HDP Sözcüsü Saruhan Oluç, İçişleri Bakanı Süleyman Soylu’nun Cumartesi Anneleri için sarf ettiği sözler için, “Soylu'nun ağababası 90’lı yıllardaki kayıpların müsebbibi olan kişidir. O gün kayıpları yapanlar bugünkü iktidarın ortağıdır. Soylu bu suçu örtmek ve bu ittifak için bu kadar hassas davranıyor” dedi.
 
Halkların Demokratik Partisi (HDP) Sözcüsü Saruhan Oluç, parti genel merkezinde gündemdeki konulara ilişkin basın toplantısı düzenledi.

Oluç’un gündeminde 700’üncü haftasında Cumartesi Anneleri’nin eylemine dönük müdahale ve sonrasındaki tartışmalar vardı.

23 yıldır Cumartesi Anneleri ve insanlarının kaybettirilen yakınlarının, çocuklarının akıbetini öğrenmek ve bu adaletsizliğin hesabını sormak için oturduklarını anımsatan Oluç, “700’üncü hafta bir araya geldiklerinde çok büyük bir şiddet ile karşı karşıya kaldılar. Gözaltında kaybettirme çok büyük bir utançtır yeni bir durum değildir. 90’lı yıllarda karşımıza çıkan bir durumdur. Sayısı belli olmayan yüzlerce insan kaybedilmiştir. Cumartesi Anneleri ve insanlarının eylemleri Arjantin’deki eylemlerden sonra en uzun eylemi gerçekleştiren eylemdir. 699 haftadır herhangi bir şiddet olmadan etkinliklerini yapmışlardır. 700’üncü hafta Soylu’nun talimatı ile bu eylem engellenmiştir, engellenemeye çalışılmıştır” dedi.

'İÇİŞLERİ BAKANI DEĞİL SUİSTİMAL BAKANI'

Emine Ocak’ın fotoğrafını gösteren Oluç, “Bu Cumartesinin asıl fotoğrafı budur. Emine Ocak’ın bu şekilde gözaltına alınması talimatı veren Süleyman Soylu’dur. Biz kendisine İçişleri Bakanı değil suistimal ve istismar bakanı demek istiyoruz. Bugün bir açıklama yaptı. Annelerin istismarı diye bir açıklama. Bu kadar utanç verici bir kavramı ilk kez kendisi kullandı. Suistimal bakanı bunu da yaptı. Türkiye’nin yakın tarihi bu kadar utanç yüklü bu kadar anlamını kendisinin dahi bilmediği halde kullanan bir bakanla ilk defa karşı karşıya kaldı” diye konuştu.
 
2011 yılında dönemin Başbakanı Tayyip Erdoğan’ın Cumartesi Anneleri’yle bir araya gelerek söz verdiği toplantıya dair fotoğrafı da gösteren Oluç, “Geçmiş için özür dilemek için oturdular. Erdoğan Berfo Ana’ya oğlunun kemiklerini bulacağız diye söz verdi. Bu insanlar mı terörist ey Süleyman Soylu. İnsanlar sevdiklerini, evlatlarını, kayıplarını arayan insanlardır. Bu insanlar en onurlu işi yapan insanlardır. Bu insanlara mı istismar lafını yakıştırıyorsunuz, biraz utanın! İçişleri Bakanı her şeyi kendisiyle başlatıyor ya, biraz hatırlatmada bulunmak istiyoruz. 90’lı yıllardaki kayıplara ilişkin Meclis tarafından araştırma komisyonu kurulmuş ve kalın bir rapor hazırlanmıştır. Soylu o raporu alıp kayıpların hangi çerçevede olduğunu öğrenebilir. Bu rapor devletin kayıtlarına girdiği andan itibaren o raporun gereğini yapma mecburiyeti vardır. Soylu’nun da böyle bir mecburiyeti vardır. 80’li ve 90’lı yıllarda yaşanan kayıpların gölgesi o kadar uzundur ki Soylu o gölgenin altında kalmaktadır. Onun sorumluluğu kayıpların sorumlularını bulup yargılanmalarını sağlamaktır. Gözaltında kayıp insanlık suçudur ve zaman aşımı yoktur” ifadelerini kullandı.
 
