DBP Eş Genel Başkanı Kamuran Yüksek, kayyım atanan belediyelere ilişkin son durumu, tutuklanan eş başkanlar ve gündeme ilişkin açıklamalarda bulundu.

Yüksek, “Türkiye’deki siyasi sistemi tıkanmıştır. Sistem değişikliği demokrasi lehine olmalı. Biz demokrasinin yangınlaşması, gücün merkezileşmesi değil yerelleşmesi perspektifiyle yaklaşıyoruz.  Bu noktada mücadelemizi sürdüreceğiz. AKP merkezileşme CHP mevcut stotükonun devam etmesi yönünde politika izliyor. Biz, demokrasinin köklü bir hale gelmesi, hukukun gerçek anlamda tecelli etmesi ve özgürlükler ülkesine dönmesi için birlikte mücadele edilmesi gerektiğini düşünüyoruz.” dedi.

DBP Eş Genel Başkanı Kamuran Yüksek Evrensel’den Çağrı Sarı’nın sorularını yanıtladı.

DBP’li belediyelerde son durum nedir. Kaç belediye başkanı tutuklu?
 
Şu ana kadar toplam 36 belediyemize kayyım atandı. Yaklaşık 15 belediyeye ise fiili olarak kayyım uygulaması var; yetkisizleştirme durumu yani. Resmiyette görevde görünüyor fakat hiçbir yetkisi kalmamış oluyor. Toplamda 51 belediyemiz etkisizleştirilmiş durumda. Tutuklu bulunan belediye eş başkanı arkadaşımızın sayısı ise 49.
 
‘ÇİFT DİLLİ KÜLTÜR, EŞ BAŞKANLIK YOK EDİLİYOR’
 
36 belediyeye kayyım atanması -şehir/ilçe- yönetim anlayışının da değişmesi demek. Bir dönüşüm gözlemliyor musunuz? Neler oluyor kayyım belediyelerinde?
 
Son 15-20 yılda partimizin geleneğine sahip yerlerde, kazandığı belediyelerde büyük değişiklikler olmuştu. En önemli değişikliklerden bir tanesi bölgede yaşayan halkların ve dillerin belediye hizmetlerinde kendi temsilini bulmasıydı, çok dilli uygulamalarımız vardı.
 
Diyarbakır’da Türkçe/Kürtçe, Mardin’de Türkçe/Kürtçe/Arapça/Süryanice gibi...  Hangi kentte, hangi halklar inançlar diller kültürler varsa, bütün onların dillerinden hizmet verilmeye başlanmıştı. Yüz yıllık idari sistem ve yönetim anlayışının dışında geliştirdiğimiz bir durumdu bu. Şimdi kayyım atamaları ile geri dönüş var.
 
Bazı belediyelerde Kürtçe tabelaları sökmeye kalktılar. Tepki çekince bir düzeltmeye gittiler. Fakat yeniden aynı uygulamalar söz konusu. Örneğin geçtiğimiz gün Diyarbakır’da gerçekleşti.
 
İkincisi ise yerel demokratik bir kültür geliştirmiştik: Belediye eş başkanlığı sistemi. Şimdi buradan da bir geri dönüş var. Tekçi / merkeziyetçi bir yönetim tarzına dönülüyor. ‘Eş başkanlık’ gibi bir uygulama kayyımla ortadan kaldırılıyor. Bırakın halkın yönetime katılmasını, belediyenin önünden geçmesine izin verilmiyor.
 
Belediyelerin etrafı şu an panzerlerle, özel güvenlik birimleri ile çevrilmiş durumda. Zaten  bu kişiler halkın seçimi ile belirlenmiş değiller. Hükümet tarafından atandılar. Dolayısıyla kendini halka karşı değil atadığına sorumlu hissediyor. Zaten halk da kendi iradesi olarak kabul etmiyor.
 
‘TABANIMIZIN KAYYIMI KABUL ETMİYOR’
 
Hükümete yakın medya kayyım atamalarından halkın büyük kısmının memnun olduğunu yazıyor. Zaman zaman anketler de yayınlıyor. Bölgede halk ne hissediyor?
 
Halk belediyeleri kendi seçmiş olduğu kurumlar olduğu için elinden gasp edilmiş olarak görüyor. Kabul etme durumu söz konusu değil. Bir çok anket yayınladılar. ‘Halk kayyımlara sıcak baktı’ diye. Böyle bir durum söz konusu değil. Tamamen uyguladıkları politikayı meşrulaştırmak yöntemleri.
 
