HDP Onursal Başkanı Ertuğrul Kürkçü, iki yıldan uzun süredir Edirne F Tipi Cezaevi'nde tutuklu bulunan eski Eş Genel Başkan Selahattin Demirtaş-HDP gerilimi iddialarıyla ilgili konuştu.

Kürkçü, bazı kesimlerin Demirtaş’ı HDP’nin merkezi konsensüsünü aşan arzularının nesnesi olarak görme eğiliminde olduğunu söyleyerek “Ancak biz partide beraber çalışan insanlar olarak daha başka bir hayat tahayyül ediyoruz” dedi.  

Gazeteci Tunca Öğreten’in Medyapod'da yayınlanan ‘Niye?’ programı için Kürkçü ile yaptığı söyleşinin bir bölümü şöyle: 

Son zamanlarda HDP içerisinde ayrışmalar olduğunu söyleniyor. Parti içerisinde bir ayrışma, fikir ayrılığı var mı?

HDP, kurulduğu günden bu yana çok fikirli, felsefeli bir parti. Bu çokluk partinin bir karakteri. Ancak parti içerisinde takip edilecek siyaset açısından birbirine taban tabana zıt iki görüş yok. HDP, yarılmış da değil. Parti ağırlıklı olarak kararlarını konsensüs yoluyla alıyor ve buna itiraz eden kimse de yok. Dolayısıyla vahim bir görüş ayrılığından söz etmek için bir sebep görmüyorum. HDP, partinin bileşenleri açısından bir kader, yokluktan çıkış projesi. İçgüdüsel olarak bunu kimse kaybetmek istemez. 

Biraz daha somutlaştırarak sormak istiyorum... HDP içindeki sol bileşenlerin, partinin giderek Kürtleştiği, Kürt milliyetçiliği yaptığı... Kürtlerin de partinin giderek Türkleştiği yönünde itirazları olduğuna vurgu yapılıyor. Parti içerisinde bu yönde bir rahatsızlık var mı?

Bu yorumlar, her dönem duyduğumuz yarı entelektüel klişelerden ibaret. Bir tek zafer günlerinde çok işitilmiyor. Ancak partinin toplumsal alanda sesi kesilince, kendini ifade kanalları tıkanınca daha kuvvetle duyulur oluyor. Partiyi, 2014’teki yerel seçimlerden önce kurmuştuk. O zaman Sebahat Tuncel ile eş başkanlardık. Ve o zaman da Kürt aktivistler partiyi yeterince Kürt bulmuyordu. Türkiye’nin batısıysa haddinden fazla Kürt buluyordu. HDP’ye yönelik her eleştiriyi ciddiye almalıyız elbettte ama bunları almıyorum.

Selahattin Demirtaş, kısa süre önce verdiği söyleşide ‘Yönetim anlayışı, taktik ve siyasi hamleler konusunda partide bazı yetmezlikler yaşanıyor’ eleştirisinde bulundu. Sizce neyi kastetmiş olabilir? 

Bunu Demirtaş’a sormak lazım. 

Peki, Demirtaş’ın bu sözü HDP’de nasıl karşılık buldu? 

Demirtaş’ın zaman zaman partiden önce medyaya yansıyan görüşleri oluyor. Sanıyorum bu da onlardan biri. Bunların dışında Demirtaş, doğrudan merkez yürütme kuruluna, parti meclisine de düşüncelerini ifade ediyor. Bu düşünceler arasında takdir görenler de, eleştirilenler de, konuyla ilgisiz görülenler de var. Ancak Demirtaş için şunu söyleyebilirim, HDP’de, başkalarına nispetle ciddiye alınan birkaç kişiden biridir. Dolayısıyla Demirtaş’ın bu düşünceleri karşılıksız kalmaz. Eksiğiyle, fazlasıyla bir görüş olarak her zaman ele alınır.

Demirtaş ile ilgili bir başka tartışma daha yapılıyor... AİHM sürecinden bir tahliye kararı çıkabileceği, Demirtaş’ın tahliyesiyle HDP içerisinde karışıklık çıkabileceği dillendiriliyor. Demirtaş tahliye olursa, yeniden partinin başına geçmek ister mi? Partinin bu yönde bir talebi olur mu?

Bunlar güzel tasavvurlar... Yani hapisteki bir yoldaşımızın, eski eş başkanımızın serbest kaldığını tahayyül ediyoruz. Bu tahayyül gerçekleşirse, zaten Türkiye’nin siyasi durumunda da köklü bir değişim, bambaşka siyasi bir iklim demektir. O zaman parti de bir bütün olarak kendisini tabii ki bu yeni koşullarda baştan düşünecektir. Dolayısıyla bunu mucizevi bir tek kişilik gösteri olarak düşünmek, düşünenlerin sınırlarını gösteriyor bana. Demirtaş, kendine özgü yetenekleri, kavrayışı, cazibesi olan bir insan. Tabii ki HDP’de hiçbir zaman sıradan bir role sığmaz. Ancak bu özellikleri taşıyan tek kişi Demirtaş değil. HDP’de Demirtaş gibi çok arkadaşımız var. Ben şöyle bakıyorum...

Nasıl?

Taç giyen baş akıllanıyor. Dolayısıyla parti bu konumu Demirtaş’a vermemiş olsaydı, ondaki bu meziyetleri göremeyecektik. Bu, aynı meziyetlere başkasının da sahip olmadığı anlamına gelmiyor. Demirtaş’ın elbette partinin 2014-2015 yılları arasındaki imajı üzerinde etkisi olduğu apaçık ortada. Kimileri Demirtaş’ı, HDP’nin merkezi konsensüsünü aşan arzularının nesnesi olarak görme eğilimindeler. Ancak biz partide beraber çalışan insanlar olarak daha başka bir hayat tahayyül ediyoruz.   

Beri yandan kimileri Demirtaş’sız HDP’yi, karşılığı olan politik söylem üretememekle suçluyor... Ne diyorsunuz? Demirtaş’ın olmadığı bir HDP, kolu kanadı kırık bir parti mi?

24 Haziran seçimlerinde HDP, çok etkili bir kampanya yürüttü. Etkisiz kaldığına dair eleştirileri kabul etmiyorum. Üç yıl süren OHAL süreci ve bunca zulümden sonra Türkiye’nin batısında oyunu neredeyse iki katına çıkarmış, Kürdistan’da oyunu muhafaza edebilmiş bir partiden bahsediyoruz. 7 Haziran 2015’deki seçimin anahtarı bir sözdü: “Seni başkan yaptırmayacağız.” HDP benzer bir sözü son seçimlerde de üretti ve “HDP Meclis’te değilse, faşizm iktidardadır” dedi. Bu da HDP etrafında son derece güçlü bir dayanışma yarattı. Dolayısıyla nesnel gerçeklere baktığımda, kişilerle değil kolektif bir çıkarla her şeyin belirlendiğini düşünüyorum. HDP’ye bakanlar yıkılmaz bir kaya ve bir direnç merkezi görüyorlar. Ayrıca güçsüz bir HDP ile mükemmel bir hatip arasında ne gibi bir korelasyon olabilir ki? Bunlar birbirilerinden nasıl güç alabilirler? Dolayısıyla Demirtaş’ın sözlerine itimat etmek gerekir... Ne diyor Demirtaş: “Partiyle aramda en ufak bir anlaşmazlık yok.” Bunun üzerine daha fazla söylenecek bir şey yok.