‘BM’NİN KAYIPLAR SÖZLEŞMESİ MECLİS’TEN GEÇİRİLMESİ GEREK’

Türkiye’nin Birleşmiş Milletlerin 23 Aralık 2010’da yürürlüğe giren Kayıplar Sözleşmesini halen imzalamayarak taraf olmadığına işaret eden Oluç, “Bu güne kadar AKP hükümetleri bu sözleşmeyi imzalamak için Meclis’e getirmedi. Her türlü sözleşme gelir de neden BM’nin bu sözleşmesi imzalanmaz ve Türkiye taraf olan devletlerden biri haline gelmez. Nedeni bugün Soylu’nun gösterdiği tepkidir. Bu sözleşmenin Meclis’e getirilmesi ve bütün siyasi partiler tarafından desteklenerek Meclis’ten geçirilmesi gerekir. 2010’da yürürlüğe giren ve halen AKP tarafından Meclis’e getirilmeyen bu sözleşmenin Meclis’in açılacağı Ekim ayında Genel Kurula getirilmesini talep ediyoruz” şeklinde konuştu.

SOYLU VE POLİSLER HAKKINDA SUÇ DUYURUSU 

Oluç, sözlerinin devamında şunları kaydetti: “Gözaltında kaybedilenler suçları sabit insanlar değildir. Adı üstünde gözaltında kayıp ediliyor. Kayıtlara bile girmiyor. Ortada bir mahkeme kararı da yoktur, masum yurttaşlardır kaybedilenler. Dolayısıyla Soylu’nun söylediği lafların hepsi utanç sınırını çoktan aşıldığını göstergesidir. Bunun engellenmesi sırasında ağır ihlaller yaşandı. Birçok kayıp yakını gözaltına alındı. Orada gazlananlar, coplananlar oldu. Ağır polis şiddetiyle karşı karşıya kalanlar oldu. Milletvekillerimiz polis şiddetiyle karşı karşıya kaldı. Diyarbakır Milletvekilimiz Garo Paylan kimliğini bilmediğimiz polis tarafından darp edildi. Soylu hakkında suç duyurusunda bulunduk. Dokunulmazlığa rağmen milletvekillerine saldıran polislerin kimler olduğunun ortaya çıkarılması için suç duyurusunda bulunduk. Bu nedenden dolayı kendisine İçişleri Bakanı demek yerine suiistimal bakanı demek istiyoruz.
 
Yetki suiistimali her alanda gerçekleştirilen bir faaliyet haline gelmiştir. Cumartesi Anneleri bugüne kadar ne Süleyman Soylu’lar görmüştür. Onların kararlı duruşları asla püskürtülememiştir. Bundan sonra da püskürtülemeyecektir. Onlar insanlık onurunu savunuyorlar, bundan sonra da mücadeleleri devam edecektir. Bizler de kişisel kurumsal olarak da dayanışma göstermeye devam edeceğiz.”
 
‘DEVLET GÜÇLERİ DERSİM’DE YENİDEN YANGIN ÇIKARDI’
 
Oluç, Dersim’de geçtiğimiz hafta yurttaşların çabasıyla söndürülen ancak dün itibariyle yeniden başlayan orman yangınları için HDP’li milletvekillerinden oluşan bir heyetin yarın Dersim’de olacağı bilgisini verdi. Oluç, “Kimi devlet güçleri Dersim’de yeniden yangın başlattılar. Grup başkanvekilimiz ve 9 vekilimizden oluşan bir heyetimiz yola çıktı. Yarın yakılmış olan ormanları yerinde görecekler. Neler yapılabilir onları değerlendireceklerdir. Sürmekte olan yangına nasıl müdahale edilecek onları değerlendireceklerdir. Ülkenin yangın söndürme uçakları var biliyoruz. Dersim’deki yangını söndürmek işçin bir tanesi bile hareket ettirilmiyor. Bunu yapmayanlar da görev suçu işliyorlar” şeklinde konuştu.
 
