KCK Yürütme Konseyi Eş Başkanı Cemil Bayık, sürecin devam etmesi için üç şartı açıkladı.

Bayık, Abdullah Öcalan’ın şartlarının değişmesi, yasal değişiklik yapılması ve müzakerelere üçüncü tarafın eklenmesi koşuluyla sürecin devam edebileceğini söyledi.

Demokratik çözüm sürecini tek taraflı adımlarla yürüttüklerini ve bugüne getirdiklerini dile getiren Bayık, AKP’nin, bugüne kadar attıkları adımlara karşılık en ufak bir adım atmadığını, akabinde savaşı daha da derinleştiren politikalar yürüterek Kürt halkının iradesini kırmak istediğini belirtti.

Gazeteci Faruk Balıkçı'ya konuşan Bayık, AKP’nin “diyalogla süreci uzatarak basit hesaplara oynadığını” söyleyerek savaşı isteyenin kendileri değil, AKP’nin olduğuna işaret etti.

Geliştirilen sürecin Güney Afrika’da barış müzakerelerine başlamadan önceki süreci andırdığına işaret eden Bayık, “Güney Afrika’da barış görüşmeleri çıkmaza girmişti. Öyle bir noktaya gelmişti ya kapsamlı müzakere ya da iç savaş gelişecekti. Mandela ve örgütü müzakereler yönünde çaba gösterdi. Rejim de bunu kabul etti. O çıkmaz, müzakereye dönüştü. Aksi takdirde korkunç bir savaşa gidecekti. Türkiye’de yaşanan da buna benziyor” dedi.

'HİÇBİR UYARIMIZI DİKKATE ALMADILAR'

Bayık 1 Haziran’da müzakereye geçilmesi gerekiyordu dediği sürecin geldiği aşamayı şöyle değerlendirdi:

“Diyalog süreci uzun bir süre devam etti. Artık diyalogla yapılacak bir şey yoktu. Konuşulacak her şey konuşulmuştu. Konuşulacak bir şey kalmamıştı. Daha da diyalogu sürdürmek gevezelik olacaktı. 1 Haziran’da müzakereye geçilmesi gerekiyordu. Karşı tarafın heyeti de bunu böyle kabul etmişti.

93’ten beri 9 kez tek taraflı ateşkesler geliştirdik. 2013 yılındaki Newroz’da ise sadece ateşkes de ilan etmedik. Elimizdeki esirleri bıraktık. Gerillayı Güney Kürdistan’a çekme kararı aldık ve bunu gerçekleştirdik de. Bununla aslında müzakere zeminini güçlendirmek istedik. Ama 1 Haziran’a geldiğinde AKP ayak sürümeye başladı. Müzakereye geçmedi. Bazı uyarılar yaptık. Bu oyalamalara son vermesi gerektiğini, seçim hesaplarının yapılmaması gerektiğini, her şeyin seçimlere kurban edilmemesi gerektiğini belirttik. Eğer bu tarzda devam ederlerse gerillanın geri çekilmesini durduracağımızı söyledik. Daha sonra bu siyasetleri devam edince çekilmeyi durdurduğumuzu, ama ateşkesi sürdürdüğümüzü ilan ettik. Eğer müzakereye geçmezlerse yeni kararlar alacağımızı söyledik. hiçbir uyarımızı dikkate almadılar. Bunun üzerine bir deklarasyon yayınladık ve kamuoyuyla da paylaştık. Gelinen aşamada süreç bitmiştir. Bu süreci bitiren AKP’nin kendisi oldu.”

'BİZ SAVAŞI DURDURDUK AKP SAVAŞI ROJAVA’YA KAYDIRDI'

“AKP hiçbir zaman Kürt sorunun siyasal ve demokratik çözümünü benimsemedi. Aslında Kürt halkının hiçbir zaman doğal haklarını kabul etmiyor” diyen Cemil Bayık, müzakereye geçmemesinin nedeninin de bu olduğunu belirtti.

“Eğer amacında Kürt sorununu çözmek olsaydı PKK olarak gerekli zeminleri fazlasıyla oluşturmuştuk. AKP süreci müzakereye geçmeden diyalog üzerinden yürütmeye çalıştı. Biz gerillayı mevzilerinden geri çekerken, AKP savaş hazırlıklarını yürüttü. Biz savaşı durdurduk; AKP ise savaşın yönünü değiştirdi. Eskiden Kuzey’de savaşırken, şimdi de savaşın yönünü Rojava Kürdistan’ı dediğimiz Kürdistan’a çevirdiler. El Nusra ve Irak İslam Şam Devleti örgütüne her türlü desteği vererek bu örgütleri Kürt halkına karşı savaştırdı. Rojava’da savaşı yürüten AKP’nin kendisidir. Biz savaşı durdurduk, AKP savaşı sürdürdü. Önder Apo müzakerelerin zeminini hızla oluşturdu, ancak kendileri müzakereye geçmedi ve geçmek istemedi” diye konuştu.

