştır. 20’den fazla fezlekem var. Bunları her defasında meclis kürsüsünde, TV’lerde dile getiriyoruz. 40 yıldır bir çatışma ortamındayız. Hakim düşünce, bunu hep terör sorunu olarak ele aldı. Tasfiye edilmeye çalışıldı ve ne oldu. Bu gelişme bugün üçüncü dünya savaşını tetikleyecek seviyeye ulaştı. Bu meselede de savaşın dışında bir yol mümkündür.

Selahattin Bey’de İmralı heyeti üyesidir. Ben bir Türkmen’im. Bu memlekette başka şeyler de yapmakta mümkünken bunu insanlığımın ve sosyalistliğimin bir gereği saydım. Bu bizim için bir onurdur. Bunun için HDP’den aday oldum. 3 dönemdir de parlamentodayım. Hakim paradigma denenecek her türlü yolu denediğini söyledi bu sorunu bitirmek için.

Devletin bilip bilmediği PKK’nin yöneticileri ile 117 defa görüşme yaptık. Bunların hepsini devletin vermiş olduğu güvence ile yaptık. 4 bakan ile görüşüyorduk. Kandil’in önerilerini ve itirazlarını alıp geliyorduk. Bu bizim için bir onurdur. 2013 Newroz’u bu halkın tarihine barış Newroz’u olarak geçmiştir. Sayın Demirtaş’ın bu bildiri de büyük emeği vardır. 187 bin kilometre İmralı Kandil arasında gittim geldim ve çözüm üretmeye çalıştım. Böyle bir emeğin sahibiyiz biz. Barış olacaktır. Çatışma sonrası barış süreçleri vardır. Biz devlete de PKK’ye de uyarılarımızı da yaparak, büyük bir iş yapmaya çalıştık. Bunu yaptığımız için büyük bir linç ile hedef haline getirildik. Yaptığımız ise İmralı postacılığı ile kaldı. Hükümet iki üç defa bu süreçten vazgeçmeye çalıştı.

Ceylanpınar’ı adeta davul çalarak sürecin bitmesine gerekçe gösterdiler. Biz çözüm süreci boyunca sadece hayrı söyledik, şerri uzaklaştırdık. Ama hükümette, bu Ortadoğu’da yaşananları çözebilecek hiçbir kimse yok. Olan biteni anlamıyorlar. Newroz Ortadoğu halklarının ortak bir bayramıdır. Ama Kürtler için fazladan tarihsel anlamlarla yüklüdür. Önce devlet ‘Newroz yok’ dedi, sonra ‘Türk’ün bayramıdır’ dedi ve sonrasında ‘Kürt’ün bayramı olabilir ama W ile yazamazsın’ dedi.

Evet, barış Newroz’u önemlidir. En temel yanılgı şudur. Hep milli hassasiyetler öne sürülür. Ne hikmetse bu topraklar en fazla milli birlik ve beraberliğe ihtiyacımız olduğumuz günlerden geçiyor. Benim 28 dosyam var. 28 dosyadan ikisi hariç diğerlerinin hepsinin suç tarihi çözüm süreci olarak gösteriliyor ama işleme konulma süreci ise çözüm sürecinin sonrasıdır. Hukuka saygı olarak bu yargılamanın olmamasını isterim.”

Duruşma, avukatların savunmasının ardından 7 Nisan'a ertelendi.

İDDİANAME İKİ KİŞİNİN ŞİKAYETİ ÜZERİNE AÇILDI

Bakırköy Cumhuriyet Başsavcılığı, HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş ve HDP Ankara Milletvekili Sırrı Süreyya Önder hakkında, 2013 yılında İstanbul'da yapılan Newroz kutlamasında "terör örgütü propagandası yapmak" suçlamasıyla 5 yıla kadar hapis cezası istemiyle iddianame hazırladı.

Bakırköy Cumhuriyet Başsavcıvekili Kadir Yılmaz tarafından hazırlanan iddianame, iki kişinin şikayetçi üzerine açıldı. İddianamede, iki müştekinin, İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığı'na verdikleri şikayet dilekçesinde, BDP İl yönetimi ve HDK tarafından Zeytinburnu'nda 17 Mart 2013'te düzenlenen Newroz etkinliğinde PKK Lideri Abdullah Öcalan lehine sloganlar atıldığını, Demirtaş ve Önder'in de yaptıkları konuşmalarda PKK'yi ve Öcalan'ı övdüklerini söyledikleri kaydediliyor.

İddianamede, "Şüpheliler TBMM'de temsil edilen bir siyasi partinin milletvekilidir. İstanbul'daki etkinlikte yaptıkları konuşmalarda kullandıkları ifadeler, amacı ülke topraklarının bir kısmını yaygın şiddet ve terör eylemleriyle devlet idaresinden ayırıp yerine Marksist Leninist ilkelere dayalı bağımsız bir Kürdistan devleti kurmak olan ve 1984'ten beri ülkemiz genelinde silahlı eylemler gerçekleştiren, niteliği yargı kararları ile de tescil edilmiş PKK/KCK terör örgütünü ve liderini övücü niteliklerdir. Siyasal kişiliği olan şüphelilerden devletin, ülke içindeki terörist faaliyetleri meşru gösteren, öven ifadelerden uzak durmasını beklemek hakkı vardır" ifadelerine yer verildi.

İddianamede, Selahattin Demirtaş ve Sırrı Süreyya Önder'in "terör örgütü propagandası yapmak" suçlamasıyla 1 yıldan 5 yıla kadar hapis cezasına çarptırılmaları isteniyor. Bakırköy 2. Ağır Ceza Mahkemesi'ne gönderilen iddianame, kabul edilmişti.