HASTA TUTUKLULAR İÇİN YETKİLİLERE ÇAĞRI
 
Cezaevindeki hasta tutuklu ve hükümlülerin durumuna da dikkat çeken Oluç, “İnsani bir meseledir asla siyasi bir mesele olarak ele alınmamalıdır. Son dönemlerini aileleriyle geçirmeleri yönündeki taleplerimiz devam etmektedir. Koçer Özdal yaşamını yitirmiştir. Yoğun bakımda eli ve ayağı kelepçeli, bitkisel hayatta olan bir mahkum yaşamını yitirmiştir” diyerek, Özdal’ın ailesine başsağlığı diledi. Oluç, yetkililere hasta tutuklu ve hükümlülerin serbest bırakılması yönündeki taleplerini hatırlatarak, görevlerini yerine getirme çağrısı yaptı.
 
AF TARTIŞMALARI
 
MHP’nin gündeme getirdiği af teklifine ilişkin bir soruya ise Oluç, “Af meselesi her zaman kullanılmıştır, bugün de MHP bunu kullanmak istiyor. Kendisine yakın birisini kurtarmak için bunu gündeme getirmektedir. Af konuşulacaksa siyasi mahkumları dışlayan bir af çözüm olamaz. Böyle bir af eşitsizlik nedeniyle AYM tarafından bozulacak bir konudur. Siyasi mahkumları kapsaması konusunda kararlıyız. En başta eş başkanlarımız, milletvekillerimiz, haksız ve hukuksuz bir şekilde içeridedir. Bunları dışlayan bir af çözüm olamaz” yanıtını verdi.
 
‘SULTANLIK HEVESİNİZ NEDİR’
 
Erdoğan’ın dün Bitlis’in Ahlat ilçesinde verdiği “Saray müjdesi” de sorulan Oluç, “Saray yapmaya devam edebilirler; ama bu israf ekonomisinin elbette bir gün sonu gelecektir. Malazgirt’teki saray da bunun bir parçasıdır. Neden saray yapmak istiyorsunuz. Bu sultanlık hevesiniz nedir. Türkiye’nin her karış toprağında benim bir sarayım var hevesi nedir. Bu sarayda hiç oturamayacak Bahçeli’nin hevesi nedir. Zamlar üst üste gelirken, kaynakları bu şekilde çarçur etmek Türkiye’nin ayıbıdır. Oraya bir anıt yaparak o tarihi hatırlamak daha hayırlıdır” dedi.
 
YEREL SEÇİMLER
 
Son olarak yerel seçimlere dair çalışmaları ve bu konuda CHP ile bir temaslarının olup olmadığı yönündeki bir soruya ise Oluç, şu yanıtı verdi: “Biz yerel seçim çalışmalarımıza epey öncesinde başlattık. Ama şimdi bu çalışmayı yerellerde yürütüyoruz. Muhalefet güçlerinin yerel seçimlerden başarılı çıkması ve merkezileşen iktidarın güçsüzleştirilmesi temel amacımızdır. Bu konudaki çalışmalarımızı sürdürüyoruz. Şu ana kadar CHP ile yaptığımız görüşme olmamıştır. Bir dizi toplantı planladık hem bölgesel ve yerel toplantılar planladık, bunları başlatıyoruz. Hem de merkezi toplantılar planladık, meslek örgütleri STK’lar ile görüşmeler planlıyoruz. Bu görüşmeler tamamlandığı zaman bilgisini paylaşacağız. Her geçen gün merkezileşen bu iktidara karşı demokratik muhalefetin hangi alanlarda mücadele yürüteceğini görüşüyoruz. Diğeri de yerel seçimlere ilişkin konuları görüşüyoruz.”