MÜZAKERE SÜRECİNE GEÇİLMESİ İÇİN 3 KOŞUL

KCK Yürütme Konseyi Eşbaşkanı Cemil Bayık, İmralı’ya giden BDP heyetine dönük müdahalelere de tepki gösterdi. Sürecin devamı için eşit koşullar oluşturulması gerektiğinin altını çizen Bayık, müzakere sürecine geçilebilmesi için de şartları sıraladı.

Bayık’ın değerlendirmeleri şöyle:

“Önder Apo’ya karşı tutumlarından en ufak bir değişiklik olmadı. Mesela BDP heyeti üç kişiyle başladı, iki kişiye indi. Sürekli heyetler değiştirildi. Önce Ahmet Türk heyetten çıkartıldı. Sürekli heyette değişiklikler yapıldı. Sırrı Süreyya Önder heyetten çıkartıldı. Şimdi de Selahattin Demirtaş BDP Eşbaşkanı olarak heyetten çıkartıldı.

Bunlar neden çıkartıldı? Bazı eleştiriler yaptıkları için. Dünyanın neresinde görülmüştür bir sorunu çözmek isteyenin karşı heyeti de kendileri oluşturmuş? Bu, yapılanları ciddiye almamaktır. Heyeti yok saymaktır. Hem kendi heyetini belirliyor hem karşı tarafın heyetini kendisi belirleyecek. Bu eşitliğe aykırıdır.

Neden karşı tarafa doğru düzgün ne yapmak istedikleri ile ilgili bilgi vermiyorlar. Yol haritalarını ortaya koymuyorlar. Akil insanları kendileri oluşturdular. Kendilerinin oluşturduğu bu insanlar emek harcadılar. Rapor hazırladılar, raporlar sundular. Erdoğan rapor aldıktan sonra yol haritalarını açıklayacaklarını söyledi. Rapor aldı ama yol haritalarını açıklamadılar. Bütün bunlar neden yapılıyor. Çünkü sorunu çözme amaçları yok. Önder Apo’nun yanına giden heyeti değiştiriyorlar. Bir taraftan devlet bütün heyetiyle oturtup tartışıyor, diğer taraftan tek başına Önder Apo. Hiçbir eşit şart yok.

Bu sorun çözülmek isteniyorsa eşit koşulların yaratılması gerekiyor. Ve üçüncü tarafın gözetiminde oluşturulmalı. Ne üçüncü tarafa izin veriliyor. Nede Önder Apo’nun koşullarında bir değişiklik oluyor. Bir ağır mahkum muamelesiyle sorun güya çözülmek isteniyor. Bu saygısızlıktır. Kürtler onurludur. Kürtler onursuzluğu kabul etmez. Bu tutumlarından vazgeçmeleri gerekiyor. Vazgeçmezlerse müzakere sürecine geçilemez. Müzakere sürecine geçilmesi için; Önder Apo’nun şartları değiştirilmeli, yasalarda değişiklik yapmalı ve üçüncü tarafın gözetiminde görüşmeler ve müzakerelerin yapılması gerekiyor.

Bunlar kabul edilirse o zaman süreç tekrar başlayabilir. Müzakereler tekrar geliştirilebilir. Eğer bunlar kabul edilmezse süreç AKP tarafından bitirilmiştir. Süreç devam ediyor gibi sözler seçim yatırımıdır. propaganda amaçlıdır.”

'AKP’NİN POLİTİKASI KÜRTLERİN İRADESİNİ KIRMA ÜZERİNE'

“Biz eğer savaşı sürdürmek isteseydik tek taraflı ateşkes ilan etmezdik. Savaşı durdurmazdık. Esirleri tek taraflı bırakmazdık. Gerillanın tek taraflı kuzeyden güneye geçmesini başlatmazdık. Newroz’da Önder Apo tarihi açıklamayı milyonların şahitliğinde yapmazdı. Eğer biz savaşı sürdürmek isteseydik sürdürürdük” diyen Bayık, savaşta inisiyatifin gerillaya geçtiği süreçte silahlı mücadeleyi çok iyi bir şekilde yürütebilecek durumda olmalarına rağmen savaşı durdurduklarını hatırlattı.