Bu anketlerde kime soruluyor? Güvenirliği olmayan, parayla sipariş edilen anketlerle bölge halkının kayyımları kabul ettiğini iddia ediyorlar. Ancak, bize oy vermeyenler de kayyım uygulamasını kabul etmiyor. Bunu bizim tabanımızın kabul etmesi mümkün değil. Diyarbakır’da HÜDA-PAR bile açıklama yaptı: ‘Biz kayyımı doğru bulmuyoruz’ diye.
 
Kayyım gerekçesi olarak belediye kaynaklarının örgüte aktarıldığı ifade ediliyor...
 
Bunu şu ana kadar ‘terörle mücadele, terörizm’ kavramı- kapsamı içerisinde yaparak Türkiye’deki muhafazalar, milliyetçi kesime kabul ettirmeye çalışsalar bile gerçekleri bütün toplum görüyor.
 
Belediyelerimizin asla şiddetle bir ilişkisi yoktur olmamıştır. Bırakın desteklemeyi, yanından bile geçmemiştir. Böyle bir durum söz konusu olamaz. Belediyenin kaynaklarıyla ilgili ortaya atılanlar da spekülasyon. Belediyenin bütün kaynakları sabittir, harcamalar sabittir. Aylarca müfettişler incelemeler yaptılar.
 
Ben partinin eş genel başkanı olarak söylüyorum: Belediyelerin kendi faaliyetleri dışında asla bir lira dahi fuzuli harcama yapılmamıştır. Bırakın başka bir yere harcamayı, fuzuli harcamayı kabul etmem.
 
Belediye içi harcama yapılsa bile, bu harcamanın ne kadar isabetli olduğu, ne kadar halka yararlı olduğunu sorgulayan bir politikaya sahibiz. O nedenle, bu kadar sıkı denetimin olduğu bir ortamda belediyenin kaynaklarının farklı amaçlarla kullanması, kesinlikle söz konusu olmaz.
 
‘AKP, PARTİ DEVLETİ KURMAYA ÇALIŞIYOR’
 
4 aydır bir çok belediye başkanı, Kürt siyasetçi tutuklandı. KCK operasyonları ile de benzer bir süreç yaşanmıştı... Bu kayyım atamaları batıya sıçrar mı sizce?
 
Hukuk, demokrasi, ülkede yaşayan herkese lazım. Yani sadece bize; DBP’ye, HDP’ye, Kürtlere, Alevilere, yoksullara ya da emekçilere değil. Bugün ‘Kürt’e yapılıyor, DBP ve HDP’ye yapılıyor’ diye ses çıkarmamak çok büyük bir gaflet olur.
 
AKP, büyük bir tehlikenin kapısını araladı. Öne sürülen gerekçeler üzerinden, partimizin belediyelerine operasyonlar yapılıyor. Yarın başka güç iktidar olsa, kendine muhalif siyasilere bunu yapmanın yolunu açtı AKP. O nedenle CHP’lisinden AKP’lisine bütün kesimlerin aslında bu uygulamaya karşı çıkması gerekiyor.
 
Bugün bu uygulamalar bizlere yapılıyor olabilir yarın CHP’li belediyelere yapılabilir. Yarın bir başka parti iktidarda olsa AKP’li belediyelere de yapabilir. ‘AKP hükümeti parti devleti kurmaya çalışıyor’ diye tanımlamak istiyorum bu durumu.
 
Parti devletinden kastınız ve sizin öneriniz nedir?
 
AKP’nin şu an yapmaya çalıştığı gibi tekleştiren, merkezileştiren hatta kamudaki tasfiyelerle birlikte bir parti devleti kurmaya, bütün yetkileri bir parti gücü etrafında toplamaya çalışan bir durum mevcut. Kastettiğim bu.
 
Türkiye’deki siyasi sistemi tıkanmıştır. Sistem değişikliği demokrasi lehine olmalı. Biz demokrasinin yangınlaşması, gücün merkezileşmesi değil yerelleşmesi perspektifiyle yaklaşıyoruz.  Bu noktada mücadelemizi sürdüreceğiz. AKP merkezileşme CHP mevcut stotükonun devam etmesi yönünde politika izliyor. Biz, demokrasinin köklü bir hale gelmesi, hukukun gerçek anlamda tecelli etmesi ve özgürlükler ülkesine dönmesi için birlikte mücadele edilmesi gerektiğini düşünüyoruz.