Bu adımların Kürt hareketinin bir zayıflığı değil Kürt hareketinin kendine güvenini gösterdiğini ifade eden Bayık şunları söyledi:

“Kürt sorunu gibi ağır bir sorun istikrarsızlığın da kaynağı bunu çözmek istiyoruz. Kürt sorununun demokratik çözümüne inandığımız için bu adımları attık. AKP ve çevresindekilerin, tamamen savaş merkezlerinin geliştirdiği propagandalardır. PKK tekrar savaşa sarılmak istiyor gibi propagandalar yapılıyor. Güney seçimlerinin de nasıl geliştirildiğini çok iyi biliyoruz.”

'SÜRECİ UYGULAMAK İSTİYORUZ'


Abdullah Öcalan’ın Newroz’da ilan ettiği sürecin arkasında olduklarını ve bunu uygulamak istediklerini kaydeden Bayık, ancak Kürt hareketinin savaş dayatması durumunda kendisini savunacağını söyledi.

Kürt hareketinin demokratik siyasetin önünün açılmasındaki ısrarına karşın AKP’nin bunun önünü tıkadığını ifade eden Bayık, “PKK’yi ne ezebilirler nede teslim alabilirler. PKK daha başında teslimiyet ve ihanete karşı dur demek için kurulmuştur. En zor şartlarda mücadelesini kazanmış bir harekettir. Kimse bu hareketi ne teslim alabilir nede iradesini kırabilir. Artık hiç kimse PKK’siz ve Kürtlersiz siyaset yürütemez. O nedenle Kürtlere saygılı davranmaları gerekiyor. Kürtlere saygısızca yaklaşımları Kürtlerde bilinç ve öfke patlaması yaratabilir. PKK çözümü kendinde arayan ve yaratan bir harekettir. PKK Kürdü Ortadoğu’da en önemli halka haline getirmiştir. Kürtlerin Önderliğine saygılı yaklaşmaları gerekiyor” şeklinde konuştu.

'ÇOCUK YERİNE KONULMAYI HAK ETMİYORUZ'

Bayık devamında şunları söyledi:

“Çözüm yanında ve bütünlük içinde olmayan Türk tarafıdır. Bazı kesimler hariç sol tarafında bulunduğunu söylemelerine rağmen süreci doğru okumadı. Eğer süreci doğru okusalardı süreç şuan başka bir noktada olurdu. Devlete ve hükümete yönelik baskılarını artırmadılar. Eğer bu sorun çözülmezse sadece Kürtler bunda zarar görmez Türkiye ve Ortadoğu bunda zarar görür.

Çatışmanın ve savaşın olduğu yerde demokratikleşme gelişmez. Türkiye’nin en fazla ihtiyaç duyduğu demokratik bir anayasadır. Anayasanın yeniden şekillenmesi gerekiyor. Türkiye toplumunun bunu bilmesi gerekiyor. Anayasanın gelişmeyişinin önündeki en temel sorun Kürt sorunudur. Ulus-devlet anlayışı ve faşist anlayışla Kürt sorunu çözülmez. Yapılması gereken bu anlayışın terk edilmesi Kürt halkının en doğul haklarının kabul edilmesidir. Demokratikleşme budur. Bir kardeşin her şeyi var diğer kardeşin hiçbirşeyi yok. Bu nasıl bir kardeşliktir. Bunda demokratikleşme olamaz. Türkiye bunun sancısını yaşıyor.

Türkiye halkları Kürtlerin yanında olursa demokratikleşme yaşanır. Kürt sorunun çözümü demek Türkiye’deki sorunların çözümü demek. Kürt halkını katletmek dünya halklarını ve devrimini katletmek demektir. O nede herkesin bu saldırıların önüne geçmesi gerekiyor. Türk halkının bu gerçekleri görerek demokratik ve özgür temelde Kürtlere omuz omuza vermesi gerekiyor. Biz sınırları esas almıyoruz. Biz demokratik ulusu esas alıyoruz. Biz halkların özgürlüğünü isteyen bir hareketiz. Özgür bir yaşam istiyoruz. Özgür bir toplum ve özgür bir gelecek istiyoruz. Buda demokratik ulusla mümkündür. Çocuk yerine konulmayı hak etmiyoruz. Aksi taktirde onur kırıcı bir yaklaşım gelişirse PKK’nin yapamayacağı şey yoktur. Bundan ötesi de teslim olmaktır.” (ANF)